SESİM BENDE, ELİNİ VER BANA

161 13 72
                                    


En uzun bölüm oldu, bölümü es vererek okuyabilirsiniz, şu ana kadar hüzünlü bölümler yazdım ama bu en acı bölümdü sanırım, ve tüm kitap boyunca öyle olacak, dahası yok, kaldı ki bu bölümü okurken gözünüzü korkutmasın, bazı boşlukları açıkça yazmadım, siz zaten dolduracaksınız şüphesiz, kim haklı kim haksız önemli mi artık emin değilim, bölümde bölüm sonunda düşüncelerinizi öğrenmek isterim, hikayenin yüzük atma, açıkça konuşma kırılmaları yazıldı, en acıyı geride bıraktık gibi hissettiğimden biraz da rahatım, umarım bazılarınız okurken hırpalanmaz, Dehri'nin soyadını bile yeni öğrenecek olmanızın garipliği var üzerimde, size iyi okumalar diliyorum <3


17: SESİM BENDE, ELİNİ VER BANA


En karanlık anda gözlerimi açtıran parlaklığını hissettiğim, sırtımı birçok kez yasladığım, kudretli, gerçekçi, sıkı sıkı olan o bağa, kız kardeşliğe 



The Smiths, There is Light No That Never Goes Out

Taylor Swift, Fresh Out The Slammer

Eixa Kapote mi agaph, Pantelis Pantelids 

Bu Sabahların Bir Anlamı Olmalı, Vera

Sezen Aksu, Küçüğüm




''Acılarımızdan bir yaz kurduk onarıyoruz, belki bir hazırlık bu başka yazlara

Yakın yazlara, uzak yazlara,

Çünkü her şey eskiye kaldı, anılar bile'' Edip Cansever



Sahildeki andan dört saat sonra, Dehri'den

Bir hafızayı doğurmak ne demek?

Birinin geçmişte, sorunsuz gördüğü anısında bir oyuk açıp oraya kendine ait yeni bir anı doldurmak ne demek?

Her tercih özgürlük değildir, eğer öyle olsaydı tüm sırlarımı Aslan'ın elleri onarabilirdi.

Sence tercih denilen şey aslında ilerisi için zorunluluğa dayanıyorsa, demiştim ona, buna kader denir demişti, demek ki her tercih, özgürlük değildi. Gidişimde, gitme tercihimde özgür iradem yok demiyordum, tüm sorumluluğun bende olması özgürlüğümü zaten kısıtlayacaktı, bunu anlatmaya çalışıyordum. Sence tercih denilen şey aslında ilerisi için zorunluluğa dayanıyorsa, o zorunluluğa karşı gelmek için de başka bir zorunluluğun varsa demiştim, kadere karşı gelmenin karşısında başka bir zorunluluk varsa, o bunu kaderden kaçmak olarak yorumluyordu, belki de benim ondan kaçtığımı düşündüğü için.

Kadere karşı gelmemin karşısında bir zorluk vardı, öyle bir zorluktu ki o, herkesin gözü benim üstümde olacak ve buna ses çıkarma hakkım olmayacaktı, yirmi dört saatlik olağan akış bozulacaktı, düzene tekrar ne zaman girilirdi bilinmeyecekti.

Kadere karşı gelmemin karşısında sesimi bulamamak vardı, kelimelerin nerede olduğunu ve nereye konulacağını, onlardan bir bütün nasıl elde edeceğimi bilmiyordum, hangi kelimelerle derdim anlatır bilmiyordum, hala öğreniyordum bunu, kelimeler acımı yapay bir düzene hapsedecek, kimsenin beni yeteri kadar anlamasını sağlamayacakmış gibi geliyordu, zihnimdeki görüntüyü kelimelerle anlatamazdım, ancak özetleyebilirdim ama bu bana yetmezdi, zihnimdeki görüntü görülmediği sürece eksik bir anlatıya gerek yok diye düşünüyordum, yarım anlaşılmak hiç anlaşılmamaktan daha kötüdür diye farz ediyordum, bu kanıya neden ve nasıl varmıştım bilmem, kelimelerle dert anlatmaya, acımı hayali bir kitap karakterinin kullandığı kelimelerle anlatmaya öfkelenmiştim, konuşmayı bir süre bundan bırakmıştım, onlardan gittikten sonra, konuşmayı bir süre bırakmıştım, gün içinde kullandığım cümle sayısı üçe vurmazdı bazen, insanlar hiç konuşmadığımı söyler, asosyalliğimi anlamlandırmaya çalışırlardı, ben aslında bizim çocuklarla böyle değildim diye kendimi savunduğum an, bana garip garip kim onlar diye bakarlardı, yine sessizleşirdim.

GELECEKTEN GELEN MASALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin