Bölüm geç geldiği için üzgünüm. Yazarken gerçekten zorlandığım bir bölüm oldu. Beğenmeniz dileğiyle.
Bu bölümü irem_ozkck'ye ithaf ediyorum. Yapmış olduğun yorum gerçekten çok samimiydi. Çok teşekkür ederim.
İyi okumalar.
"Benim yüzümden o şerefsiz herifle çıkacaksın ve ben sinirlenmeyeceğim, Öyle mi!!??"
"Çağrı sakin ol. Bu bir oyun."
"Ne?"
"Gerçekten Emir'le çıkacağımı düşünmüyorsun, değil mi?" Psikopatça gülümsedim.
"Ona öyle bir oyun oynayacağım ki hayatı boyunca asla unutamayacak."
"Güzel bir planın var anlaşılan." Güldüm.
"Evet. Emir için çok özel ve güzel planlarım var."
---
Çağrı bugün hastanede kalacaktı. Kutay da Çağrı'nın yanında refakatçi olarak kalacaktı. Kızları eve bıraktım. Arabayı villaya doğru sürdüm. Semra abla çok endişelenmişti. Zili çaldığım anda Semra abla kapıyı açtı ve koşarak bana sarıldı.
"Gece, iyi misin?"
"Evet, iyiyim."
"Niye hiç haber vermiyorsun? Ne kadar endişeli biri olduğunu bilmiyor musun?"
"Özür dilerim Semra abla. Bazı işlerim vardı. Bu yüzden arayamadım."
"Niye bu kadar geç geldin? Kötü bir şey mi oldu?"
"Çağrı bıçaklanmış."
"Ne? O iyi mi?"
"Evet, o çok iyi. Şuan hastanede. Yanında da Kutay var. Merak etme."
"Nasıl olmuş?"
"Bilmiyorum." Semra ablaya yalan söylemeyi sevmiyordum.
"Çok yoruldum. Ben odama gidiyorum."
"Tamam canım." Odama çıkıp kapıyı kilitledim. Kıyafetlerimi çıkarıp banyoya girdim. Suyu açtım. Buz gibi soğuk olan suyun altında yıkanmak beni ferahlatmıştı. Sıcağı fazla sevmezdim. Soğuk ise her zaman iyi arkadaşlarımdan biri olmuştu. Uzun bir süre banyoda kalmıştım. Daha sonra çıkıp üzerimi giyindim. Kendimi yatağa attım. Emir'e oynayacağım oyunu düşünerek huzurlu bir şekilde uykuya daldım.
---
Kapıdan gelen sert bir sesle gözümü yavaşça araladım. Çok yorgun hissediyordum. Semra abla koşarak yanıma geldi.
"Gece, iyi misin? Bu halin ne?" Elini alnıma koyduğu gibi bağırdı.
"Gece sen yanıyorsun!! Ateşini düşürmeliyiz." Semra abla Yağız'la birlikte beni banyoya taşıdı. Beni küvete yatırıp soğuk suyu açtılar. Hiç sesimi çıkarmadım. Soğuktan zevk alıyordum. Yavaşça konuştum.
"Dün banyo yaptım soğuk suyla."
"İnatçı keçi!! Kaç kere sana buz gibi suyla yıkanmamanı söyledim ama sen hala beni dinlemiyorsun."
"Soğuğu seviyorum." Beni odama geri götürdüler. Yağız odadan çıkınca Semra abla kuru kıyafetlerimi giymeme yardım etti. Bugün cumartesiydi. Okul yoktu ama işe gitmem gerekiyordu.
"Bugün çok önemli bir iş görüşmem var. Holdinge gitmeliyim."
"Bu halde hiçbir yere gidemezsin."
"Semra abla iyiyim ben. Hiçbir şeyim yok."
"Holdingi unut. Dinlenmen gerek."
"Semra abla bu gerçekten çok önemli bir mesele."
"Pekala. Ama toplantı bittiği gibi buraya geliyorsun. Başka bir iş ile uğraşmak yok."
"Tamam." Üzerime siyah şık bir takım elbise giydim. Saçlarıma da güzel bir fön çektim. Siyah topuklu ayakkabılarımı giyip dışarıya çıktım. Serhat abi beni bekliyordu. Arabaya bindim. Serhat abi sürmeye başladı.
"Hazır mısın?"
"Evet."
"Heyecan var mı?"
"Biraz." Serhat abi güldü.
"Heyecanlanacağını hiç düşünmemiştim."
"Sonuçta ilk defa bir kumarhane açıyorum." Devam ettim.
"Bir de ilk defa mafyalarla konuşacağım."
"İlk olmayacak."
"Ne?"
"Bazılarını tanıyorsun."
"Kim?" Holdingin önüne gelmiştik.
"Cevabını birazdan alırsın zaten." Serhat abi arabadan inip kapımı açtı. Serhat abiye teşekkür edip arabadan indim. Holdinge girdim. Her yerde korumalar vardı. Anlaşılan hepsi gelmişti.
"Gelmişler mi?" dedim Serhat abiye dönüp.
"Evet. Seni bekliyorlar."
"Gidelim o zaman."
"Gece sakın unutma. Özgüvenli olursan onların dikkatini çekebilirsin."
"Tamam." İçeriye girdim. İçeride küçük bir kokteyl havası vardı.İçeriye girdiğim gibi tüm gözler bana döndü.
"Hoşgeldiniz. Bazılarınız kim olduğumu biliyor olabilir. Ben Gece Uluay. Selim Uluay'ın kızıyım. Bugün önemli bir konuyu konuşmak için sizleri buraya çağırdım. Bu önemli konuya geçmeden önce sizlerle tanışmak istiyorum." Yanlarına gidip tek tek tanışmaya başladım. Serhat abi de bana eşlik ediyordu.
"Mithat Dinçer. Oğluyla aynı okuldasınız. Batuhan Dinçer." dedi Serhat abi.
"Hoş geldiniz." El şıkıştık.
"Hoş buldum. Demek oğlumla aynı okuldasın."
"Evet."
"Kendisiyle tanıştın mı?
"Evet, oğlunuzla tanıştım."
"Tanıştığımıza memnun oldum."
"Ben de çok memnun oldum." İlerleyip bir sonraki ile tanıştım.
"Ahmet amca?"
"Merhaba Gece. Okul nasıl gidiyor?"
"İyi gidiyor."
"Çağrı'yla ilgilendiğin için çok teşekkür ederim."
"Ahmet amca, Çağrı benim kardeşim. Tabiki onunla ilgileneceğim."
Ahmet amca gülümsedi. Devam ettim.
"Ama bir ara bu konu hakkında konuşmalıyız."
"Bir şey mi biliyorsun?"
"Evet."
"Tamam konuşalım." Gülümsedim ve Ahmet amcanın yanından ayrıldım. Ahmet Karakuş, yani Çağrı'nın babası da bir mafyaydı. Şaşırmıştım çünkü Ahmet amca kadar iyi birinin bir mafya olmasını hiç beklemiyordum. Başka bir mafyanın yanına gittik. Adam elini uzattı. Uzattığı eli tuttum ve el sıkıştık.
"Gece Uluay."
"Ertan Sardıç."
"Tanıştığıma memnun oldum."
"Ben de memnun oldum." Gülümseyip bir sonraki mafyayla tanışmaya gittim.
"Hoş geldiniz." dedim ve elimi uzattım. Adam önce garip bir şekilde bana baktı. Daha sonra elini uzattı ve el sıkıştık.
"Gece Uluay."
"Tufan Karaboran."
"Tanıştığıma memnun oldum."
"Ben de."
"Babana mi daha çok benziyorsun annene mi?"
"Genellikle güzelliğimi annemden gözlerimi ise babamdan aldığımı söylerler."
"Evet öyle." Gülümsedi. Ben de gülümsedim ve yanından ayrıldım.
"Hoş geldiniz."
"Hoş buldum Gece." Sahte bir şekilde gülümsedim.
"Gece.."
"Efendim?"
"Yapacağın her ne ise senin için iyi olacağını düşünmüyorum."
"Merak etmeyin. Ben bu konuda iyice düşünüp karar verdim."
"Pekala. Öyle diyorsan." Mahmut Çağatay'ın yanından ayrıldım. O da bir mafyaydı. Konuşmayı yapmak için kürsüye çıktım.
"Öncelikle tekrar hoş geldiniz demek istiyorum. Buraya sizi çağırmamın nedeninin çok önemli bir konu olduğundan bahsetmiştim. Ben laf dolandırmayı sevmem. Bu yüzden bu konunun ne olduğunu hemen söyleyeceğim. Ben babamın neler yaptığını biliyorum ve onun yaptığı işi devam ettirip kumarhaneleri tekrar açıyorum." Herkes şaşırmıştı. Tufan Karaboran konuşmaya başladı.
"Kumar oynamayı bildiğini sanmıyorum. Kumar oynamayan biri nasıl bir kumarhane açabilir ki?" Cevap verdim.
"Kumarhanemiz açılmaya hazır durumda. Kumarhanenin açılışını hep beraber yaparız diye düşünüyordum."
Tufan Karaboran güldü ve cevap verdi.
"Bana meydan okuyorsun ha.. Cesaretini sevdim. Ama umarım boş konuşmuyorsundur."
"Buyrun kumarhanemize." Serhat abi gizli kapıyı açtı ve tüm mafyalarla birlikte kumarhaneye girdik. Poker masasına oturduk. Çalışanlar hemen hizmet etmeye başladı. İlk el dağıtıldı. Herkes rest çekmişti. Ben de rest çektim. Yavaş yavaş kartlarını açmaya başladılar. En yüksek kartlar Tufan Karaboran da idi. Sıra bana gelmişti. Tufan Karaboran pis pis gülümserken kartlarımı açtım. Herkesin yüzünde büyük bir şaşkınlık vardı. Gülümsedim. Ben kazanmıştım.
"Kumarhanenin açılışını bir yemekle kutlamaya ne dersiniz?" Hepsi onay verdi. Masadan kalktık ve dışarı çıktık. Kumarhaneden çıktığımız gibi herkesin koruması yanına geldi. Arabalara bindik ve restoranta gitmek için yola koyulduk. Arabaya binince derin bir nefes verdim. Halletmiştim. Beni aralarına alacaklardı. Ben de intikamımı alacaktım. Serhat abi gülümsedi.
"Senden etkilenmişse benziyorlardı."
"Cesaretim sayesinde." dedim ve gülümsedim. Telefonum çaldı. Arayan Emir'di. Telefonu açtım.
"Ne var Emir?"
"Neredesin?"
"Önemli bir iş görüşmem var. Rahatsız edilmek istemiyorum."
"Pekala sevgilim. Bir ara buluşalım ama."
"Kapatıyorum." Telefonu Emir'in suratına kapattım. Önce senden intikam alacağım Emir. Sonra sırada sen varsın Mahmut Çağatay.
---
Restoranın önüne gelince arabalar durdu ve kapılar çalışanlar tarafından açıldı. Arabadan indim. Çağatay Restoranının önünde duruyorduk. İçeriye girdik. Bizim için hazırlanmış masaya oturduk. Yemekler servis edilmeye başlandı. Yemeğimizi yerken bir yandan da sohbet ediyorduk.
"Hakkında çok şey duydum Gece. Çok iyi bir yönetici olduğunu söylüyorlar." dedi Mithat Dinçer. Gülümsedim.
"Öyle söylüyorlarsa öyledir."
---
Yemek bitmişti. Herkes kalktı. Teker teker hepsiyle vedalaştım. Arabaya bindim. Holdinge gittik. Serhat abiyle birlikte odama çıktık. Serhat abi karşıma geçti ve benim onlar hakkında bilmediklerimi anlatmaya başladı.
"Mithat Dinçer. Batuhan Dinçer'in babası. Dinçer Hastanesi'ni duymuşsundur. Onun sahibi. Ayrıca uyuşturucu kaçakçılığı yapıyor." Kafamla anladığıma dair onay verdim.
"Çok saçma. Hem hastane yönetip hem de uyuşturucu mu satıyor?"
"Evet. Silikonlar içinde Türkiye'ye uyuşturucu sokuyor. Uyuşturucular da ciddi anlamda kaliteli ve pahalı."
"Anladım."
"Ahmet Karakuş. Karakuş Üniversitesi'nin sahibi. Uranyum ve toryum kaçakçılığı yapıyor."
"Uranyum ve toryum?"
"İkisi de çok önemli nükleer kaynaklar."
"Biliyorum ama ne alaka?"
"Üniversitenin alt katında bilimsel bazı deneyler yapıyor."
"Anladım."
"Mahmut Çağatay. Çağatay Restoranları'nın sahibi. İçki kaçakçılığı yapıyor. Bu yüzden restoranda bulunan içkiler çok kaliteli."
"Fark ettim."
"Ertan Sardıç. Emir Sardıç'ın babası. Ünlü Club'ları var. Bu adama sakın güvenme."
"Neden?"
"Fuhuş işiyle uğraşıyor ve hiç güvenilir biri değil."
"Merak etme. Kolay kolay kimseye güvenmem."
"Son olarak Tufan Karaboran. Tanıştığın mafyalar arasındaki en belalı ve sert olanı. Diğer mafyalara oranla daha baskın. Güzel ve lüks arabaların satıldığı çok büyük bir araba galerisi var. Silah kaçakçılığı yapıyor."
"Tamam. Dediğin adamlara dikkat edeceğim."
"İyi edersin."
"Ahmet amcayla konuşmalıyım."
"Ne hakkında?"
"Çağrı hakkında."
"Peki. Hadi götüreyim seni." Ofisten çıktık ve arabaya bindik. Üniversitenin önüne gelince arabadan indik.
"Sen burada bekle Serhat abi."
"Tamam. Bekliyorum." Üniversitenin ana binasının içine girdim. Çok büyük bir binaydı. Müdürün odasını bulamayacağımı düşünüp birine sormaya karar verdim. Karşıdan gelen bir erkek grubunu durdurdum.
"Afedersiniz. Müdürün odasını arıyordum."
"Bir üst katta sağda."
"Teşekkür ederim." Yanlarından geçecekken biri kolumu tuttu."
"Seni daha önce hiç gördüğümü sanmıyorum."
"Burada okumuyorum."
"Yazılmaya geldin öyleyse."
"Hayır. Müdürle konuşmaya geldim." dedim ve kolumu çekip yürümeye başladım. Merdivenlerden yukarı çıkıp sağa döndüm. Müdür odasını bulmuştum. Kapıyı tıklattım.
"Buyrun." sesini duyunca kapıyı açıp içeriye girdim.
"Merhaba Ahmet amca." Ahmet amca beni gördüğü gibi kalktı ve yanıma geldi.
"Hoşgeldin Gece." dedi tüm sevecenliğiyle.
"Ahmet amca konuşmamız gerektiğini söylemiştim."
"Evet. Hatırlıyorum."
"Ben Çağrı'yı kimin bıçakladığını biliyorum."
"Nasıl?"
"Bir şekilde öğrendim."
"Peki kimmiş?"
"Ertan Sardıç'ın oğlu Emir Sardıç."
"Ne?"
"Bu yüzden seninle konuşmak istedim zaten. Ne yapmalıyım?"
"Çağrı'nın haberi var mı?"
"Sayıklarken duydum. Ama kimin yaptığını sorduğumda hatırlamadığını söyledi."
"Bu işe karışma. Artık bir mafyasın. Dikkat çekmemelisin."
"Peki ama ne yapmalıyım? Çağrı'ya yaptıklarının cezasını çekmeli."
"Bu işi başka birine yaptır. Bu sayede dikkatleri üzerine çekmemiş olursun."
"Galiba bu işi kime yaptıracağını biliyorum." Ahmet amca soru sorar gibi baktı.
"Karakartal Çetesi. Çağrı'yı kimin bıçakladığını öğrendikleri an boş durmayacaklardır."
"İyi fikir. Çeteler arasında olanlara kimse bir şey diyemez." Oturduğum yerden kalktım.
"Ben gideyim artık."
"Pekala." Tam kapıyı açmış gidecekken Ahmet amca konuştu.
"Gece.. Ne olursa olsun daima yanında olduğumu bil. Sakın çekinme. İstediğin her an gelebilirsin. Kapım sana sonuna kadar açık."
"Teşekkür ederim Ahmet amca."
Odadan çıkıp kapıyı kapattım. Üniversite'den çıkıp beni bekleyen Serhat Abinin yanına gittim.
"Hadi gidelim." Arabaya bindim.
"Nereye gidiyoruz?"
"Eve. Semra ablayı daha fazla meraklandırmayayım."
"Tamam."
---
Araba evin önünde durmuştu.
"Serhat abi senden bir şey yapmanı istiyorum."
"Dinliyorum."
"Senden Karakartal çetesine bir mesaj iletmeni istiyorum. Ama kimse bu işin içinde benim olduğumu bilmeyecek. Mafyalar öğrenirse bazı sıkıntılar çıkabilir. Bu yüzden senden Çağrı'nın bıçaklandığı anın görüntülerini bulup onlara Emir'in Çağrı'yı bıçaklattırdığına dair bir mesaj göndermeni istiyorum. Bunu bizzat kendin yapma. Güvendiğin başka birine yaptır."
"Tamam Gece. Sen hiç merak etme. Bu iş bende." Arabadan indim ve eve doğru yürüdüm. Zili çaldım. Semra abla koşarak gelip kapıyı açtı.
"Gece nerede kaldın?"
"Üzgünüm Semra abla. İşlerim biraz uzun sürdü."
"Gel hadi içeri." İçeriye geçtim.
"Nasılsın iyi misin?"
"İyiyim, bir sıkıntı yok."
"Aç mısın? Birazdan yemeğe oturacağız."
"Aç değilim."
"Pekala."
"Semra abla bugün çok yoruldum. Odama gidip dinleneceğim."
"Tamam canım." Odama çıktım. Kapıyı kilitleyip kıyafetlerimi değiştirdim. Işıkları kapayıp yatağa attım kendimi. Yorgunluğun etkisiyle kendimi uykunun kollarına bıraktım.
---
"Gece hanım.. Kahvaltı hazır. Semra hanım sizi bahçeye bekliyor." Yavaş yavaş gözlerimi açtım.
"Tamam. Sen gidebilirsin. Ben de geliyorum hemen." Yataktan kalkıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadım. Odama geri dönüp dolabımın önüne geçtim. Açık mavi kotumu ve açık limon sarısı rengindeki yarasa kollu tişörtümü ve tişörtümle aynı renge sahip babetlerimi giyindim. Saçlarıma doğal bir görünüm verdim ve aşağıya indim. Herkes bahçedeydi. Yanlarına gittim.
"Günaydın." dedim ve masaya oturdum.
"Günaydın canım. İyi dinlenebildin mi?"
"Evet."
"Ateşin var mı?"
"Biraz ama düne göre göre daha iyiyim."
"Çok inatçısın. Ne işin vardı bu kadar önemli de hasta yatağından kalkıp gittin?"
"Semra abla biliyorsun. Yeni bir otel alma planım var. Onun üzerinde çalışıyorum."
"Aynı baban gibisin. O da işine çok düşkündü." Bir anda sessizleşmiştik.
"Evet tam bir işkolikti."
"Gece hanım." Evde çalışanlardan biri yanıma geldi.
"Ne oldu?"
"Biri geldi. Sizi soruyor."
"Kimmiş?"
"İsminin Emir olduğunu söyledi." Derin bir nefes verdim.
"Affedersiniz." deyip sofradan kalktım. Emir kapıda bekliyordu.
"Ne var Emir?"
"Aramalarıma neden cevap vermiyorsun?"
"Dün önemli işlerim vardı ve telefonun sesini kısmıştım. Büyük bir ihtimalle hala sessizdedir."
"Anladım."
"Sen niye geldin?"
"Özledim. Sürekli işlerin oluyor. Bana hiç vakit ayırmıyorsun."
"Evet. Bazılarımızın yapması gereken önemli işleri var."
"Ne gibi?"
"Koca bir holdingi yönetmek gibi."
"Anlıyorum bir holding yönetiyorsun ama gençliğini böyle şeylerle harcama. Gelecekte daha çok çalışacaksın zaten."
"Ben senin gibi sorumsuz biri değilim. Olabileceğimi de zannetmiyorum."
"Ah hadi ama sevgilim. Sürekli bana laf yetiştirmeye çalışıyorsun. Olmuyor böyle. İnsan sevgilisine hiç böyle yapar mı?"
"Emir eğlenecek birilerini arıyorsan yanlış yerdesin." Emir kahkaha attı.
"Bence en doğru yere geldim."
"Emir gitme vaktin geldi." Arkama döndüğümde Yağız'la karşılaştım.
"Pekala, öyle olsun. Seni sonra ararım sevgilim. Telefonunu açık tut." Emir gittikten sonra kapıyı kapattım.
"Gece daha ne kadar böyle devam edecek? Resmen seninle oyun oynuyor."
"Her şeyin bir sonu vardır. Elbet bir gün bu da sonlanacak." Kapı tekrar çaldı. Kapıyı açtım.
"Serhat abi..bir sorun mu var?"
"Konuşmalıyız." Serhat abiyi içeriye aldım. Yağız kahvaltı masasına geri dönmüştü. Salondaki masaya oturduk ve konuşmaya başladık.
"Mesaj işini hallettim."
"Kimse benden şüphelendi mi?"
"Hayır."
"Peki sorun ne?"
"Mafyalar seni araştırıyor. Hatta takip ediliyorsun."
"Ne?"
"Üniversiteye gittiğini ve kimin evinde kaldığını biliyorlar. Dikkatli olmalısın. Eğer seni bir tehlike olarak görürlerse sana zarar verebilirler."
"Benim aralarını bozacağımı mı düşünüyorlar?"
"Büyük bir ihtimalle. Bu yüzden birleştirici bir yol izlemelisin."
"Nasıl yani?"
"Mafyaların arasını daha iyi olabilmesi için bazı kokteyller düzenleyebilirsin. Ayrıca sana tavsiyem hepsine eşit uzaklıkta ol. Sadece bir veya iki kişiye daha yakın olursan durum senin aleyhine olur."
"Anladım. O zaman hepsini teker teker ziyaret edelim. Aramızdaki ilişki daha iyiye gidebilir."
"İyi fikir."
"Bugün önemli bir şey var mı?"
"Yok. İstediğin kadar dinlenebilirsin."
"Tamam." Serhat abiyi gönderdikten sonra masaya geri döndüm.
"Ne oldu? Önemli bir şey mi?"
"Hayır."
"Holdinge gidecek misin bugün?"
"Hayır. Bugün işim yok. O yüzden birazcık gezeceğim. Kızlara da uğrarım."
"Tamam ama hasta halinle çok gezme sen yine de."
"Tamam Semra abla. Sen merak etme."
---
Yemeğimi yedim. Sofradan kalktım.
"Afiyet olsun."
"Sağol da sen nereye alel acele?"
"Alışverişe gidiyorum. Ondan sonra da gezeceğim."
"Tamam."
"Görüşürüz." dedim ve odama çıktım. Çantamı alıp telefonumu içine koydum. Arabamın anahtarını alıp aşağıya indim. Evden çıkıp arabama bindim. Arabayı bir alışveriş merkezine doğru sürdüm. Alışveriş merkezinde resmi kıyafetler satan yerlere girip kendime bazı kıyafetler aldım. Daha sonra kokteyl elbisesi satan bir mağazaya girip oradan da bir şeyler aldım. Bir ayakkabıcıya girdim. Hem resmi hem de kokteyle uygun şık ve güzel ayakkabılar aldım. Daha sonra aldıklarıma uygun çantalar aldım. Elimdekileri bir çalışanın yardımıyla arabaya götürdüm. Aldıklarımı arabaya yerleştirdim. Aldıklarım içinde ayırmış olduğum poşeti elime aldım. Arabayı kitledim ve alışveriş merkezine geri döndüm. Kuaföre gittim. Giyinme odasına gidip elimdeki poşetin içinde olan yeni aldığım kıyafetlerimi giyindim. Diz kapaklarımın üzerinde siyah ve dar bir elbiseydi. Ayağıma almış olduğum siyah resmi ayakkabılarımı giyindim. Elime de siyah portföy çantamı alıp giyinme odasından çıktım.
(Gece'nin kombini)
![](https://img.wattpad.com/cover/39394478-288-k370625.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belalı Kızlar Çetesi (BKÇ)
Novela Juvenil"Kurallar mı??" Yere bakarken pis pis sırıtıyordum. Kızlara hareket etmeleri için başımla işaret ettim. Giriş kapısına yaklaştığımız sırada çocuğun sesini tekrar duymamla durakladım. "Bu okulun kuralları var ve kim olursanız olun, bu beni ilgilendi...