VPN ile geldiyseniz (maalesef) bölüm sizi bekler... Girmeyenler için ne yapabilirim bilmiyorum. Fikri olan? Ayrıca Instagram'da gelecektengelenmasal sayfası açmıştım yaz için, eğlenecektik, onların paylaşacağı fotoğrafları görecektik, ona da döneceğim sanırım. Bu VPN işini normalleştirmiyorum ama elimden hakkımın alınmasını da kabul etmiyorum. Son olarak bu bölüm okuduğunuz en uzun bölüm, ekran başında gözlerim ağrıyarak bitirdim, yazmayı beklediğim bir bölümdü. İhtiyacımız varmış gibi bir his. Umarım beğenirsiniz. Biraz elimden tutarsanız güzel olur, ihtiyacı olanınkini ben de tutalım. Yorumlarda buluşalım <3 kalps
15: THE BEATLES VE UÇURTMA GÜNÜ
Hayatın yalnızlıkla dolu anları kaçınılmaz ama seçtiğimiz ailenin bazen o anları dindirebilmesi de öyle, şefkatini hissettiren insanlara, hala şefkat duyduğumuz anılara ve en çok şefkat duymamız gereken kişiye, kendimize.
Ezginin Günlüğü, Fayton
Priscilla Ahn, Dream
The Beatles, Something
Teoman, Uçurtmalar
''Birkaç kişiydiler yalnızca/ bütün yeryüzünde/ yapayalnız olduğunu sanıyordu her biri/ birden kalabalık oldular.'' Paul Eluard
Aslan ile dünyayı birlikte gezebilecek kadar cesur olduğumuz yürüyüşler yaptık, bazen sessizliği bazen anıları paylaştık, elleri elime değmedi ama içimdeki kırk düğümü çözdü.
Beni her akşam yürüyüşe çıkardı, bazen sabahları ormanlık alanda tüm ağaçları dünyanın en önemli şeyiymiş gibi saydı, hepsini incelememi sağladı. Arada ökse otu bulursan haber ver, dedi. Neden bahsettiğini anlamadım ama o gülüp geçerken yoldaki ağaçların kaç yıllık olduğunu tahmin etmeye dem ettim. Yüz yılı aşkın süredir yaşayan ağaçlara baktık.
Kırklı yaşlarımı göremiyorum, dedim ona.
Sorun değil, yaşarken göreceğiz dedi.
Yürümeye devam etti. Ben arkasında kaldım, göreceğiz kelimesini düşündüm.
Bazı yürüyüşlerde çok sessizdik, bazen sadece deniz kenarına çıkardı beni sabahları. Günler, haftalara evrildi. Fanusum esnesin diye elinden geleni yaptı, terapistim defalarca kez en başa dönmeyeceksin demişti ama inanmamıştım, şimdi bunun doğruluğunu görüyordum.
Parmağımda yüzük yoktu ve harap olmamıştım. Üç yıllık ilişkim bittikten sonra sabahları kalkınca deniz kenarına gitmeyi umuyordum. Her sabah kahvaltı yapıp yapmadığımı inatla bana soran, yanımda, altın rengi saçları artık kısa olmayan, başını geriye atıp benim aksime denizi değil, gökyüzünü izleyen, kot ceketi ve altındaki pantolonla künyesini kendisi taşıyan yanımdaki çocuğa bakmayı çoğu gün durduramıyordum.
Kilo verdiğimin ikimiz de farkındaydık, her zaman doğrusal bir ilerleme göstermedim, bir gün şekerim düştü, cebimden çıkardığım bitter çikolatayı çıkardım ve ağzıma attım, beni izledi, büfeden aldığı suyu verdi, suya o an bu kadar kolay ulaşabileceğimi düşünmemiştim, sıcaktan daraldığımda bazı akşamlar dışarı çıktık, kalp atışlarım düzensizleştiği bir an cebimi yokladım, bir an bile tereddüt etmedi, kendi cebine elini attı, artık onun da taşıdığı bitter çikolatayı o an öğrendim. O gün gözlerim doldu ama hava kararıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELECEKTEN GELEN MASAL
Novela JuvenilAraya yıllar giren, bir varmış bir yokmuş derken yaz'ı deviren bir masal bu, kalabalık masaları yaşam alanı yapan çocukların masalı, geleceğe umutla bakmak için çabalayanların, ama önce savrulanların, çok savrulanların ve savrulurken birbirlerini bu...