261 29 20
                                    

Paylaşmak güzeldir "derler Benimle hayatı paylaşır mısın Çok mutlu oluruz demiyorum. Ama birlikte olursak,Çok güçlü oluruz biliyorum. Hem benim aşka inanmaya ihtiyacım varÇünkü senden önce hem aşk bildiklerimi kaybettim hemde aşka olan inancımıŞimdi söyle :Benimle bir olup acıları yerle bir edebilir misin?"

Kitabın kaldığım yerine ayracımı koyup oturduğum pufta geriye yaslandım . Kupamın sonunda kalan soğumuş son iki yudumunu da içip gözlerimi kapatıp okuduğum son satırları düşündüm.

Gerçekten de böyle güzel sevenler var mıydı acaba bu hayatta. Yada böyle güzel sevilenler. Ben hiç kimseyi böyle sevmedim ve eminim ki böylesine de sevilmedim.

Çünkü sevmeye cesaretim yoktu ben o kadar güçlü değildim.Sevdiğim kişinin beni sevmeme ihtimalini bilerek yaşamaya yetecek gücüm yoktu benim. Kimsenin de beni seveceğine inanmıyorum.

Seven güzeli severdi kimse çirkini sevmezdi. Kimse çirkinin iç güzelliğine bakıpta seni seveyim demezdi. Kimse senin kalbin çok güzel senin insanlığın güzel demezdi ilk başta. Herkes saçın güzel derdi yüzün yada gözün güzel derdi.

Ve böyle bir dünyada benim gibilerin ne sevmeye ne de sevilmeye cesareti vardı.

Ben İzgi Özberk .19 yaşında üniversite öğrencisi sıradan bir kızım .Fazla asosyalim pek arkadaşım yok aslına bakarsanız hiç arkadaşım yok bir tane bile.Ne lise hayatımda bir arkadaşa sahiptim ne de şu zamana kadar ki üniversite hayatımda ben hep yalnızdım hep tek başımaydım.Kitapları saymazsak bide annemi .

Saate baktığımda iş saatimin başlamasına yarım saat vardı yani şuan evden çıkarsam saatinde orada olabilirdim .Yine gecikirsem Hasan Amca bu sefer iyi fırça çekerdi bana .Oturduğum puftan kalkıp siyah pantolon ve siyah bir kazak geçirip örgülü olan saçımı açtım.Dışarı asla saçım bağlı çıkmazdım.Eğer benim gibi çirkin bir yüzünüz varsa o yüzü saklamak için elinizden gelen her şeyi yapardınız .Elimde kafama kese kağıdı geçirme gibi bir imkanım olsa bir saniye düşünmeden geçirir ve tüm hayatım boyunca öyle yaşardım.

Sırt çantamı da sırtıma geçirip odadan çıktım. Buzdolabını üstüne işe gittiğimi haber veren bir not bırakıp siyah asker botlarımı da giyip dışarı çıktım.İşe yürüyerek gidiyordum .Toplu taşıma araçlarından oldum olası nefret etmişimdir çünkü istemeden de olsa tenler birbirine değiyordu.Ve eğer benim gibi dokunma fobiniz varsa bu yolculuklar size cehennem azabı veriyordu.

Kafenin önüne geldiğimde derin bir nefes alıp içeri geçtim .Hasan Amca'ya selam verip kafenin iç kısmına geçtim.Sırt çantamı çalışanların hazırlandığı odaya bırakıp saçımı bağladım .Çalışma kısmının en sevmediğim özelliği mutfak kısmında olduğum için saçımı bağlamam gerekiyordu buda çirkin yüzümün her an gözler önünde bulunması demekti.

Kese KağıdıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin