Bölüm 16.

358 97 35
                                    

Sabah gözlerime vuran zayıf güneş ışıklarıyla uyandım. Beni rahatsız eden ve sinirlendiren bu güneş ışınlarından kaçınmak için kafamı biraz daha eğdim. Kollarımın arasında bir ağırlık hissettiğimde gözlerimi açtım.

Astrid sırtı bana dönük, her zamanki pozisyonda uyuyordu. Onu kollarımın arasında görmek ilk kez beni sevindirmemiş, vücudumda karıncalanmaya sebep olmamıştı. Kalbimi tekrar hızlı attırmıştı evet, ama bu sefer sebebi heyecan değildi, acıydı. Onu kollarımın arasında tutmak ilk kez canımı bu kadar yakıyordu.

Onun hâlâ Heather'ı sevmeye devam ettiğini bilerek ona bu denli yakın olmak kalbimin parçalanmasına sebep oluyordu. Kesikler arasından kan sızıyordu sanki. Ne zaman duygularım bu kadar çok büyüdü?

Vücudumdaki hayal kırıklığını, ağırlığı hafifletmek için derin bir nefes aldım, fakat ne fayda? Ne bu duygular verdiğim nefesle kalbimden çıkıp gidiyordu ne de düşünceler beynimi terk ediyordu.

Bilmiyorum, kalbim bomboşmuş gibi hissediyordum artık. Sanki bensiz bir yerlere gidiyormuş gibi, oysa giden ben olsam bile. Doğrusu, ben nereye gidiyordum ki? Birkaç gün daha burada olacaktık.

Kollarımı ondan yavaşça çekmeye çalıştım. Onu uyandırmamak için elimden geleni yaparak ondan uzaklaşıp, oturur hale geldim. Elimi yüzümde gezdirip, gözlerimi pencereden dışarı çevirdim. Güneş tepeye doğru yükseliyordu, fakat herhangi bir sıcaklık yaymıyordu.

Orada fazla oturmak istemeyerek ayağa kalktım ve banyoya doğru ilerledim. İşlerimi halledip, bitirdikten sonra tekrar odaya geri döndüm. Astrid hâlâ uyuyordu. Daha fazla uyuması iyi olacaktır. Kenardaki sürahiden bardağa su doldurup, çekmecedeki ağrı kesicilerden birini çıkarıp, onun baş ucundaki küçük komidinin üzerine bıraktım.

Üzerimi de değişip, alt kata inmek için odadan çıktım. Sabahın en erken saatleriydi. Daha diğerleri muhtemelen uyanmanıştı. Hepsi geceden kalma olarak uyuyordur. İçki içmediğim için erken uyanan bendim, fakat benim de geceden kalmışlığım vardı.

Aşık olmak ve sarhoş olmak aynı hissettiriyormuş, öyle duymuştum herhangi bir yerden. Neresi olduğunu artık pek hatırlamıyordum. Daha önce hiç sarhoş olmadım ama gerçekten böyle hissettiriyorsa boktan bir his ama aynı zamanda güzel?

Bilmiyorum, hissettiklerim karışık. Astrid'i sevmek duygusu ne zamandan beri garipsemeyeceğim bir parça olmuştu vücudumda bilmiyorum, fakat şu anda duygularım o kadar yoğun olmuştu ki, Astrid'i sevmekten çok sevmiyor olmak ben tarafından garipseniyordu.

Bu duygu hep oradaydı, değil mi? Sadece gün yüzüne çıkması için sebebe ihtiyacı vardı. Ne zaman ki, Astrid bana bu teklifle geldi işte o zaman da duygularım gün yüzüne çıkmaya başladı. O teklif yardım etmişti bana duygularımı anlamam için.

Fakat bu hiç dizi veya filmlerdeki gibi değildi. Onun da bana karşı duyguları yoktu. Hatta aksine hâlâ 9 sene boyunca ona karşı cesur olmayan birisini seviyordu. Gerçi, neden şaşırıyordum ki? Kim 9 senesini öylece unutup, hayatına devam edebilirdi.

Ama bu yine de beni hayal kırıklığına uğramış, kırgın hissettirmişti. Bana umut vermemişti, fakat ben kendimi umut etmekten hiç alamamıştım. Gözlerimin öyle güzel bakıyordu ki, aksi mümkün değilmiş gibi hissetmiştim.

Alt kata indiğimde Lyla'yı gördüm. Büyük pencerenin önündeki koltuğa oturmuş, kahvesini yudumluyordu. Salona adım attığımda sanki geldiğimi hissetmiş gibi kafasını yavaşça bana çevirdi. Kapı girişinde beni gördüğünde kafasını sallayarak, "Günaydın, gel yanıma otur." dedi.

Nedense bu bana Diana ile olan o konuşmama dejavu hissettirmişti. Ama bu sefer Lyla'ya doğru giderken o gerginlik yoktu bende. Aksine, Lyla bana her zaman bir güven duygusu, huzur vermişti. Belki de hiçbir şeyi yargılamadan dinlediği, beni her şeye rağmen desteklediği için öyleydi.

Yalandan aşıklar | [G×G]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin