*4*

91 20 12
                                    

Ben hep sana üşüyordum.

Çünkü kıştım...

Nakıştım...

Bakıştım ..

İnkar etmiyorum da bunu...

Boyumdan büyük işlere kalkıştım .

Ve lütfen inkar etme...

Sana en çok ben yakıştım.



210 211 212 213 214 215 ve son olarak 216 tabak .Sonunda tabakları yıkma işini bitirmiştim .Şimdi tabak yıkamaktan daha çok nefret ettiğim bardakları yıkma zamanıydı. Bu lanet olası bardaklar sebebiyle elimde iki tane dikiş vardı.

Dört saat önce akşam işe gitmem gerektiğini unutup uyumuştum ve yaklaşık yarım saat önce annem tarafından başıma dökülen bir bardak su sayesinde uyanmıştım. Hazırlanıp buraya gelmem sadece yarım saat sürmüştü .Kendimi jet hızına almış olmalıydım sanırım.

Bir anda elimde hissettiğim inanılmaz bir acıyla elime baktım.Elimin üstündeki köpükleri hızla kırmızı renge boyayan kanımla parmağımın üstündeki kesiği gördüm.Ellerimi hemen sudan geçirip kesiğin derinliğine baktım .Fazla derin değildi ama bir ezcaneye gitsem iyi olabilirdi. Üzerimdeki önlüğü üzerimden çıkarıp Hasan Amcanın yanına gittim.

"Hasan Amca bardak çatlayınca elimi kestim de bir ezcaneye gidip gelsem sorun olur mu? "

"Biraz dikkat etsen ya kızım delik deşik ettin elini tamam git eczaneye sonra da geri buraya gelme eve git dinlen zaten bu elle pekte yararın dokunmaz bize ."

"Teşekkürler Hasan Amca iyi akşamlar size " Minnettar bakışlarımı Hasan Amca ya gönderip eşyalarımı almaya içerideki odaya gittim.Bir yandan da kesilen parmağımın üstüne peçete bastırıyordum.

Eşyalarımı alıp kafe den çıktığımda bana doğru gelen o çocuğu gördüm .Hiç muhattap olmak istemediğimden kafamı yere eğip hızla yanından geçmeye çalıştım .Ama sadece çalıştım çünkü o aptal tekrardan koluma mengene gibi gibi yapışmıştı.

"Kolumu bırak seninle uğraşacak zamanım yok" dedim dişlerimi hem tetikleyen dokunma fobim hemde parmağımın acısından sıkarak.

"Sadece bir dakika konuşabilir miyiz lütfen " Onun ağzından böyle kibar laflar duymak doğrusu beni şaşırtmıştı ama o kadar aşağılamadan sonra onunla konuşacak değildim .Eğer biraz daha kolumu tutmaya devam ederse gerçekten kriz geçirecektim.

"Hayır konuşamayız ve kolumu bırak" gözleri bir an elime kaydığında kandan beyaz rengini tamamen yitirmiş parmağıma sarılı peçeteye takıldı.Peçetenin haline yüzünü buruşturmuştu.Bu hali bile yakışıklıydı çocuğun ama konumuz bu değildi.Ve kişilik olmadığından çocukta dışı da pek önemli gelmiyordu bana.

"Eline ne yaptın sen bir de sakar deyince kızıyorsun .Gel buraya yakın bir eczane var ona gidelim de eline baksınlar "

"Oynadığın beni düşünüyormuş rollerini bırak. Beni tınlamadığını ikimizde biliyoruz ve senin yardımına ihtiyacı yok.ve son kez diyorum kolumu bırak sen kolumu sıktıkça parmağım acıyor"

Aslında parmağımın acıdığı doğruydu ama onun kolumu tuttuğu için değil ve ona fobim olduğunu söyleyecek değildim.İnsanlara ne kadar korkularınızdan bahsederseniz onların gözünde olduğunuzdan daha güçsüz görünürdünüz .Buda onlara sizi paramparça etmek için gerekli olan gücü verirdi.Yani sizi siz öldürmüş olurdunuz.

Kese KağıdıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin