*7*

109 19 21
                                    

 Sarılma senin olmayan kadına 

Saymamış seni sevmemiş asla 

Yanılma bu yangının yeter sana 

Unutmuş o seni ama sen unutma...



Yeni dersten çıkmanın verdiği mayışıklıkla eşyalarımı çantama yerleştirip sınıftan çıktım. Sabah annemin zoruyla bir şeyler atıştırmış olsam da sabah pek iştahım olmadığı için fazla bir şey yiyememiştim bundan dolayı karnım hala açtı. Kampüsün yakınlarındaki bir kafeye gidip Kahvem ile poaçamı aldığımda boş bir masa bulup oturdum. Kahveyi yavaş yavaş yudumlamaya başladığımda kahvenin sıcaklığı boğazımı hem yakmış hemde tarifi imkansız bir sıcaklık bahşetmişti. Poaçamdan küçük bir parça ısırıp ağzıma attığımda midem bayram etmişti.

Kahvemden bir yudum daha aldığımda bir anda hafif bir rüzgar sarmıştı her yeri. Öyle hoştu ki .Hafifti rüzgar sanki kimsenin canını incitmek istemezmiş gibi esiyordu.Herkes birbirinin canını yakmak için sıraya girmişken rüzgar bile insanlara acıyordu.

Sadece uzaklardan hafif bir huzur getiriyordu.Rüzgar sayesinde havalanan saçlarımı zapt etmeye çalışırken gözüm hafif çaprazımdaki masaya takıldı. Hani bir anda bir şey olur ya. O zamana kadar ki tüm duygularınız bir anda sele kapılıp sizi sarar. Mutlusunuzdur ama aynı zamanda hafifi bir hüzün, gözyaşı vardır etrafta. Öyle bir şeydi işte.

Karşımda o vardı. Saçları rüzgardan hafif dağılmış ona yaramaz bir çocuk havası vermiş. Rüzgardan kısılan gözleri yaramaz çocuk tablosuna yeni bir fırça darbesi eklemiş.Buradan duyulmayan ama tınısı buradan bile hissedilen kahkahası tabloyu mükemmeliyete eriştiren son parıltıları eklemişti.

Ve bu tablo bakmaya kıyılamayan baktıkça doyulamayan bir sanat eserine dönüşmüştü.

Bazen olayları kişileri farklı bir bakış açısından görmek fikrinizi duygularınızı değiştirebilirdi. Şuan bende  olduğu gibi.

Şimdiye kadar bana fazla küstah gelen o çocuk şuan sevimli bir çocuk görünümündeydi. Az önce beni aşağılayan çocuğu unutmuş sadece güzel gülen çocuğu görmüştüm.

Sanırım ona bakışlarımı hissetmiş gibi kafasını bir anda benden tarafa çevirdi.Bakışlarımı ondan almaya zamanım bile kalmamıştı. Gözlerimiz buluştuğunda hafif bir baş selamı verip gülümsedi. Zaten onu izleyerek rezil olmuştum daha da fazla batmamak için bende ona hafif bir gülümseme gönderip bakışlarımı gözlerinden çektim.

Soğumaya yüz tutmuş kahve fincanımı alıp az da olsa ısısından yararlanmaya çalıştım.Aralık ayında olmamızın verdiği bir ayaz vardı etrafta. Her ne kadar aşırı derecede bir soğuk olmasa bile insanın içini üşütmeye yetiyordu bu soğuklar.

Belki de soğuklar değildi insanın içini üşüten. Kapalı havalar değildi belkide bizi umutsuzluğa düşüren. Yalnızlık vardı soğuklardan ayazlardan daha fena.Sevdiğin yanında olsa sarılsa sana sen ona üşürmüydün hiç. Hissedermiydin dışarıda ki soğuğu. 

Ailen yanında olsa baban prensesim dese hangi soğuk babanın ördüğü zırhtan geçer de üşütür seni. Ama hayat bu işte. Yanımızda sıcaklığıyla içimizi ısıtan biri olmayınca üşürdük biz. Ağustos sıcağında bile üşürdük biz.

Önüme konulan kahve ile şaşkın bakışlarımı kahveyi uzar-tan kişiye kaldırdım .. Bir kahveye bir de kahveyi koyan kişiye baktım.Karşımda İlim vardi hani dün beni ziyaret eden çocuk.

. Gözlerini hafif kısmış yüzünde küçük bir tebessüm vardı.Garipsemiştim yüzündeki tebessümü alışık değildim böyle güzel eylemlere.Şaşkınlığımı atıp bende ona güzel olduğunu düşündüğüm daha doğrusu içten bir tebessüm gönderdim.Belki de ona bir şans daha verebilirdim.

Kese KağıdıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin