---
9. Bölüm: Duygusal Çatışma
Felix, stüdyodan çıkarken arabanın içindeki sessizliğe gömüldü. Şehir manzarası hızla değişirken, aklındaki tek şey Hyunjin'di. Her ne kadar kendini meşgul etmeye çalışsa da, o adamın düşünceleri kafasında dönüp duruyordu. Hyunjin'in bakışları, o anki gülümsemesi, sesi... Hepsi, Felix'in kafasında bir labirent gibi dolanıyordu. Ama en çok, o anın doğallığı ve güven verici havası takılıp kalmıştı. Hyunjin'le aralarındaki ilişki, çok karmaşık hale gelmişti. Bir yandan iş, diğer yandan aralarındaki gizli bağ, Felix'in kafasında giderek büyüyen bir karmaşaya yol açıyordu.
İçinde biriken bu duygulara ne yapacağını bilmiyordu. Onu bu kadar cezbetmesinin sebebini anlamak, duygularını kabul etmek korkutucuydu. Felix, kendi duygusal dünyasında neredeyse hiç kimseye güvenmediği için, Hyunjin'in varlığı, bir tehdit gibi hissediliyordu. Bunu itiraf etmek bile Felix için çok zordu. "Bu hisler geçici olmalı," diye düşündü, ama her geçen gün, her bakışta, her dokunuşta o geçici hislerin kalıcılaşmaya başladığını fark etti.
Araba bir süre daha hareket etmeye devam etti, ama Felix yalnızca Hyunjin'i düşündü. Hayatına giren bu adam, geçmişin derin yaralarını yeniden gün yüzüne çıkarıyordu. İçsel çatışmalarını görmezden gelmek istese de, kalbi farklı bir şey söylüyordu. Hyunjin ona güven veriyor, ona yakın olmak istiyordu. Ama o kadar fazla duvar örmüştü ki, ne kadar çabalasa da, kalbi için savunmasız olmak hala imkansızdı.
Felix, arabayı evinin önünde durdurduğunda, birkaç dakika boyunca sadece önündeki duvarlara bakarak derin bir nefes aldı. İçinde biriken kaygı, huzursuzluk ve endişeyle birlikte, nihayet arabadan indi. Evin kapısını açarken, bir süre duraksadı. Odaya girdiğinde, telefonunu fark etti. Hyunjin'in numarasını inceledi. Bir mesaj atmak istiyordu. Gerçekten istiyordu, ama içindeki korku buna engel oluyordu.
O an telefonu sıkıca tutarken, içindeki çatışmayı anlamaya çalıştı. "Neden ona bu kadar yakın olmak istiyorum?" diye düşündü. Ama bu düşünce ona acı verdi. Kendine bile itiraf edemediği bir şey vardı: Hyunjin, Felix'in hayatındaki en büyük zayıflıktı. Ve Felix, zayıf olmak istemiyordu. Zayıflık, ona her zaman acı vermişti.
Birkaç kez parmaklarını ekrana koydu, ama sonunda mesaj atmaya karar vermedi. Ne yazacağını bilmediği gibi, aslında yazmanın da hiçbir anlamı yoktu. Bir iş ilişkisini kişisel hale getirmek, Felix için büyük bir adım olacaktı. "Bunu henüz yapamam," dedi içinden, telefonu masaya koyarak sakinleşmeye çalıştı. Ama kalbi, içindeki hisleri bastırmaya çalışmasına rağmen, hala Hyunjin için atıyordu.
Ertesi sabah, çekimlerin olduğu stüdyoya geldiğinde, yine içindeki tedirginliği hissetti. Bir gün önceki karmaşayı geride bırakmak istese de, Hyunjin'in varlığı ona istemsizce yakınlaşmayı hatırlatıyordu. O sabah stüdyoya girdiğinde, Hyunjin'in orada olduğunu görmek, Felix'in hislerini daha da karmaşık hale getirdi. Ama bu sefer, Hyunjin ona çok farklı geliyordu. Havadar, rahat ve oldukça doğal bir şekilde hareket ediyordu. Onun bakışları, ona her zaman tanıdık gelen bir sıcaklıkla doluydu. Ancak Felix, Hyunjin'in bakışlarındaki derinliği fark ettiğinde, tekrar aynı kıskançlık, aynı huzursuzluk duyguları kalbine doldu.
Çekimlerin başında, Felix her zamanki gibi soğukkanlı bir tavır sergileyerek poz verdi. Ama her pozda, Hyunjin'in gözleri bir şekilde ona kayıyor, onun dikkatini çekiyordu. Felix, kameranın karşısında poz verirken, Hyunjin'in onu izlemesinin farkına varıyordu. Bir yanda bu ilgi, Felix'in içinde bir rahatlık yaratıyordu. Ama öte yandan, Hyunjin'in gözlerindeki yoğunluğu fark ettiğinde, biraz daha çekilmeye çalıştı. "Bu kadar yakın olamazlar," diye düşündü, ama Hyunjin'in gözlerinden kaçamayacağını hissediyordu.
Çekimler sırasında, Hyunjin bir an Felix'e doğru adım attı. "Bugün bir şeyler ters mi gidiyor?" diye sordu, sesindeki endişeyi hemen fark etti.
Felix, biraz gerildi, ama hemen bir gülümseme takınarak, "Hayır, her şey yolunda," dedi. Ama sesindeki o titrekliği, Hyunjin fark etti. Bir şeyler vardı ve Hyunjin, Felix'in duvarlarını görebiliyordu. Aralarındaki gizli çekim giderek daha da belirginleşiyordu. Hyunjin, Felix'in cevabını anlamıştı, ama bir şeyler söylemekten kaçındı. Onun hassasiyetini anlamak istiyordu, ama aynı zamanda Felix'in içine kapanık doğasını da kabul ediyordu.
Çekimler bitip de stüdyoyu terk ettiklerinde, Felix Hyunjin'in arkasından bakarken, içindeki karmaşayı iyice hissediyordu. Hyunjin'in dışarıya doğru adım attığı an, Felix'in içinde bir boşluk oluştu. Neden? Neden bu kadar yakın durmak onu bu kadar rahatsız ediyordu? Bu düşünceler Felix'in kafasında yankılandı. Ama ne kadar istemese de, Hyunjin'e olan çekim giderek artıyordu.
Akşam, Felix eve döndü ve yine telefonunu eline alarak Hyunjin'in numarasına baktı. Ama bu sefer mesaj yazmaya cesaret edemedi. İçindeki korku ve kararsızlık, bir duvar gibi üzerine çöküyordu. Bu hislerle savaşmak her geçen gün daha zorlaşıyordu. Hyunjin'in ona karşı ilgisi, bir yandan rahatlatıcı olsa da, bir yandan da Felix'i daha fazla savunmasız bırakıyordu. Ve Felix, savunmasız kalmaktan korkuyordu.
Yeni ficlerin adı :
1.kırık kanatlar
2 kupa kızı ve sinek valesi
3 beni kendinde bul---
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERDE ARKASI/HYUNLİX
Romance"Hyunjin ve Felix, filmdeki rollerini mükemmel oynamak zorundalar. Ama ya gerçek duyguları, sahnelerden daha güçlü olursa?"