Dolu dolu yaşa hayatını ,
Dilini keşkeler sarmasın
Ve öyle birini sevki ;
Gündüz güneşe gece yıldıza ihtiyaç kalmasın...
Sinemada yaşananlar hala aklımdaydı .Çünkü o olaylar yaşanalı en fazla üç saat olmuştu.Unutursam zaten anormal kaçardı.Neyse konumuz bu değil . Şu an İlimlerin evindeydik . Anneme sinemaya gitmemek için bulduğum bahane (ders çalışmam gerektiği )aslında tam bahane değildi.Bu aralar dersleri biraz boşlamıştım ve bu benim gibi inek biri için fazla vicdan azabı çektiren bir konuydu.O yüzden şimdi İlimlerin evinde ders çalışıyorduk .O kendi derslerine ben kendi derslerime çalışıyordum çünkü bölümlerimiz farklıydı.
Ben şimdi hücre bilimi ile ilgili çalışırken İlim mutfakta kendine ve bana kahve hazırlıyordu.Ders çalışmaya başladığımızdan beri yerimden kalkmadım ki bu iki saat demekti benim aksime İlim en fazla yarım saat oturmuştu. Sürekli dersten kaçacak bir şeyler buluyordu .Ya tuvalete gidiyordu ya su içmeye ki beş defa dan fazla su içmiye gittiğini düşünürsek bu kadar çok tuvalete gitmesi normal sayılırdı.
Artık ders çalışmaktan başım ağrıdığında kitaplarımı kapatıp çantama koydum ve masadan kalktım.Yirmi dakikadır kahve hazırlamaya çalışan İlime bakmaya mutfağa gittiğimde telefonla konuşan İlimi görüp adımlarımı durdurdum.
"O iş bende oğlum sen kendini düşün " dedi gülerek .Telefonla konuşmasını dinlemek onun özeline saygısızlıktı o yüzden daha fazla durmayıp sanki hiç dinlememiş gibi içeri girdim .
"Kahveleri Brezilyadan mı getiriyorsun İlim yirmi dakika oldu " dedim beni duyması için yüksek sesle.
sesimi duyduğunda telaşla telefonu kulağından çekti ve bana döndü .Sanırım beyaz atlı prensimi korkutmuştum .Bana döndüğünde eliyle bir dakika işareti yapıp telefonu kulağına götürüp "Benim kapatmam gerekiyor Ozan ,İzgi yanımda da hadi güle güle " dedikten sonra telefonu kapattı.Cümlede geçirdiği adımı sanki biraz daha bastırarak söylemişti yada bana öyle gelmişti bilmiyorum .
"Ozan arayınca kahveyi yapamadım ama sen otur ben hemen üstün becerilerimi kullanarak kahveni yaparım ." derken ukalaca sırıtıyordu da.Su ısıtıcısına su koyup kaynatma düğmesine bastı .Ardından benim oturduğum sandalyenin karşısındaki sandalyeye oturup kollarını masaya yasladı Kafasını avuç içlerine yaslayıp bana bakmaya başladı.
"Film izleyelim mi İzgi Özberk .Hem sinemada tam keyfini çıkaramadık .Şimdi güzel bir film açıp izleyelim .Ne dersin " dediklerinden daha çok duruşu dikkatimi çekmişti.Avucunun içindeki yanakları zaten büyük olan dudaklarını iyice büzüştürmüştü ve aşırı tatlı bir görüntü sunmuştu evrene .Ve benden bir şey isterken takındığı yavru köpek bakışları da eklendiğinde heykellenip müzeye kaldırılması gerekiyordu sanki.Yüz yıllar sonra ilerideki nesillere bakın bu sizin atalarınızdan yakışıklılık tanrısı İlimos'tur şeklinde ders verilmesi gerekiyordu.İşte öyle bir görüntüydü karşımdaki .
"İzgi sana diyorum film izleyelim mi?" Çocuğun tatlı görüntüsüne kanıp dediklerini unutmuştum .Ne demişti? film izleyelim mi ?Daha akşam ona kadar çok vardı yani film izlemeye de vaktimiz vardı.
"Olur izleyelim "dedim başımı onaylar biçimde sallayarak. Su ısıtıcısının kapatma sesi geldiğinde masadan kalkıp iki kupa aldı .Kupalara nescafeleri döküp ardından da kaynar suları ekledi .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kese Kağıdı
Chick-LitDünya sanki güzeller üzerine kurulmuş gibi. Filmlerdeki çoğu başrol oyuncu güzel ya da yakışıklı. Dizilerde en yakışıklı oyuncu her zaman en güzele aşık. Tüm kavgalar dizideki güzel kız için edilir tüm şiirler ona söylenir .Asıl amaç iç güzelliği a...