Kokteyl

23K 988 117
                                    

Bölümün çok geç geldiğinin farkındayım. Ama uzun bir bölüm oldu. Bölümü İsimsizgillerden'e ithaf ediyorum. Bu yeni bölüm senin hikayeyi unutmaman için. :)
İyi okumalar diliyorum.
Gece
Küçükken babam bana bir şey olmasından çok korkardı. Okula gittiğimde bile çok endişelenirdi. Babam hem anne hem baba olmuştu bana. Bu yüzden belki ona çok bağlıydım. Ben de ona bir şey olmasından çok korkuyordum. Hep beraber olacağımızı ve sonuna kadar hep mutlu olacağımızı düşünürdüm. Ama babam öldürüldü ve ben onun intikamını almadan bu dünyadan gitmeyeceğim.
Babamın ölümünden önce çok mutluydum. Herkesi gülümsetirdim. Etrafa neşe saçardım. Babamın ölümü beni çok üzmüştü. Etrafa neşe yerine hüzün saçmaya başlamıştım. Her şeyden kendimi soyutlamıştım. Odama kapanıp dışarı çıkmamıştım. Kimsenin bana bakıp 'Gözlerin babana çok benziyor.' demesini istemiyordum. Herkes aynısını söylemişti. Aynaya bakmıştım. Gözlerim bana babamı hatırlatınca da aynaya bir yumruk atmıştım. Ondan sonra da yüzümü kapatmaya başlamıştım. İntikam almak için yüzümü açmak zorundaydım.
Ben güçlüydüm. Tek bir kurşun bana zarar vermezdi. Çağrı bilmeden yapmıştı. Beni seviyordu. Ben onun karanlık hayatına neşe katmıştım. Ben onun yüzünü güldüren tek kişiydim. Babamın ölümü ise beni karanlıkla tanıştırmıştı. Babamın yanında çalışanlar babama çok sadıktı. Babamın öldürüldüğünü söylediğimde hepsi çok üzülmüştü. İntikam almak istediğimi söylediğimde ise önce şaşırsalarda sonra yardım etmeye karar vermişlerdi. İntikam planımızda hazırdı. Ben terasta otururken Doruk yanıma gelmişti. Herkesin çok endişelendiğini söylemişti. Beni kurtarmak için o da gelmişti. Neden geldiğini sorduğumda ne cevap vereceğini bilmiyormuş gibiydi. Bana yaklaştı. Çenemden tutup dudağıma küçük bir buse kondurdu. Ne yapacağımı bilmiyordum.
Herkes benim için endişelenmişti. Beni düşünenlerin olması açıkçası beni çok mutlu etmişti. Hastaneye girince eskiden yaptığım gibi herkesi neşelendirmiştim. Bunu neden yaptığımı ise gerçekten bilmiyorum.
---
Hastaneden çıkmıştık. 1 hafta sonra dikişi çıkartmak için tekrar gelecektik. Kutay bana arabanın kapısını açtı. Arabaya bindim. Hala homurdanıyordu.
"Dikişin yeni ve sen hemen ayağa kalkıyorsun. Dinlenmen gerek ama sen ne yapıyorsun? Terasa çıkıyorsun. Peki niye? Yalnız kalmak istediğin için."
"Tamam Kutay. Dinleneceğim. Ama bu kadar çok konuşarak beni yoruyorsun." Kutay susmuştu. Arabanın kapısını kapattı. Sürücü koltuğuna oturup eve doğru sürmeye başladı. Kızlarda Aras Abi'nin arabasına binmişti. Bizi takip etmeye başlamışlardı.
"Çağrı nerede?" Kutay sinirli bir şekilde bana baktı.
"Olanlardan sonra hala onu nasıl merak edebilirsin!?"
"Kutay.. Çağrı bunu istemeyerek yaptı. Bunu sen de biliyorsun.. En azından onunla bir kere daha arkadaş olmaya çalışacağım. Eskisi gibi."
"Peki, sen bilirsin. Ama yalnız başına gitmek yok." Gülümsedim ve kafamı 'tamam' anlamında salladım.
---
Eve geldiğimizde çok yorgun olduğum için hemen yatmıştım. Gözlerimi açtığımda ise kızları evde bulamamıştım. Kızlar bensiz okula gitmişlerdi. Beni uyandırmamışlardı. Benim ne kadar inatçı olduğumu bilmiyorlardı. Her ne kadar yorulmamı istemeselerde onların yalnız kalmasına izin veremezdim. Okul kıyafetlerimi giyindim ve dışarıya çıktım. Okulda daha sonra bir şeyler atıştırabilirdim. Otobüs durağına doğru yürüdüm. Otobüsün geldiğini görünce koştum ve otobüse yetiştim. Kulaklığımı kulağıma taktım ve şarkı dinleyerek okula yakın olan otobüs durağına kadar geldim. Otobüsten inip telefonumu ve kulaklığımı çantama koydum. Okula doğru yürümeye başladım. Öğlen arasına denk gelmiştim. Bahçenin ortasında büyük bir kalabalık vardı. Ne olduğunu anlamadan olayın olduğu yere doğru yaklaştım. Bütün öğrenciler dikkatli bir şekilde olanları izliyordu. Yaklaştıkça ne konuştuklarını duymaya başladım.
"Ne oldu? Niye bu kadar sessizsiniz? Liderinize bir şey mi oldu yoksa?" Bu Yağız'dı. Kalabalığın arasında Yankı'yı gördüm. Yumruklarını sıkıyordu.
"Lideriniz olmadığı zaman hepiniz bir hiçsiniz." Bu beni sinirlendirmişti.
"Onlar bir hiç değil." Yağız'a doğru yaklaştım. Herkesin dikkatini çekmiştim ama umurumda bile değildi.
"Ben bu çetenin lideri olabilirim ama onlar olmadan bir çete lideri olamam. Onlar liderlik ettiğim bir çeteden ibaret değiller. Onlar benim arkadaşım."
Gülümsedim.
"Arkadaş kelimesinin anlamını bildiğini sanmıyorum." Yağız suskunluğunu bozdu.
"Arkadaş mı? Senin hiç arkandan bıçaklayan arkadaşların oldu mu?"
"Arkadaş seçimlerini iyi yapmaman beni hiç ilgilendirmez." Yağız bana doğru yaklaştı. Kulağıma doğru eğildi ve fısıltı halinde konuştu.
"Doruk'u arkadaş olarak seçmenin iyi bir fikir olduğunu mu düşünüyorsun?" Yağız geri çekildi. Arkasını döndü ve okula doğru ilerledi. Kızların yanına gittim.
"Bir daha böyle bir durum yaşanırsa en iyi yaptığınızı yapıp saldırın. Acımak yok." Hepsi birden konuştu.
"Yok." Gülümsedim. Beraberce masaya oturduk. Zil çalınca yerimizden kalktık ve okula doğru ilerledik.
"Gece!!" Arkamı döndüğümde Çağrı'yı gördüm. Okulun girişinde duruyordu.
"Ben yanına gidiyorum." Yankı kolumu tuttu.
"Gitme."
"Onunla konuşmalıyım Yankı."
"Geleyim mi?"
"Gerek yok. Bana bir şey yapmaz." Kolumu çektim ve Çağrı'nın yanına doğru ilerledim. Çağrı şaşkın bakışlarla bana bakıyordu. Yanına ulaştığımda konuşmaya başladım.
"Bana bilerek zarar vermediğini biliyorum. Senin aydınlığın olduğumu da biliyorum. Ama ben seni hep bir arkadaşım olarak gördüm. Eğer istersen tekrar eskisi gibi arkadaş olabiliriz. Eğer istemezsen bir daha asla birbirimizi görmeyeceğiz."
Çağrı bana döndü.
"Sensiz olmak yerine ölmeyi tercih ederim. Arkadaş olarak kalalım. En azından senin yanında olabilirim ve seni koruyabilirim. Peki sen yaptıklarımı unutabilecek misin? Seni sevdiğimi ve senin canını acıttığımı unutabilecek misin?"
"Neyi unutabilecek miyim?" Çağrı gülümseyince ben de gülümsedim.
"Sonra görüşürüz o zaman. Sen dersini kaçırma."
"Tamam. Sonra görüşürüz." Çağrı'nın gidişini izledim. Hiç derse girmek istemiyordum. Zaten yok yazılmıştım. Masaya oturdum ve düşünmeye başladım. Kafamı masaya koydum. Zil çalana kadar bu şekilde durabilirdim. Kafama çarpan şeyle kafamı yavaşça kaldırdım. Kafama çarpan şey bir kağıt uçaktı. Kağıt uçağı elime aldım. İçini açtım. 'Arka bahçe' yazısını görmemle yerimden kalktım ve arka bahçeye doğru ilerledim. Uçağı fırlattım. Doruk'un eline denk gelmişti. Doruk uçağı tuttu. Kafasını kaldırıp bana baktı. Her zamanki gibi demirlere yaslanmıştı. Yanına doğru ilerledim.
"İyi misin?"
"İyiyim." Bir sessizlik oluşmuştu. Doruk pek iyi gözükmüyordu.
"Sen iyi gözükmüyorsun." Gülümsedi.
"Ben hiç iyi değilim Gece."
"Ne oldu?"
"Ben hiç iyi bir arkadaş değilim."
"Yağız'ı arkasından mı bıçakladın?"
"Öyle mi söyledi?"
"Evet."
"Ben sadece onu korumaya çalıştım Gece. Ben sadece arkadaşımı düşündüm." Doruk içmişti. Sarhoştu. 
"Doruk içtim mi sen?"
"Evet. İçtim."
"Niye bu kadar çok içtin?"
"O güne ait hiçbir şeyi hatırlamak istemiyorum." Yürümeye çalıştı ve yalpaladı. Hemen onu tuttum.
"Gel buraya." Kolunu omzuna attım ve arka bahçedeki masaya doğru taşıdım. Ben oturdum. Onu da zorla yanıma oturttum.
"Gece ben çok bencilim." dedi ve kafasını kucağıma koydu. Doruk'un kucağıma kafasını koyması beni çok şaşırtmıştı. Onun omzunda ağlayabileceği birine ihtiyacı vardı. Ellerimle saçlarını okşamaya başladım. Sarı saçları yumuşacıktı.
"Senin bir suçun yok. Sen sadece arkadaşını düşünüyordun. Sen sadece Yağız'ı korumaya çalışıyordun."
"Ama ben bencilim."
"Hayır, değilsin. Eğer bencil olsaydın beni kurtarmak için gelmezdin." Doruk susmuştu. Ben de susmuştum. Hastanede olanlar aklıma gelmişti.  Beni öpmüştü. Kızlarla henüz bu konu hakkında konuşmamıştım. Doruk'un çetesinin arka bahçeye gelmesiyle zilin çaldığını fark ettim. Doruk'un çetesi imalı yüzlerle bize bakıyorlardı. Hemen Doruk'u kaldırdım. Ben de ayağa kalktım.
"Gitsem iyi olur." Hızlı bir şekilde ön bahçeye doğru ilerledim. Bizim masaya gidip oturdum. Kızlar da gelmişlerdi.
"Ee.. Ne konuştunuz??" dedi Ada meraklı bir şekilde.
"Tekrar eskisi gibi arkadaş olmaya karar verdik."
"Ne?" diye ani bir tepki verdi Yankı.
"Her ne kadar istemeyerek yapmış olsa da o senin canını acıttı."
"Biz çocukluktan beri arkadaşız Yankı. Ayrılamayız."
"Anlıyorum.. Ama yaptıklarını gerçekten unutabilecek misin?"
"Zamanla unutacağım."
"Eski arkadaşlarını bulunca bizi unutma." dedi Pamira ve hepimizin yüzünü güldürdü. Ada kaş göz işaretleriyle arkamı gösterdi. Arkama döndüğümde içeri doğru girmekte olan Kutay'la karşılaştım. Üzerinde bizim okulun forması vardı. Yanına doğru ilerledim.
"Cidden mi?" Güldü.
"Seni yalnız bırakamam gündüzüm."
"Yapma şunu."
"Seni sinir etmek hoşuma gidiyor."
"Öyle mi?"
"Öyle." Gülümsedim ve boynuna sarıldım. Kızlar da yanımıza gelmişti. Kollarımı Kutay'dan çektiğimde herkesin bize baktığını gördüm. Ters bir bakış attım ve herkes yaptığı işi yapmaya devam etti. Zil çalınca sınıfa doğru ilerledik. Kutay'la aynı sınıftaydık. Kendi sınıfa tanıttı.
"Ben Kutay Altınay. Altınay Koleji'nden geliyorum."
Hoca şok olmuştu. Kolejden böyle bir okula neden geldiğini merak ediyor olmalıydı.
"Neden geldin peki?"
"Gündüzüm iyi olması için geldim." Espiri yapmıştı ama tabiki kimse anlamamıştı. Kutay tek boş yer olan Yağız'ın yanına oturmuştu. Yani Kutay arka çaprazımda oturuyordu. Arkamı döndüm. Kutay'ın gözlerine baktım.
"Espirini hiç kimsenin anladığını sanmıyorum."
"Senin anlaman bana yeter. Başka hiç kimse umurumda değil." Gülümsedim ve önüme döndüm. Zil çalınca Kutay'la beraber dışarıya çıktım.
"Bugün beraber barda takılalım."
"Bana uyar." Gülümsedim.
"Gel sana okulu gezdireyim." Elinden tutup okula doğru sürükledim. Kutay'a zil çalana kadar etrafı gezdirdim. Zil çalınca sınıfa gittik ve yerlerimizi oturduk. Telefonumu çıkarıp birine mesaj attıktan sonra çantama geri koydum.
---
Okulun çıkış zili çalmıştı. Hep beraber çantalarımızı toparladık. Servise doğru ilerledik.
"Arabayla bırakayım sizi. Binmeyin servise."
"Sağol Kutay. Biz binelim servise. Ama seni 8'de kapının önünde görmek isterim." Gülümsedi.
"Peki." Servise bindik.
"Bir yere mi gidiyorsunuz?"
"Evet. Bara gideceğiz. Çağrı'ya da mesaj attım."
"Kutay'ın haberi var mı?" Kafamı 'hayır' anlamında salladım.
"Aralarını düzeltmeliyim."
---
Eve geldiğimizde Ada'nın hazırlamış olduğu atıştırmalıklardan yedik.
"Ne??"
"Niye bağırıyorsun Pamira?"
"Gece buna bakmalısın." Pamira'nın uzattığı telefonu elime aldı. Doruk'un kafasını kucağıma koyduğunda çekilmiş olan bir resim ve Kutay'ın boynuna sarıldığım bir resim vardı.
'Gece kimle çıkıyor?
Hem yakışıklımız Doruk'un saçlarını okşayıp hem de yeni gelen Kutay Altınay'a sarılıyor. Hangisinin ise Gece'nin sevgilisi olduğunu bilmiyoruz. Ama okuldaki kızların Gece'yi hiç hoş karşılamayacağını biliyoruz. Bu arada okulumuza yeni gelen Kutay Altınay'ın Murat Altınay'ın oğlu olduğunu biliyoruz. Kısacası ülkenin her yerinde kolejleri var. Yeni bilgileri öğrenebileceğiniz tek site.'
Telefonu Pamira'ya geri uzattım.
"Açıklama bekliyoruz." dedi Ada.
"Pekala." Derin bir nefes aldım ve anlatmaya başladım.
"Hastanede terasa çıktığım gün beni Doruk buldu. Orada onunla biraz konuştum. Beni kurtarmaya geldiğinizde onun neden sizinle geldiğini sordum. Nasıl cevap vereceğini bilemiyor gibiydi. Ondan bir cevap beklediğim için ona doğru dönmüştüm."
"Ee..Ne dedi??"
"Hiçbir şey demedi Pamira." Pamira'nın yüzü buruşmuştu. Devam ettim.
"Eliyle çenemden tuttu ve dudağıma küçük bir buse kondurdu."
"Ne??" Kızlar koro halinde bağırmışlardı. Kızlara Doruk'un neden kucağımda yattığını anlatmıştım.
"Yani Doruk ve Yağız eskiden arkadaşlarmış."
"Aynen öyle Pamira." Saat 7'e geliyordu.
"Benim hazırlanmam lazım."
"Yardıma ihtiyacın var mı?"
"Hayır demem." Pamira bana yardım etmişti. Kıyafetimi beraber seçmiştik. Siyah straplez bir elbise seçmiştik. Straplez kısmı kalp şeklindeydi. Kısa elbisemin alt kısmı tüllüydü. Saks mavisi portföy bir çanta ve ayakkabı tercih etmiştim. Yine saks mavisi bir bileklik ve küpe ile kombinimi tamamlamıştım. Dalgalı saçlarıma maşayla şekil verdikten sonra güzel bir topuz yaptım. Gözlerime hafifçe siyah far sürdüm. Rimelim ve şeftali rengindeki rujumla artık hazırdım. 8'e 5 dakika vardı. İçeriye gittim. Yankı ve Ada beni görünce çok şaşırmışlardı. Benim bu kadar bakımlı biri olabileceğimi düşünmüyorlardı. Korna sesi çalınca aşağıya indim. Kutay gelmişti. Arabaya yaslanmış beni bekliyordu. Beni görünce şok olmuş bir şekilde bana baktı.
"Eskisi gibi derken anlamalıydım. Her zaman bakımlı biriydin." Kapıyı açtı.
"Buyurun güzel bayan." Gülümsedim ve ön koltuğa oturdum. Kutay kapıyı kapattı ve sürücü koltuğuna doğru ilerledi. Arabayı bara doğru sürdü. Daha önce hep beraber bu bara gelirdik. İçeriye girdik. Çağrı bizim her zaman oturduğumuz U şeklindeki koltukta oturuyordu. Kutay sinirlenmişti. Kutay'ın elinden tuttum ve koltuğa doğru çektim. Çağrı'ya sarıldım.
"Naber Çağrı'm?"
"İyidir Gece'm" Kutay'a doğru döndüm.
"Hadi barışın artık. Arkadaşlar arasında küslük olmaz." Kutay gülümsedi ve Çağrı'ya sarıldı.
"Özlemişim seni be kardeşim."
"Ben de özledim be kardeşim." Arkadaşlığımız eskisi gibi olmuştu. Çok mutlu olmuştum. Garson yanımıza geldi.
"3 bira."
"Her zamanki gibisin." dedi Kutay.
"Öyleyimdir."
"Ayrıca eskiden olduğu gibi çok mütevazisin." Çağrı'nın bu cümlesiyle beraber hepimiz gülmeye başladık. Bugün Sessiz Gece değildim. Ben bugün Gece Uluay'dım.
---
Bütün gece çok eğlenmiştik. Uzun zamandır bu kadar çok eğlenmemiştim. Hepimiz Kutay'ın evinde uyanmıştık. Kutay fazla bira içmezdi ama biz biraz abartmıştık. Başım çok ağrıyordu. Kutay kahvaltı hazırlamıştı. Çağrı'yı kaldırdım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra sofraya geçtim. Hala elbiselerimleydim. Hep beraber kahvaltı yaptıktan sonra kendimi koltuğa attım.
"Okul var bugün."
"Gitmesek?"
"Olmaz. Hep beraber gideceğiz."
"Hep beraber mi?"
"Evet kardeşim. Hep beraber. Hepimiz aynı okuldayız zaten."
"Benim formalarım evde."
"Benim formam yok."
"Ben ikiniz içinde bir tane aldım. Merak etmeyin siz." İkimizde ofladık. Kutay'ın bizim için aldığı formaları giyindik. Kutay'ın arabasına bindik. Kutay arabayı okula doğru sürdü. Kutay arabayı park edince arabadan indik. Yanyana yürüyerek içeriye girdik. Herkes tek parmağıyla fil taşıyan karınca görmüş kadar şaşkın bir şekilde bize bakıyordu.
"Kutay'ım olmadı bu. Herkes bize bakıyor."
"Hiçbir şey arkadaşlığımıza engel değil." Kutay kolunu omzuma attı. Çağrı da diğer taraftan kolunu omzuma attı. Şu an ikisinin ortadındaydım. Eskisi gibiydik. Ama okuldaki kimliğim Sessiz Gece'ydi. Ben okulda Gece Uluay değildim. Ben intikam ateşiyle yanan Sessiz Gece'ydim.
Kızlar her zamanki masada oturuyorlardı. Bizimkilerle kızların yanına doğru ilerledik. Masaya oturduk. Anında kafamı masaya koydum.
"Gece, ne oldu sana?" Kafamı yavaşça kaldırdım.
"Biraz fazla içmişim. Başım çok ağrıyor." Kafamı geri masaya koydum.
"Okul sitesindeki haberi gördün mü?" Ani bir hareketle kafamı kaldırdım.
"Ne haberi?" Ada telefonunu bana uzattı. Okul sitesinde yine benim hakkımda bir haber vardı. Daha doğrusu Çağrı, Kutay ve benim hakkımda. Dün bardayken çekilmiş olan bir fotoğrafımız vardı.
'Merhaba Karakartal Lisesi'nin dedikodu sever öğrencileri.. Bugün her zaman olduğu gibi bomba bir haberle karşınızdayım. Çağrı Karakartal, Kutay Altınay ve Gece Uluay'ın çocukluk arkadaşı olduklarını öğrendim. Arkadaşlıkları çok samimi.. Birbirlerini çok iyi tanıyorlar. Gece'yi merak edenler onlara sorabilirler ama pek bir şey söyleyeceklerini sanmıyorum. Ayrıca Kara Çetesi'nin lideri Doruk ve Sessiz Gece'nin çıktığını biliyorum. Saklamaya çalışıyorlar ama kimse benden bir şey saklayamaz. Yeni haberlerle tekrar buluşmak üzere herkesi öpüyorum.'
"Kimle çıkıyormuşum??"
"Doruk'la."
"Ben mi?"
"Evet."
"Benim niye böyle bir şeyden haberim yok?" Kızlar gülmeye başladı. Attığım ters bakışla sustular. Zil çalınca sınıfa gittik. Çağrı başka bir sınıftaydı. Öğle arasında kızlar kantine inmişti. Ben de lavaboya gitmiştim. Geri geldiğimde masanın üzerinde bir kağıt buldum. Kağıdın içini açtım. 'Arka bahçeye gel.' yazıyordu. Kağıdı çöpe attım ve arka bahçeye doğru ilerledim. Tahmin ettiğimin aksine Doruk burada değildi. 8-9 kız vardı ve hepsi avına bakan aslan gibi bana bakıyordu.
"Ne var?" dedim soğuk ve tehditkâr bir şekilde. Kızlardan biri konuşmaya başladı. Kızıl saçlıydı.
"Ne mi var?" dedi cırtlak sesiyle ve kahkaha attı. Kulaklarımı kapatma isteği duymuştum. Başka bir kız öne çıktı. Sarışın bir kızdı.
"Doruk'tan uzak duracaksın."
"Niye? Ne yaparsın?" Kız güldü.
"Ben senden daha tehlikeliyim."
"Öyle mi?"
"Öyle." Arkamı döndüm. Gidecektim ama birinin karnıma vurmasıyla dizlerimin üzerine düştüm. Dikiş yerime vurmuştu. Elimi karnımın üstüne koydum. Tahmin ettiğim gibi dikişim patlamıştı.
"Ne oldu? Ayaklarımıza kapanıp özür mü dileyeceksin?" Zar zor ayağa kalktım.
"Özür dilemek mi? Senden mi?" Psikopatça bir kahkaha attım.
"Asla." Gülümsedim.
"Bundan sonra benim dönemim başlıyor. Kurallarımıza aykırı davrandın. Korkmalısın. Sana öyle şeyler yapacağım ki ömrün boyunca beni asla unutamayacaksın." Şaşkın ve korkmuş bakışlar eşliğinde arkamı döndüm ve ön bahçeye doğru ilerledim.  Kızlar masada oturuyorlardı. Dikişin yenilemesi gerekliydi. Ada'ya doğru ilerledim. Kızlar ayağa kalkmışlardı ve endişeli gözlerle bana bakıyorlardı.
"Önemli bir şey değil. Sadece büyük bir intikam daha alacağız. Bu sefer ki planı ben hazırlarım." Kızlarla lavaboya gittik. Ada da pansuman malzemelerini alıp geldi.
"Herkes dışarı." Verdiğim emirle herkes dışarı çıkmıştı. Dikiş yerimi açtım.
"Dikebilirsin."
"Morfinimiz yok ama."
"Gerek yok."
"Ama canın çok acır."
"Ada endişelenme. Canım acımayacak. Sadece dikmeye odaklan." Ada hazırlamış olduğu iğneyle dikişimi yenilemeye başladı. Biraz acıyordu ama yaşadıklarımdan sonra bana hiç etki etmiyordu. Acısını hiç hissetmiyordum. Dikiş işi bittiğinde Ada malzemeleri kaldırdı. Formam kan içinde kalmıştı. Lavabodan çıktığımızda kapıda bekleyen 1 adet Kutay ve Çağrı'yla karşılaştım.
"Önemli bir şey yok."
"Öyle mi?" Kutay yanıma yaklaştı. Tişörtümdeki kanı görmüştü.
"Dikişin mi patladı?"
"Evet ama Ada halletti."
"Sana bunu ki yaptı?"
"Kimin yaptığı önemli değil. Önemli olan nasıl cezalandıracağımız. Çok iyi bir planım var onlar için."
"Planını merakla bekliyorum Gece'm."
"Çok şaşıracaksın Çağrı'm."
---
Son derste bitmişti. Çantalarımızı sırtımıza attık ve okul çıkışına doğru ilerledik. Çağrı ve Kutay'la vedalaşıp servise bindik.

Belalı Kızlar Çetesi (BKÇ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin