YOKSA HAYAT, AYRI DÜŞMÜŞ AŞK MI?

170 12 36
                                    

Hayatta zorlandığımda kelimelerle zorlanmak ve kelimelerde sakinleşmek ne garip. Ve sonrasında iyi olmak ne güzel. Yorumlarınızı ve mesajlarınızı tüm mecralardan okumaya çalışıyorum, size de iyi okumalar. <3


10: YOKSA HAYAT, AYRI DÜŞMÜŞ AŞK MI?


Yeni Türkü, Terk eden

Pinhani, Hele Bi Gel

Savage Daughter, Ekaterina Shelehova





"Onun için yarısı okumuş kayıp bir roman gibi olmalıydım... Kopmak ölüm gibi, diye düşündüm; başlarda insanın canını yakıyor, sonra yokluğa alışıyorsunuz, diğeri, ölen kişi, yavaş yavaş yok olup sizden uzaklaşıyor.'' Vigdis Hjort


Çocukluğum boyunca yas tutuyor gibiydim, başka evrelerini ve başka şekilde. Ama hep. Yas benim bu hayatta kayıplar olduğunu bilip önceden girdiğim bir rol gibiydi, bir kayıp daha geldiğinde zaten yasın içindeymiş gibi davranıyor ve beni hiç etkilememesini umuyordum. Yastaydım. Dayanıklı değildim, kendimi dayanıklılığa hazırladığımı sanıyordum.

Boş durmazdım. Çalışırdım, çalışırdım, çalışırdım. Çalışmıyorken bile çalışacağım günün planlarını yapardım.

Elimde tuttuğum altını çizdiğim satırı Aslan'ın önüne koysam Aslan o kitabı alacak ve okuyacak, anladığını sanacaktı. Bunu mu istiyordum, kitabı alıp okumasını? O zaman neden bu düşünce beni bu kadar geriyordu. Çünkü boşlukları dolduramayacağını biliyordum. Ona her şeyi tane tane anlatmalıydım. Ama anlatmıyordum. Hem onun için hem kendim için bu hikayenin en mahrem detaylarını kendime saklıyordum.

''Üzüntümün sebebi olan adamı aramak istediğimde telefonumu sakladı, insanların kendilerini öldürmek için kullandıkları hapları bıçakları ve diğer şeyleri sakladı, yeni yıl partisi için davetiyeler yazdı ve onları benim adıma otuz altı kişiye yolladı.''*

Annemle konuşurduk ama annem beni duymazdı. Kuvvetli bir dram kasırgası vardı, dünyanın onun acısı etrafında dönmesini ister ve ona göre hareket etmediğimizde bizi bencillikle suçlardı. Bizim çocuklardan ayrıldığımda hissettiğim duyguyu biliyordu ama memnundu, eşitlenmiştik. Artık ikimiz de birlikte yalnızdık. İkimiz de dünyanın bizim acımıza göre şekil alması gerektiğini düşünüyorduk ve ikimiz de birbirimizi suçluyorduk.

Kendisine kaygılı biri olduğunu söyleseniz bunu kabul etmezdi, öyle hissetmiyordu da, ama etrafa yaydığı kaygıdan aldığı bir haz vardı, hiçbir cümleyi içinde tutmazdı, bulaşık makinesinde yanlış yere konulan tabak onun öfke kusma sebebi olurdu.

Bu düzen değişse, bu döngü bir kırılsa. Ben annem olmasam.

Ne düşünecekti Aslan acaba?

Aslan, ben ölmek istedim ve dahası var desem?

Aslan, ben yaşamak istiyorum ve bu nasıl mümkün öğreniyorum desem?

Aslan, sen neler olduğunu hiç bilmiyorsun desem? Her şeyi öğrenmek isterken bunu yaramın etrafında dolaşarak yapacak ve beni o gergin hatla tekrar yokuş aşağı mı itecekti?

Hayır, olmayacaktı. O yokuştan aşağı yuvarlanırken nereye tutunacağımı biliyordum artık.

Aslan'a göre mesele, annemin intihara teşebbüs etmesi miydi? Bana bıraktığı bu yüksek kaygı mıydı? Annemin günlerce aç kalıp ona yemek yedirmek için verdiğim uğraş mıydı? Annemle tek sorunum ona göre annemi yaşatma çabam mıydı? Bu da büyük bir sorundu ama ona göre tek sorun bu muydu, bu benim neden böyle karmaşık olduğumu anlamaya yetmiş miydi? Çözmüş müydü beni bu bildikleri sayesinde, öyle mi düşünüyordu mesela? Oysa bazen annemin ölmesini istediğimi anlayabilir miydi? Onu sevdiğimi ama beni korumadığı için ondan nefret ettiğimi anlayabilir miydi? Annemin yaptıkları yüzünden değil, yapmadığı tek bir şey yüzünden ona öfke dolu olduğumu ve bedenimde hissettiğim cesaretsizliğin, dudaklarıma kilit vurduran suskunluğumun belki de ondan bana miras kaldığını, bu yüzden daha da öfkelendiğimi, yıllardır hissettiğim yeis duygusunda onun da payı olduğunu, Aslan tüm bunları anlayabilir miydi?

GELECEKTEN GELEN MASALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin