Öncelikle kitabıma göstermiş olduğunuz ilgi için çok teşekkür ederim. Medyada acemice hazırlamış olduğum kitap tanıtım videosu var. Resimde kitaba yeni dahil olan Emir ve Gece var.
Bölümün çok geç geldiğinin farkındayım ama bu bölümde bazı şeyler açıklığa kavuşacak. Bu yüzden yazmakta çok zorlandım. Beğenmeniz dileğiyle..
Bu bölümü mismis_m'ye ithaf ediyorum. Kitabıma gösterdiğin ilgin için çok teşekkür ederim.
BKÇ'nin yeni bölümü sizlerle.
Gece
Okuldan çıkınca kızlarla vedalaşıp beni bekleyen arabaya bindim. Şoför arabayı eve doğru sürmeye başladı.
"Eve gitmiyoruz."
"Peki efendim. Nereye gidiyoruz?"
"Depoya gidiyoruz. Önemli işlerimiz var."
Depoya geldiğimde herkes beni bekliyordu. Serhat abi yanıma geldi.
"Bir sorun mu var?"
"Sorun mu? Ben bilmem. Sence bir sorun var mı?"
"Anlayamadım."
"Bana neden söylemediniz? Hiç öğrenemeyeceğimi mi sanıyordunuz?" Aniden bağırmamla herkes susmuştu.
"Neden susuyorsunuz ha!? Cevap versenize!!" Susmaları benim daha da çok sinirlenmemi sağlamıştı.
"Susmayın. Cevap verin bana."
"Gece sakinleş. Sonra sana her şeyi anlatacağım."
Yavaş yavaş sakinleşmeye başladım.
"Anlat artık. Daha fazla sakinleşemem."
"Tamam. Anlatıyorum."
---
Yankı
Okul çıkışı Gece'yle vedalaştık. Gece çok ciddi ve sinirli gözüküyordu. Kızlarda fark etmiş olmalıydı ki birden çok cidileşmişlerdi. Kızlarla beraber servise bindik. Eve gelene kadar hiçbir şey konuşmadık. Eve girince çantaları yere fırlattık ve salona geçtik. Hep beraber yere oturduk.
"Kızlar, Gece'nin bir sorunu var?"
"Farkındayız Yankı ama Gece'nin nasıl bir probleminin olduğunu bile bimiyoruz. Gece'ye sorarsak da bize söyleyeceğini sanmıyorum." Ada haklı. Gece bize probleminin ne olduğunu asla söylemeyecek.
"Zamanı geldiğinde öğreneceğimizi söyledi. Belki de Gece'nin bize söylemesini beklemeliyiz."
"Pamira, Gece'nin halini görmedin mi? Her ne olduysa Gece'yi derinden etkilediği bariz ortada." Ada Gece için çok endişeleniyordu.
"İkinizde haklısınız. Ama Gece'yi biraz kendi haline bırakmalıyız. Nasıl olsa bize söyleyecek, değil mi? Onun kendisini söylemek için hazır hissettiği zamanı beklemeliyiz."
"Yankı.."
"Gece için beklemeliyiz Ada. Onu zorlamamalıyız."
Kararımızı vermiştik. Doğru anı bekleyecektik.
---
Gece
Serhat abi bana babamın hakkında bilmediğim şeyleri anlatmıştı. Babamı hiç tanımadığımı hissettim.
"İyi misin Gece?"
"Biraz hava almam gerek." Kafasını salladı. Dışarıya çıktım. Şoförün yanına gittim ve arabanın anahtarlarını aldım. Arabaya binip sahile doğru sürdüm. Arabayı sahile karşı park ettim. Arabadan çıkıp deniz havasını içime çektim. Daha sonra arabaya yaslandım ve sahil manzarasını izlemeye başladım. Ne yapacağımı bilmiyorum. Babamın yarım bıraktığı işi yapmayacak mıyım yoksa bu işin devamını mı getireceğim?
"Gece.." Sesin geldiği yöne doğru kafamı çevirdiğimde karşımda Eren'i gördüm.
"Eren?"
"Seni burada görmeyi beklemiyordum."
"Ben de."
"Son zamanlarda çok dalgınsın."
"Biraz."
"Kafanı kurcalayan bir şey mi var?" Kafamı olumlu anlamda salladım. Eren konuyu değiştirdi.
"Eve gittiğini sanıyordum."
"Gitmedim. Bir işim vardı."
"Yağız yüzünden mi?"
"Ne?"
"Yağız yüzünden mi eve gitmedin?"
"Ne alaka?"
"İkinizin iyi anlaşamadığını biliyorum."
"Yağız'dan mı duydun?"
"Neyi?"
"Aynı evde kaldığımızı."
"Evet. Doruk'la konuşuyordu."
"Doruk'la mı? Onların küs olduklarını sanıyordum."
"Öyleler zaten."
"Onların neden küs olduklarını biliyor musun?"
"Tabiki biliyorum."
"Anlat o zaman."
"Ne?"
"Kafamı dağıtmama yardımcı olmaya çalıştığını biliyorum."
"Ne? Nasıl?" Eren çok şaşkın gözüküyordu.
"Anlatmanı bekliyorum."
"Peki. Anlatacağım."
---
Semra
Gece hala eve gelmemişti. Yağız'ın odasına gittim. Kapıyı tıklattım. "Gel" sesini duyunca içeri girdim.
"Semra abla?"
"Yağız, Gece hala eve gelmedi. Onun nerede olabileceğini biliyor musun?"
"Hayır. Bilmiyorum."
"Dışarı mı çıkacaksın?"
"Evet."
"Gece'nin nerede olduğunu öğrenirsen bana haber verir misin?"
"Veririm." Yağız tam gidecekken arkasını döndü.
"Gece hakkında endişelenme. O başının çaresine bakabilecek kadar güçlü bir kız."
---
Gece
Eren uzaklara baktı ve anlatmaya başladı.
"Yağız çocukken annesi gözlerinin önünde intihar etmiş. Yağız'ın psikolojik sorunları vardı. Bu yüzden psikolojik destek görüyordu ama bir türlü düzelmemişti. Okula yeni bir kız gelmişti. İsmi Beren'di. Yağız Beren'e aşık olmuştu. Daha sonra Yağız ve Beren çıkmaya başladılar. O sıralarda Yağız ve Doruk'un bir çetesi vardı. Çok büyük bir çeteydiler. Okuldaki herkes onlardan korkuyordu. Yağız'ın korkusundan kimse Beren'e yaklaşamıyordu. Beren bu durumdan çok rahatsız oluyordu. Yağız'a eğer çeteden ayrılmazsa aralarındaki ilişkinin biteceğini söyledi. Yağız Beren'i kaybetmeyi göze alamadığı için çeteden ayrıldı. Yağız'ın bir kız yüzünden çeteden ayrılması Doruk'u çok sinirlendirmişti. Yağız çeteden ayrıldıktan sonra düşman çetelerden biri Beren'i kaçırdı. Yağız'ı Beren'i öldürmekle tehdit ettiler. Yağız Beren'i kurtarmak için teslim oldu. Ama bu bir tuzaktı. Daha sonra düşman çetenin lideri Emir, Doruk'u tehdit etti. Yağız'ın elinde olduğunu, eğer gelmezse onu öldüreceğini söyledi. Doruk hiçkimseye bir şey söylemeden Emir'in karşısına çıktı. Emir, Doruk'a bir seçim yapmasını söyledi. Ya Beren'i ya da Yağız'ı seçecekti. Doruk doğal olarak Yağız'ı seçti. Emir de Beren'i öldürdü. Yağız Beren'in öldüğünü duyduğunda yıkıldı. Beren'in ölümünden Doruk'u sorumlu tuttu Yağız. Böylece birbirlerine düşman oldular. Çete ikiye ayrıldı. Yağız Beren sayesinde hayata tutunuyordu. Beren öldükten sonra çok kötü oldu. Babası bu yüzden onu yurtdışına gönderdi. Yurtdışına gittiğinden beri hiç kimse onu görmemişti."
"Sen bu olayları nasıl biliyorsun?"
"Söylentilerden."
"Eren benim buna inanmamı mı bekliyorsun? Bu olayların içinde olduğun anlatış biçiminden belli oluyor." Eren derin bir nefes aldı.
"Haklısın. Ben de Doruk ve Yağız'ın çetesindeyim. Çete ikiye bölündükten sonra çeteden ayrıldım."
"Doruk Emir'in yanına gittiği zama-"
"Evet. Onu takip ettim. Doruk bize haber vermeden bir yere gitmezdi. Bu yüzden şüphelenmiştim. Nasıl anladın?"
"Anlatış biçimin seni ele veriyor."
Eren burukça gülümsedi. Uzun bir süre sessizlik oldu. Eren bu sessizliği bozdu.
"Gel beraber kafamızı dağıtalım." Biraz şaşırmıştım. Böyle bir şeyi hiç beklemiyordum.
"Tamam. Hadi yapalım."
---
Yağız
Dışarı çıktım. Gece'nin olabileceği yerlere baktım. Ama gittiğim hiçbir yerde Gece'yi bulamamıştım. Gece'yi aramaktan vazgeçip yakındaki bir bara girdim. Bir sandalyeye oturup barmenden bira istedim. Dışarıda büyük bir gürültü vardı. Umursamadan barmenin önüme koyduğu birayı içmeye başladım. Barmenler dışarıdaki gürültüden bahsediyorlardı.
"Dışarıda ne oluyor?"
"Kavga var."
"Yine mi Emir?"
"Ev-"
"Emir mi!?" Bir anda oturduğum yerden kalktım.
"Soyadı ne?" Barmen sorumu cevapladı.
"Sardıç. Emir Sardıç." Bu ismi duymamla hemen dışarıya fırladım. Onun adını duymak bile beni çok sinirlendirmişti. Emir'in çetesini görünce hızlıca yanlarına ilerledim. Gördüğüm sahneyle donakaldım.
2 saat önce
Gece
Kafamızı dağıtma kararı almıştık. Arabaya bindik. Arabayı Kartalkaya Caddesi'ne doğru sürdüm. Arabayı müsait bir yere park ettikten sonra yakındaki bir mağazaya girdik. Eren siyah bir pantolon ve vücuduna yapışan bir tişört giymişti. Ben de siyah deri bir şort ve siyah bol bir badi giyinmiştim. Kasaya parayı ödeyip mağazadan çıktık. Arabaya gidip kıyafetlerimizi bagaja koyduk. Her zaman yanımda taşıdığım deri ceketimi arabadan alıp üzerime geçirdim. Daha sonra Eren'le beraber dar sokaklarda yürümeye başladık. Karşımıza çıkan ilk bara girdik. Kimsenin bizi bulmasını istemiyorduk. Bar sessizdi. Bar sandalyelerine oturduk ve birer bira istedik.
"Sen anlatmadın."
"Neyi?"
"Canını sıkan şeyi."
"Belki de gerçekleri hala kabul edemediğimden anlatamıyorum."
"Kızların haberi yok mu?"
"Hayır. Benim daha yeni haberim oldu."
"Peki onlara söylemeyi düşünüyor musun?"
"Evet ama bunu nasıl söyleyebileceğimi bilmiyorum."
Arada bir sessizlik oluşmuştu. Sakince biralarımızı yudumluyorduk.
"Burası benim yerim." Arkama döndüm. Eren de benimle birlikte arkasına dönmüştü. Arkamda benimle aynı yaşlarda bir çocuk bulunuyordu. Eren'e döndüğümde Eren'in gerildiğini hissetmiştim.
"Tapunu göremiyorum." Önce bana sonra da Eren'e baktı. Daha sonra pis pis sırıtmaya başladı.
"Seni bir yerden hatırlıyorum." Düşünür gibi yaptı. Sonra alaycı bir yüz ifadesiyle konuştu.
"Sen Yağız ve Doruk'un çetesindeydin. Öyle değil mi?"
Eren elini yumruk yapmıştı. Eren'in gittikçe daha da çok gerildiğini anlamıştım. Eren'in sinirlenmesinin nedenini şimdi anladım. Karşımdaki bu çocuk Emir'di. Eren sakinleşmeye çalışıyordu. Emir bana yaklaştı.
"Ama seni daha önce hiç görmemiştim. Senin gibi bir güzelliğin Eren gibilerle ne işi olabilir ki?"
"Ben Gece. Belalı Kızlar Çetesi'nin lideriyim."
"Adını duymuştum ama hiç bu kadar güzel olduğunu düşünmemiştim."
"Ben de senin söylenildiğinden daha çok şerefsiz olduğunu bilmiyordum."
Emir psikopatça güldü. Daha sonra dışarı çıktı. Eren'e doğru döndüm.
"Başka bir yere gidelim." Eren kafasıyla onay verdi. Kalktık ve dışarıya çıktık. Dışarıya çıktığımızda karşımızda Emir'i görmeyi beklemiyorduk. Emir çetesiyle birlikte bize bakıyordu.
"Ne oldu korktunuz mu?"
"Korkmak mı?" Gülümsedim.
"Kimden?" Emir çok bozulmuştu. Eren ise gülmemek için kendini zor tutuyordu. Yürümeye başladım. Eren de beni takip ettim. Emir'in yanından geçip caddeye doğru yürümeye başladık. Daha sonra iki üç kişi birden bizi tutup barın arka tarafına doğru sürüklediler.
"Gitmenize izin vermiyorum."
"Kim izin istedi ki?"
"Size bir seçim hakkı sunuyorum. Ya sizi ölünceye kadar döveriz ya da bir anlaşma yaparız ve siz de sağlam kalırsınız."
"Seçim yapmamızı istiyorsan önce anlaşmanın maddelerini söylemelisin."
Emir güldü.
"Pekala. Anlaşma tek maddeden oluşuyor. Benimle birlikte olmak zorundasın."
"Asla."
"Seçiminizi yaptığınızı varsayıyorum. Başlayın." Eren'i dövmeye başlamışlardı.
"Bu arada babana çok benzediğini duydum." Kafamı kaldırıp Emir'in gözlerinin içine baktım. Bir anda beni tutan ellerden kurtuldum ve Emir'e sert bir yumruk attım. Attığım yumrukla Emir yere düşmüştü. Herkes şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Her zaman yanımda gezdirdiğim silahımı çıkarttım ve Emir'e doğrulttum.
---
Yağız
Gördüğüm sahne bana çok yabancıydı. Emir yerdeydi ve Gece ona silah doğrultmuştu. Yan tarafta ise Eren vardı. Burnu kanamıştı. Gece'nin yanına doğru yaklaştım.
"Gece!"
---
Gece
İsmimi duymamla arkama döndüm. Bu Yağız'dı. Yanıma geldi. Emir'e doğrultmuş olduğum silahı indirdi.
"Hadi gidelim." Silahı yerine geri koydum. Yağız Eren'e yardım etti. Beraber caddeye geri döndük.
"Eren'i arabaya götürelim." Arabaya kadar sessizce yürüdük. Eren'i arabaya bindirdik.
"Ben onunla ilgilenirim."
"Tamam." Yağız devam etti.
"Gece orada ne oldu?"
"Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum."
"Tamam."
"Bu arada Semra abla sana ulaşamadığı için çok endişelendi."
"Telefonumun şarjı bittiği için ona haber veremedim. Bugün eve gelmeyeceğim." Yağız kafasını salladı. Arabaya bindim ve arabayı sürmeye başladım.
"Eren hastaneye gidiyoruz."
"Hayır. Gitmeyelim."
"Yaraların var."
"Eğer hastaneye gidersem bizimkilere haber verirler. Annemin endişelenmesini istemem."
"Tamam. O zaman bizim eve gidiyoruz."
"Niye?"
"Ada sana pansuman yapabilir."
"Gerek yok."
"Seninle ilgileneceğimi söyledim. İnatlaşma." Eren kafasını salladı. Arabayı bizim eve doğru sürdüm. Eve gelince arabayı bir yere park ettim. Eren'e yardım ettim. Apartmana girdik. Onu evin önüne kadar getirip kapıyı çaldım. Kapıyı Yankı açtı.
"Gece?"
"Ada'yı çağırır mısın?" Yankı kafasını salladı ve Ada'yı getirmeye gitti. Eren'in içeriye girmesine yardım ettim. Salona götürdüm ve oturmasına yardımcı oldum. Ada telaşla içeri girdi.
"Ne oldu?"
"Birileriyle tartıştık. Eren'in durumunu görüyorsun zaten. Ona pansuman yapar mısın?" Ada kafasını salladı ve malzemeleri almaya gitti. Ada ilk yardım çantasıyla birlikte geri geldi. Eren'in yanına yaklaştı ve pansuman yapmaya başladı. Hepimiz içeride oturmuş Ada'nın pansuman yapışını izliyorduk.
"Neden bir hastaneye gitmediniz?" Pamira'ya doğru döndüm.
"Hastane polislerinin sorgulamasını istemediğimiz için gitmedik."
"Mantıklı." Ada pansuman yapmayı bitirmişti.
"Eren seni evine bırakayım. Dinlenirsin."
"Tamam." Ayağa kalktık ve kapıya doğru ilerledik.
"Geri gelecek misin?"
"Geleceğim." Eren'le birlikte evden çıktık. Arabaya bindik.
"Eren eğer eve gitmek istemezsen sana bir yer ayarlayabilirim."
"İyi olur." Arabayı sahibi olduğum otellerden birine doğru sürdüm. Otelin önüne gelince arabayı durdurdum.
"Hoşgeldiniz. Buyurunuz." İçeriye girdik. Otelin müdürü Bahrettin bey hemen yanıma geldi.
"Hoşgeldiniz Gece hanım."
"Hoşbuldum."
"Bahrettin bey arkadaşım burada kalacak. Ona bir oda hazırlatabilir misiniz? Kendisinin biraz dinlenmeye ihtiyacı var. Rahat ettiğinden emin olun."
"Pekala Gece hanım." Eren'e döndüm.
"Ben artık gidiyorum. Emin ellerdesin merak etme."
"Gece?"
"Efendim?"
"Eve gideceksin değil mi?"
"Bilmiyorum." Arkama bakmadan otelden çıktım. Arabama bindim. Arabayı bu sefer eskiden gitmiş olduğum bir uçurum kenarında durdurdum. Arabaya yaslanıp gökyüzünü incelemeye başladım. Yıldızlar çok parlak gözüküyordu. Anın keyfini çıkarmak istiyordum ama düşüncelerim buna engel oluyordu. Bir karar vermem gerekiyor. Bu kararın doğru karar olup olmadığını nasıl bileceğim? Ne yapmam gerekiyor?
"Gece?" Sesin geldiği tarafa doğru döndüğümde karşımda Doruk'u gördüm.
"Doruk?" Doruk yanıma geldi ve o da benim gibi arabaya yaslanıp gökyüzünü seyretmeye başladım.
"Seni burada görmeyi beklemiyordum. Burayı çok az kişi bilir."
"Uzun zamandır gelmiyordum."
"Çok güzel değil mi?"
"Evet."
"Küçükken buraya çok sık gelirdim. Babamda benimle birlikte olurdu. Beraber gökyüzünü seyrederdik. Bana annemi yıldızlara benzettiğini söylerdi. Söylediğine göre annemin gözleri hep parlarmış. Gökyüzündeki yıldızlardan bile daha parlak gözlerinin olduğunu söylerdi." Doruk hiçbir şey demeden beni dinlemişti.
"Küçükken annem ve babamla birlikte piknik yapmıştık burada. Masallardaki gibi çok mutlu bir hayatımız vardı. Ama her masalın sonu iyi bitmiyor. Annemi kanserden dolayı kaybettik. Babam annemin ölümünden sonra çok değişti. Benimle hiç ilgilenmemeye başladı. Yüzüme bile bakmıyordu. Sanki annem benim yüzümden ölmüş gibi davranıyordu. Ben yasımı tutarken o yanımda olmamıştı. Yağız da benim gibiydi. O da annesini kaybetmişti. Onunla tanıştığımda onun da benim gibi acı çektiğini fark ettim. Uzun bir süre beraber takıldık. Daha sonra kan kardeşi olduk. Çete kurduk. Sonra bir olay yaşandı. Ben sadece Yağız'ı korumak istemiştim. Ama o buna inanmak istemedi. Beni suçladı. Kendimi bir anda derin karanlık bir kuyu içindeymiş gibi hissettim. O kadar yalnız hissetmiştim ki kendimi ilk buraya gelmiştim. O zamandan beri canım ne zaman sıkılsa buraya kaçar oldum."
"Şu anda buradasın."
"Evet."
"Sen de buradasın."
"Evet."
"Senin de mi?"
"Evet. Benim de canım çok sıkkın." Uzun bir sessizlik olmuştu. İkimizde konuşmuyorduk. Düşünmeye ihtiyacım vardı. Ve sanırım kararımı vermiştim.
"Bir karar vermen gerekiyor ve sen kararını veriyorsun. Ama kararının doğru bir karar olup olmadığını bilmiyorsun. Ne yaparsın?" Doruk kısa bir süre sonra cevap verdi.
"Verdiğim kararın doğru olduğuna inanmam yeterli."
Bir karar verdim ve verdiğim kararın doğru bir karar olduğunu düşünüyorum. Ama yine de bu kararımı kızlarla paylaşmalıyım. Eve gitmeliyim.
"Doruk ben eve gidiyorum." Arabanın üzerinden kalktık. Doruk'a döndüm. Gözlerinin içine baktım.
"Teşekkür ederim."
"Ben de teşekkür ederim."
"Sen niye teşekkür ediyorsun ki?"
"Bana güvendiğin ve benimle dertleştiğin için." Kafamı önemli değil anlamında salladım. Arabaya bindim. Annem ve babamı ziyaret etmek için mezarlığa gittim. Babamın yanına gittim. Sanki beni duyabilecekmiş gibi konuşmaya başladım.
"Beni niye korumaya çalıştığını anlıyorum baba. Ama bu sırrı benden saklamanı istemezdim. Bu kadar önemli bir şeyi bana neden söylemedin ki? Doğru kararı verip vermediğimden hala emin değilim. Emin olduğum tek bir şey var. Baba ben bu işi devam ettireceğim. Ne olursa olsun hiçbir şey beni bunu yapmaktan vazgeçiremez."
İçimi döktükten sonra arabaya bindim. Hızlı bir şekilde eve sürdüm. Eve girdiğimde kızların beni içeride beklediklerini fark ettim. Yanlarına yaklaştım. Yerde oturuyorlardı. Hemen yerime oturdum.
"Konuşmamız gereken bir şey var."
"Seni dinliyoruz."
---
Doruk
Gece'nin bana güvenip kendinden bahsetmesi hoşuma gitmişti. Benimle dertleşmesi bana yalnız olmadığımı hatırlatmıştı. Garip bir şekilde Gece'ye ilgi duyuyordum. Yağız'ın da benim gibi Gece'ye ilgi duyduğunu biliyordum. Beren'den sonra ilk defa başka bir kızdan hoşlanmaya başlamıştı. Ben de onun hoşlandığı kızdan hoşlanıyorum. Arkadaşıma ihanet etmiş gibi hissediyorum. Bu yüzden uçurumun kenarına gitmiştim. Ama görmeyi hiç ummadığım birini görmüştüm. Gece arabanın üzerine yatmış gökyüzünü izliyordu. Gözleri gökyüzünden çok daha güzel gözüküyordu. Gökyüzüne bakmak yerine onun gözlerinin içine bakmak istiyordum. Gitmeden önce gökyüzünü kıskandıracak gözleriyle gözlerimin içine baktı ve teşekkür etti. O an onun aslında göründüğü kadar soğuk biri olmadığına emin oldum.
---
Gece
Kızlara olayları en başından anlatmaya başladım.
"Yalıyı satılığa çıkarmıştım. Birisi fiyatı için beni aramıştı. O an eski anılarımı görmek istedim. En azından mutlu olduğum zamanları hatırlamak istedim. Tek başıma yalıya gittim. Evin her odasını gezmiştim. En son olarak babamın çalışma odasına girmiştim. Yani babamı ölü bulduğum odaya girmiştim. Duvarda annem ve babamın evlendikleri zaman çekilmiş oldukları bir fotoğraf vardı. Onu elime aldım ve incelemeye başladım. Daha sonra resmin asılı olduğu yerde bir çöküntü hissettim. Gizli bir kasa varmış. Şifrenin annem ve babamın evlilik yıldönümü olabileceğini düşündüm. Tahminim doğru çıktı. Kasayı açtım. İçinden bir cd çıktı. Bilgisayarı açtım. Cdyi bilgisayara taktım. Cdnin içinde bir video vardı. İzlemeye başladım. Videoda babam vardı. Babamı görünce şok olmuştum. Babam videoda benden sakladığı bir sırrını anlatmış. Beni korumak için bu sırrı sakladığını söylemiş. Babam benim daha iyi bir geleceğe sahip olabilmem için biraz daha fazla para kazanmak istemiş. Böylece birtakım illegal işlere bulaşmış. Kumarhane işletiyormuş. Otellerde sadece çok zengin kişilerin bildiği gizli kumarhaneleri varmış." Kızlar şok olmuş bir şekilde bana bakıyorlardı.
"Bu konuda çok düşündüm. Bir karar vermem gerekiyor. Ya bu işten çekileceğim ya da devam ettireceğim. En sonunda ise kararımı verdim. Bu kumarhaneleri işletmeye devam edeceğim."
"Hayır. Bunu yapamazsın." Hepsi karşı çıkmıştı.
"Babamın bu yüzden öldürülmüş olma imkanı var. Eğer öyleyse bunu öğrenmeliyim." Uzun bir sessizlikten sonra Yankı konuştu.
"Senin ne kadar inatçı olduğunu biliyoruz. Bu yüzden kararını değiştirmek yerine sana destek olacağız."
"Yanımda olduğunuzu bilmek beni çok rahatlattı." Kızlara bugün olanları anlattım. Eren'le karşılaştığımı, Yağız ve Doruk arasındaki meseleyi, Emir'le karşılaştığımızı ve Doruk'u gördüğümü anlattım.
"Ahh.. Çok yoruldum bugün."
"Bir günde bu kadar çok şey yaşadıktan sonra çok normal bence." Pamira'nın sözüne hepimiz güldük. Daha sonra yatmak için ayrıldık. Yatağıma yattım. Bu konuyu daha fazla düşünmek istemiyorum. Bu kararı vermek benim için hiç kolay olmamıştı. Belki de bu karar benim sonum olacaktı ama ne olursa olsun sonuna kadar devam edeceğim. Babamın neden öldürüldüğünü öğrenene kadar devam edeceğim.
---
Sabah Ada'nın bağırmasıyla uyandım.
"Hadi kalkın!" Gözlerimi zar zor açıp beni uyanmam için dürtükleyen Ada'ya baktım. Ada uyandığımı görünce gülümsedi. Ben ise çatık kaşlarla ona bakmaya devam ediyordum. Uykuya çok düşkündüm. Bunu bilmesine rağmen Ada'nın beni bu şekilde kaldırması beni çok sinirlendirmişti. Asık suratla yatağımdan kalktım ve yüzümü yıkamaya gittim. Yüzümü yıkadıktan sonra Ada'nın hazırladığı kahvaltıyı yemek için mutfağa gittim. Ortam çok sessizdi. Sandalyeme oturdum ve kahvaltımı yapmaya başladım. Hepsi bana bakıyordu.
"Ne var?"
"Yok bir şey." Hep bir ağızdan söylemişlerdi. Kaşlarımı daha da çok çatıp onlara baktım. Bana söylemedikleri bir şey vardı ama üstelemedim. Kahvaltı ettikten sonra aşağıya indik. Servise bindik. Yerimize geçtik. Hiçbiri konuşmuyordu.
"Niye konuşmuyorsunuz?"
"Gece..?"
"Ne var?"
"Yok bir şey. Sadece dün geç yattığımızdan dolayı yorgunuz." Kaşımı kaldırıp şüpheyle baktım.
"Umarım öyledir." Okula gelmiştik. Servisten indik. Bizi bekleyen Kutay ve Çağrı'nın yanına doğru ilerledik.
"Günaydın." Kızlar karşılık verdi. Ben de başımla selam verdim. Eren yanıma geldi.
"Ne var?"
"Arka bahçe."
"Tamam."
"Sen iyi misin? Bir şey mi oldu?"
"Bir şey olmuş gibi mi duruyorum?"
"Ha-hayır." Kaşlarımı çatıp Eren'e baktım.
"Ben arka bahçedeyim." Arka bahçeye doğru yürümeye başladım.
Ada
Kutay ve Çağrı Gece'nin garip davrandığını fark etmişlerdi. Bize soru soran bir ifadeyle bakıyorlardı.
"Gece'nin bir şeyi yok. Sadece solundan kalktı."
"Ne!!??" Aynı anda bağırmışlardı.
"Agresifliğinin nedenini şimdi anladım. Bunu bildiğimize göre ona göz kulak olmalıyız." dedi Kutay.
"Niye ki? Gece kendini koruyabilir."
"Bunun farkındayım. Gece'nin kötü bir şey yapmasına engel olmak için ona göz kulak olmalıyız. Kimseyi öldürmesin."
Gülmeye başladık. Gece sol tarafından kalktığı zaman hiç iyi şeyler olmuyordu. Öyle ki bize bile zarar verebilir.
Gece
Doruk her zaman ki gibi demirlere yaslanmıştı. Yanına gittim. Demirlere yaslandım.
"Ne var?"
"Sen iyi misin?"
"Neden herkes aynı soruyu soruyor?"
"Bugün biraz agresif gibisin." Kaşımı çatıp Doruk'a baktım.
"Normal halim."
"Hayır. Sen normalde bu kadar agresif biri değilsin." Kaşlarımı daha da çok çattım.
"Ben agresif değilim. Bu benim normal halim."
"Sen öyle diyorsan öyle olsun."
"Niye çağırdın?"
"Dün hakkında konuşmak için."
"Dün mü?"
"Dün fazla iyi gözükmüyordun. Bu yüzden seni merak ettim. Verdiğin kararı kızlarla paylaştın mı?"
"Ne?"
"Vereceğin kararın doğru karar olup olmadığını bilmediğin için kızlara söylemedin. Dün düşündüğün tek şey kararın doğru karar olup olmadığı değildi. Kızlara söylediğinde kızların nasıl bir tepki vereceğini de düşünüyordun."
"Kızlara söylemediğimi nereden biliyorsun?"
"Kızları gerçekten çok önemsiyorsun. Bunu yüz ifadenden okuyabiliyorum. Dün de yüzünde aynı ifade vardı. Bana sorduğun sorudan dolayı da bu sonucu çıkardım."
"Söyledim."
"Kararının doğru karar olduğunu düşünüyor musun?"
"İnanıyorum." Doruk gülümsedi.
"O zaman doğru kararı vermişsin."
"Her şey zamanla belli olacak."
"Seni bu kadar düşündüren bu konunun ne olduğunu merak ettim doğrusu."
"Fazla merak başa bela."
"Bugün niye aksisin bu kadar? Sol tarafından mı kalktın?"
"Sol tarafımdan mı?" Doruk bana garip bir şekilde bakıyordu.
"Kızların bana söylemeye çalıştıkları şey bu olsa gerek."
"Ne?"
"Solumdan kalktığım zamanlar çok aksi oluyorum ve sanırım bugün solumdan kalktım." Doruk güldü.
"Senin yanındayken dikkatli olmalıyım o zaman." Kaşlarımı çatıp Doruk'a baktım.
"Bana öyle bakma. Korkmaya başladım." Doruk kahkahalarla gülmeye başladı. Komik gözüküyordu. Bir anda gülmeye başladım. En sonunda ikimizde gülmekten mahvolmuş durumdaydık. Masaya oturduk.
"Demek ki o kadar da aksi olmuyormuşsun."
"Sadece sinirlerim alt üst oldu." Doruk inanmamış gibi bakınca kaşlarımı çattım.
"Yine kaşlarını çattın. Oysa ki gülmek sana çok yakışıyor." Şaşırmıştım. Doruk'un böyle bir şey söyleyeceğini hiç beklemiyordum. Ciddileştim.
"Hepsi 15. yaş günümde oldu. Gülmeyi bırakıp kaşlarımı çatmaya başladığım ilk zaman o zamandı."
"15.yaş gününde ne oldu?"
"Yetim kaldım. Bu hayatta sahip olduğum en değerli varlığımı kaybettim. Babamı çalışma odasında ölü bir şekilde buldum. Polisler babamın intihar ettiğini söyledi." Doruk çok ciddi bir şekilde beni dinliyordu. Derin bir nefes çektim ve devam ettim.
"Yapayalnız kalmıştım. Eskiden olduğu gibi mutluluk saçamıyordum etrafıma. Semra abla benim mutlu olmam için birçok şey yapmasına rağmen gülümseyememiştim. Bunu nasıl yaptın bilmiyorum ama beni güldürmeyi başardın. Uzun zamandır hiç bu kadar gülmemiştim."
"Seni güldüğünü görmek beni de mutlu ediyor."
"Neden?"
"Efendim?"
"Neden beni bu kadar umursuyorsun?"
"Sadece etrafımda çatık kaşlı birini görmek istemiyorum." Gülümsedim.
"Bu bir kez daha olmayacak."
"Ne?"
"Bir daha böyle gülmeyeceğim."
"Beni cezalandırmaya mı çalışıyorsun?"
"Hayır. Kendimi cezalandırıyorum." Oturduğum yerden kalktım ve ön bahçeye doğru ilerledim. Zil çalınca okula doğru ilerledim.
---
Öğle arasına girmiştik. Ada ve Pamira yemek konuşuyordu. Yankı bugünlerde çok sessizleşmişti.
"Yankı bir sıkıntın varsa her zaman bize anlatabilirsin."
"Biliyorum." Bir kız koşarak içeri girdi. Nefes nefese kalmıştı.
"Kavga var. Doruk ve Yağız kavga ediyor." Herkes koşarak dışarı çıktı.
"Buna bakmak isteyebilirsin." Pamira'nın uzattığı telefonu aldım. Okulun sitesinde Doruk'la beraber güldüğümüz zaman çekilmiş olan bir video vardı.
"Senin yüzünden kavga ediyor olmalılar." Ayağa kalktım ve sınıftan çıktım. Kızlar da beni takip ediyorlardı. Dışarı çıktım ve kalabalığa doğru ilerledim. Benim geldiğimi görenler yol açtı. Doruk ve Yağız'a doğru ilerledim.
"Evet. Ben de ondan hoşlanıyorum." Bu Doruk'un sesiydi. Doruk ve Yağız bana bakıyordu.
"Dağılın." diye bağırdım. Öğrenciler dağılmaya başladı. Yankı'ya işaret verdim. Yankı dediğimin anlayıp diğer çete gruplarının yanına gittim.
"Bu üçlünün konuşması gereken konular var." Hepsi başka bir yere gitmişti. Sonunda üçümüz yalnız kalmıştık.
"Bir daha benim yüzümden kavga etmenizi istemiyorum."
"Neden?" Yağız'ın sorusuyla ona döndüm.
"Ne?"
"Neden beni değil de Doruk'u seçtin?"
"Ben-"
"Gece!!" Kutay'ın sesini duymamla arkama döndüm.
"Ne var?"
"Çağrı'nın çetesindeki bir çocuk geldi. Çağrı'yı bıçaklamışlar." Birden ciddileşmiştim.
"Hangi hastane?"
"...... Hastanesi." Kutay'ın elinden tutup sürükledim. Okuldan çıktık. Bir taksi durdurdum. Hastanenin önüne gelince parayı ödeyip indik. Hastaneden içeri girdik.
"Çağrı Karakuş'un durumunu öğrenebilir miyim?"
"Kendisi şu an ameliyatta."
"Kaçıncı kat?"
"2.kat." Hızlıca ilerleyip asansörün düğmesine bastım. Asansör gelince bindik. 2.kata bastım. Asansör durunca indik. Karakartal Çetesi'nin olduğu tarafa doğru ilerledim.
"Nasıl olmuş?"
"Pusu kurmuşlar. Onu yerde kanlar içinde yatarken bulduk."
"Kim yapmış?"
"Henüz bilmiyoruz." Ameliyathaneden bir doktor çıkmıştı. Hemen yanına ilerledim.
"Durumu ne?"
"Hasta 6 yerinden bıçaklanmış. Dolayısıyla çok kan kaybetmiş. Acil kana ihtiyacımız var. "
"Allah kahretsin!!" diye bağırdım.
"Neden?" diye sordu birisi.
"Çağrı'nın kan grubu 0Rh- yani bulunması çok zor."
"0Rh+ olmaz mı?"
"Çağrı'nın vücudu 0Rh+ kan grubunu kabul etmiyor."
"Evet. Haklısınız." dedi doktor. İçeriden bir hemşire çıktı.
"Hasta sürekli sayıklıyor. Gece dedi."
"Gece benim. Yanına girebilir miyim?"
"Sadece bir kaç dakika."
Çağrı'nın yanına girdim. Elini tuttum.
"Çağrı.."
"Gece.."
"Bunu sana kim yaptı?"
"Emir.. Emir yaptı." Gözlerim aniden açıldı. Çağrı benim yüzümden bu haldeydi. Emir benim etrafımdakilere zarar vererek canımı acıtmaya çalışıyordu. Bunu onun yanına bırakmayacağım. Başına büyük bir bela aldın Emir.
---
Kızları arayıp Çağrı'nın hastanede olduğunu söyledim. Daha sonra ise 0Rh- kan bulmak için hastaneleri gezmeye başladım. Kutay ve çete üyeleri de hastaneleri geziyordu. Ama hiçbir şekilde kan bulamadık. En sonunda mahvolmuş bir şekilde yalıya gittim. Yalnız kalmak istiyordum. Yatağıma yattım ve düşünmeye başladım. Telefonun alarmıyla uyandım. Elimi yüzümü yıkadım. Kıyafetlerimle uyumuş olduğum için üzerimdekileri değiştirme gereksiniminde bulunmadım. Dışarı çıktım. Şoförüm kapıda bekliyordu. Arabaya bindim. Şoför arabayı okula doğru sürmeye başladı.
"Okul çıkışında yine depoya gidiyoruz. Herkes orada olsun."
"Peki efendim." Okula gelince arabadan indim. Kızların yanına doğru ilerledim. Çağrı bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Onun benim yüzümden bu halde olması ise canımı yakıyordu. Masaya oturdum. Herkes çok sessizdi.
"Bulabildiniz mi?" Yankı'nın sorusuna cevap verdim.
"Hayır. Hiçbir yerde bulamadık." Yağız ve Doruk'un aynı anda ayaklandığını görünce okul girişine baktım. Emir'i görünce ben de ayaklandım ve Emir'e doğru ilerledim. Yağız ve Doruk kavgaya hazır bir şekilde bekliyorlardı. Emir ise sadece sırıtıyordu. Doruk ve Yağız beni görünce çok şaşırdılar. Emir'e doğru döndüm.
"Bir insan nasıl bu kadar adi olabilir."
"İltifatın için çok teşekkür ederim ama daha hiçbir şey görmedin." Yumruklarımı sıkmaya başlamıştım. Emir sırıttı.
"Beni öldürme planları yapıyorsan vazgeçmeni tavsiye ederim." Emir güldü ve devam etti.
"0Rh- kan aradığını duydum. Benim kan grubum 0Rh-. Kan verebilirim eğer istersen?"
"Karşılığında ne istiyorsun?" Emir kahkaha attı.
"Beni iyi tanımışsın. Karşılıksız iyilik yapmayı pek tercih etmiyorum." Emir güldü.
"Senden ne istediğim konusuna gelelim. Ben seni istiyorum Gece. Benimle çıkmanı istiyorum." Doruk ve Yağız'ın gözleri de benim gözlerim gibi şaşkınlıktan açılmıştı. Telefonum çalıyordu. Arayan Kutay'dı. Telefonu açtım.
"Alo."
"Gece hiçbir yerde kan bulamadık. Doktorlar Çağrı'nın ameliyata alınması gerektiğini yoksa öleceğini söylediler. Gece..o yaşayacak mı? Kan kardeşim yaşayacak mı?"
"Tabiki yaşayacak." Telefonu kapattım.
"Gerçekten çok daha adiymişsin." Emir sırıttı.
"Emir.. hastaneye gidiyoruz."
"Teklifimi kabul edeceğini biliyordum. Reddedilemeyecek kadar iyi bir teklif sundum sana."
"Gece yapma. Bunu yapmak zorunda değilsin." Doruk'a döndüm.
"Çağrı'nın yaşayabilmesi için yapmak zorundayım." Emir'le beraber bir taksiye bindik ve hastaneye gittik. Emir kan vermeye başlamıştı. Kutay yanıma geldi.
"Gece.."
"Çağrı'nın yaşayabilmesi için gerekli olan kanı buldum." Kutay Emir'in kan verdiğini görünce çok şaşırdı. Kutay'ın kolundan tutup koridora çıkardım. Buraya gelmeden önce yaşadığım olayları Kutay'a anlattım. Kutay çok sinirlenmişti ama onu sakinleştirdim. Emir yanıma geldi ve kolunu omzuma attı.
"Sevgilim dinlenmem gerekiyormuş. Sen bana bakarsın, değil mi?" Emir'in kolunu omzumdan çektim.
"Şu an senden daha önemli meselelerim var." Çağrı'yı ameliyata almışlardı. Ameliyatın bitmesini bekliyorduk. Kızlar da hastaneye gelmişti. Ortam çok sessizdi. Serhat abi geldi.
"Gece."
"Serhat abi."
"Gidelim mi?"
"Olur abi." Yankı'ya döndüm.
"Ben gidiyorum. Haber verirsiniz."
"Tamam." Serhat abiyle birlikte giderken arkadan bir ses duydum.
"Nereye gidiyorsun sevgilim?" Emir'in de burada olduğunu unutmuştum.
"İşim var." dedim sıkılmışlıkla.
"Ne işi?" Somurtarak cevap verdim.
"İş işte."
"Ne işi olduğunu söylemeyecek misin?"
"Seni ilgilendiren bir şey olsa söylerdim." Emir sırıttı.
"Pekala sevgilim."
---
Serhat abiyle birlikte depoya gelmiştik. Herkes buradaydı. Yüksek sesle konuşmaya başladım.
"Herkes konuyu biliyor. Ben bu konu hakkında bir karara vardım. Kumarhaneleri tekrar açıyoruz."
"Gece, emin misin?"
"Evet Serhat abi. Kararım kesin. Kumarhaneleri açıyoruz."
"Ne zaman açıyoruz?"
"Bu hafta içinde."
"Yetişmez."
"Yetiştirmeye çalışın o zaman."
"Halletmeye çalışırız."
"Tamam." Telefonum çalınca açtım. Arayan Yankı'ydı.
"İyi mi?"
"İyi. Odaya aldılar."
"Tamam. Geliyorum." Telefonu kapattım.
"Çağrı'ydı odaya almışlar. Yanına gidiyorum. Kumarhaneleri temizletin. Bir de güvenilir çalışanlar bulmaya çalışın. Çalışanların hepsini görmek istiyorum."
"Tamam." Serhat abi beni hastaneye bıraktı. Çağrı'nın olduğu odaya geldim. Herkes odadaydı. Çağrı uyanıktı.
"Bizi yalnız bırakabilir misiniz?" Herkes dışarıya çıkmıştı. Çağrı'yla baş başa kalmıştım. Çağrı'ya her şeyi anlattım.
"Benim yüzümden o şerefsiz herifle çıkacaksın ve ben sinirlenmeyeceğim, Öyle mi!!??"
"Çağrı sakin ol. Bu bir oyun."
"Ne?"
"Gerçekten Emir'le çıkacağımı düşünmüyorsun, değil mi?" Psikopatça gülümsedim.
"Ona öyle bir oyun oynayacağım ki hayatı boyunca asla unutamayacak."Gece adına bir parodi hesap açıldı. GeceUluay yazıp arayabilirsiniz. Bunun dışında diğer karakterlere parodi yapmak isterseniz mesaj atabilirsiniz.
Gece'nin vermiş olduğu karar hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce doğru bir karar mı?
Emir hakkında neler düşünüyorsunuz?
Sizce Gece Emir'e nasıl bir oyun oynayacak?
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belalı Kızlar Çetesi (BKÇ)
Novela Juvenil"Kurallar mı??" Yere bakarken pis pis sırıtıyordum. Kızlara hareket etmeleri için başımla işaret ettim. Giriş kapısına yaklaştığımız sırada çocuğun sesini tekrar duymamla durakladım. "Bu okulun kuralları var ve kim olursanız olun, bu beni ilgilendi...