Fragments

174 41 9
                                    

"Gelemem ben, sana gelemem ben
Öperim seni, sana doyamam ben"

Gecenin karanlığı, şehrin parıltıları arasında kaybolmuştu. Jungkook direksiyonun başında, gözlerini yola odaklamaya çalışıyordu ama yan koltuktaki figür, onun dikkatini defalarca dağıtıyordu. Taehyung'un başı, arabanın camına yaslanmıştı. Sarhoşluğun ardından gelen yorgunluk, onu bir çocuğun huzurlu uykusuna itmiş gibiydi. Yüzü, sokak lambalarının aralıklarla düşen ışığında, bir heykelin ince işçiliğini andırıyordu.

Jungkook'un zihni karmaşa içindeydi. Planı basitti: Taehyung'u evine bırakacaktı. Ama Taehyung'un derin uykusu ve adresini bir türlü söylememesi bu planı imkânsız hâle getirmişti. Onu uyandırmayı denemişti, ama nafile. O an, başka bir seçeneği olmadığını fark etti.

Bir yandan direksiyon tutan elleri sıkılıp gevşerken içinden geçirdi:
"Kendi evime götürmek... bu her şeyi daha karmaşık yapar. Ama başka ne yapabilirim ki?"

Arabayı kendi apartmanının önüne çektiğinde, bir an için duraksadı. Taehyung hâlâ uyuyordu. Onu uyandırmaya çalışmak yerine, gözleri istemsizce ona kaydı. Saçları, yüzüne düşmüş birkaç telin dağınıklığıyla bir tablo gibi görünüyordu. Dudakları, sanki biraz önce öpüldüğünü belli edercesine hafifçe aralıktı. Jungkook derin bir nefes aldı. "Kendine gel," diye uyardı kendini.

Arabanın kapısını açtı ve dikkatlice eğilip Taehyung'u kucağına aldı. Taehyung'un ağırlığı hafifti, ama bu hafiflik, Jungkook'un göğsüne bir yük gibi oturdu. Onun nefesi, Jungkook'un boynuna usulca çarpıyordu ve bu, tüyler ürpertici bir yakınlık hissi yaratıyordu.

Jungkook binaya doğru adımlarken içindeki karmaşada kaybolmuştu. "Sınırlarımı çok mu aştım?" diye düşündü. Ama Taehyung'un sarhoş ve savunmasız hâli, onu bırakıp gitmeyi imkânsız kılıyordu.

Apartman kapısını açarken hissettiği o yoğun baskıyı, asansör düğmesine basarken içindeki huzursuzluğu bastırmaya çalıştı. Ve sonunda, evinin kapısını açtı. Taehyung'u dikkatlice içeri taşıdı.

Jungkook, Taehyung'u kendi yatağına yatırdığında bir an duraksadı. Odada sadece sokaktan süzülen loş bir ışık vardı ve bu ışık, Taehyung'un yüzünde narin bir ışıltı bırakıyordu. Jungkook, eğilip onun ayakkabılarını çıkardı. Ardından ceketini çıkartmak için eğildiğinde, Taehyung'un bileğindeki ince kolyenin hafifçe sallandığını fark etti. Ceketi çıkardığında, onun sakin nefesi odanın sessizliğini doldurdu.

Jungkook'un gözleri bir an ona takılı kaldı. Taehyung'un uykusunda bile barındırdığı masumiyet ve güzellik, neredeyse acı vericiydi. Yutkundu, zihni geçmişin yankılarıyla doluydu.

"Neden hâlâ seni böyle hissediyorum? Bu kadar yıl geçmişken neden seni unutamıyorum?"

Jungkook yavaşça doğruldu. Yatağın kenarında bir süre oturdu. Düşünceleri başına üşüşüyordu. Taehyung'un sarhoşken söyledikleri, az önce yaşadıkları ve hâlâ kalbindeki o eski hisler... Bunlar, Jungkook'un kontrolünü kaybetmeye yaklaşmasına neden oluyordu.

Tam kalkmaya hazırlanırken, bir şey hissetti. Elini bırakmayan bir sıcaklık. Gözlerini indirip baktığında, Taehyung'un ince parmaklarının kendi elini tuttuğunu gördü.

Taehyung'un sesi, bir fısıltı gibi odayı doldurdu.
"Gitme..." dedi, neredeyse anlaşılmayacak kadar boğuk bir şekilde.

Jungkook'un kalbi sıkıştı. Başını kaldırıp Taehyung'un yüzüne baktı. Taehyung'un gözleri kapalıydı, ama yüzündeki hafif kırışıklık, kötü bir rüyanın içinde olduğunun habercisiydi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 3 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SUSPENDED LOVE《Taekook》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin