Shadow of desire

208 38 49
                                    

"Hem kırıcı, hem kırılgan. Yordun beni gönülçelen."

Masadaki kahkahalar ve sohbetler, hafif bir uğultu gibi etrafı sarıyordu. James'le restorana adım attığımız an üzerimize dönen bakışlar hâlâ zihnimin bir köşesindeydi. Özellikle de Jungkook'un... Ama artık bunları düşünmemeye çalışıyordum. Tek yapmam gereken rahat bir şekilde yemeğin tadını çıkarmaktı. Ancak bu, Suzy'nin sesiyle imkânsız hâle geldi.

"James, seni hep yalnız görmeye alışkındık," dedi Suzy, ince kaşlarını hafifçe kaldırarak. "Ama Taehyung'la buraya gelmeniz... Bu bir değişiklik olmuş."

İçindeki imayı saklamak gibi bir niyeti yoktu. Gözlerim, masanın diğer ucunda oturan Jungkook'a kaydı. Jungkook'un ifadesiz yüzü aniden gerildi mi, yoksa bunu sadece ben mi fark ettim?

James omuz silkti ve rahat bir şekilde, "Arkadaşlar birlikte vakit geçiremez mi, Suzy?" dedi. "Taehyung'la iyi anlaşıyoruz. Hepsi bu."

İyi anlaşmak. Bu kelimeler bile beni huzursuz etmeye yetmişti. Beni sıkıştıran bu atmosferden sıyrılmak için yüzüme bir tebessüm yerleştirip, "Belki de yeni arkadaşlar edinme konusunda sandığınızdan daha iyiyimdir," dedim, ama içimde hiçbir samimiyet yoktu.

Suzy'nin yüzünde bir gülümseme belirdi. "Haklı olabilirsin, Taehyung. Kapalı bir kutu gibisin, ama belki de James kutunun anahtarını bulmuştur.." dedi yumuşak bir şekilde, ardından konuyu değiştirmeden edemedi. "Ama şunu kabul etmeliyim, bu gece muhteşem görünüyorsun. O bluz... Gerçekten cesur bir tercih."

Dikkatleri üzerimde hissetmek birden rahatsız edici bir hâl aldı. Haeun'un gözleri üzerimde gezindi ve samimi bir şekilde, "Gerçekten de öyle. Sade ama çok etkileyici bir tarzın var," dedi.

Bir teşekkür mırıldandım ama boğazımın kuruduğunu hissettim. O sırada Jungkook'un birden söze girmesiyle herkesin dikkati başka bir yöne kaydı. "Haeun-ah, şu etin tadına baktın mı? gerçekten çok lezzetli."

Haeun, Jungkook'un ona hitap etmesiyle yüzüne yayılan sıcak bir gülümsemeyle ona döndü ve ikisi, yemeğin merkezine yerleşmiş gibi kendi küçük dünyalarına daldılar. Gözlerimi masadan kaçırdım. Ama James'in bana doğru eğilip, neredeyse fısıltıyla söylediği sözleri duymamazlıktan gelemedim.

"Çok yakışıyorlar, değil mi?"

O anda bir şeyler içimde kopmuştu. Masanın kenarına tutundum ve dişlerimi sıktım. James farkında olmadan öyle bir yara açıyordu ki, her kelimesi sanki içimde çoktan kabuğundan sıyrılan yaraları kanatıyordu. Cevap vermedim. Bunun yerine önümde duran şarap kadehini aldım ve içmeye başladım.

Bir kadeh. Sonra bir kadeh daha.

Fakat fark ettim ki, yemek tabakları birer birer boşalırken, ben sadece içki içmekle meşguldüm. James'in yanımdaki yumuşak sesi bir kez daha kulaklarımda yankılandı. "Taehyung, biraz yemek yesene. Yoksa miden kötü olacak."

Kafamı çevirdim ve ona hafif bir tebessümle karşılık verdim. "Endişelenme, iyiyim böyle." dedim. Ama iyi olmadığımı ikimiz de biliyorduk.

Jungkook'un bize doğru ara sıra yönelttiği sert bakışları, Haeun'un elinin onun koluna dokunuşunu görmezden gelmek için içiyordum. James'in uyarılarına rağmen kadehimi bir kez daha doldurdum

***

Gecenin sonlarına doğru başım iyice dönmeye başladı. Midem altüst olmuş, oturduğum yerde bile dünyamın sallandığını hissediyordum. Yerimde huzursuzca kıpırdandım ve sandalye tutunarak ayağa kalkmaya çalıştım. Ancak dengemi zor toparladım. O anda James'in eli nazikçe koluma uzandı.

SUSPENDED LOVE《Taekook》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin