"Gidiyor musunuz?"
Diye sordum ceketini giyen adama. Beni başıyla onayladı."Bari bir şeyler yeseydiniz?"
"Lüzum yok, sağolasın"
Onu başımla onaylayarak gitmesi için kapıyı tuttum. Tam çıkacakken durup bana baktı.
"Gelirken istediğin bir şey var mı?""Hayır efendim lazım olan bir şey yok" dedim. Evin bütün ihtiyacı daha yeni görülmüştü.
Kaşlarını çatıp önüne döndü sonra tekrar bana bakarak."Kadayıf mı baklava mı?"
Anlamayarak ona bakarken o da bunu fark edip devam etti.
"Akşam için tatlı alacağım, sen hangisini seversin?"Duraklayarak düşündüm. Elbette benim için baklavaydı ama Neriman kadayıfı daha çok severdi Gülnihal Hanım da öyle.
"Ben bilemedim ama ev halkı kadayıfı daha çok sever"Bana doğru yaklaşarak,
"Onlara ayrı olarak alacağım zaten sen hangisini seviyorsun? Eğer istediğin başka bir şey varsa senin için onu alayım"Gözlerimi büyüterek bakıyordum karşımdaki adama. Almak için benim sevdiğim tatlıyı mı soruyordu?
Ama bunu söylemem ayıp olmaz mıydı?"Söylemek istemezsin anlaşılan"
"Şey, ben baklavayı severim"
Gülümsedi Kemal "Sende benim gibisin" diyerek bir iki adım geri attı.
"O vakit sana İstanbul'un en iyi baklavasını getireceğim"
Bunu dedikten sonra onun için açtığım kapıdan çıktı Kemal. Bugün biraz tuhaf mıydı yoksa bana mı öyle geliyordu?Belliki bir şeye sevinmiş olmalıydı. Dün annesiyle uzun uzun konuşuyordu muhtemelen bununla ilgiliydi.
Sabire ablayla mutfakta işlerimizi halletmiş oturacaktık ki çalan kapıyla beraber Sabire ablayı oturtup kendim kalktım.
Dış kapıyı açarken gördüğüm çarşaflı kadınla daha yüzünü görmeden o fıldır fıldır gözlerin sahibini tanımıştım.
"Buyurun Hasna Hanım"Onu içeri alırken Gülnihal Hanımın ''kimmiş?'' sorusuna karşılık "Hasna Hanım" cevabını verdim.
Ne zamandır ortalıklarda gözükmüyordu, Hasna Hanım mahallenin en çok konuşan kadını olabilirdi fakat bu son günlerde ondan hiçbir ses seda çıkmamıştı.
"Hoş geldin Hasnacığım"
"Hoş buldum elmasım. Ah başıma neler geldi bir bilsen"
"Hayrola?"
Ben mutfağa geçip onlara kahve yapacakken merdivenlerden inen Neriman tekrar çalan kapıyla "Ben bakarım" dedi.
Duyduğum seslerle gelenin Şahende Hanım olduğunu anlamıştım.
Kahveleri hazırladıktan sonra bende içeri geçip Neriman'ın yanına oturdum.
"İşte bende içimdeki bu sıkıntıdan kurtulmak için Al Bostanlı Keramet efendinin yanına nefes ettirmeye gittim"
"Elbistanî Keramet Efendi" diye düzeltti onu Şahende Hanım.
"İşte neyse, gittim bir güzel okudu üfledi yanında da kalfası vardı beni bir güzel ona çiğnetti. Benim yanımda da Safiye vardı dedi ki 'Demin buraya iki genç güzel hanım geldi şeyh onları bizzat kendisi çiğnedi. Genç olsaydın senide kalfası değil kendisi çiğnerdi' dedi neyse ben gücenmedim fakat kalfası pek boylu ve vücutlu, minare kırması bir adam, hâlâ kemiklerim ağrıyor"
"İyi geldi mi bari Hasna Hanım?"
"Bilmem. Biraz iyi gibiyim..."
"O koca kalfa fırın hamurkârı gibi senin üstünde tepinirken içinde ne kadar merak, hafakan yeli varsa elbette dışarı çıkmıştır. Canının çıkmadığına şükret" dedi Şahende Hanım geriye yaslanarak.
"Ah rabbime bin şükür"
Bu tür şeyh işine hiç inanmazdım, örnek vermek gerekirse bunlara kıyasla bizim mahallenin genç imamı bunlardan çok daha ilim sahibi para karşılığında yardım etmeyen bir adamdı, bazı özel konularda kadınlar için gerektiği zaman her şeye muska yazmaz bolca dua etmesini söyleyip Hekim önerir, din ile ilgili soruları da pek güzel cevaplardı.
Ama bu şeyh denen adamlar ki bunların gerçek şeyh olduğu bile doğruluğu tartışılacak bir konu, tam tersi bazıları genç ve güzel olan hastalarına tedavi ediyorum diye göğsüne dua yazıp sonrada dili ile yalıyormuş orayı, yaşlı olanlardaysa tenleri burustuğu için dua tesir etmiyormuş.
Hasna Hanım ikide bir bana bakarak ah çekti ve Gülnihal Hanıma hitaben konuştu.
"Gülnihal hanımcığım benim bu hafakanların en büyük sebebi de oğlumdur. Kaç kız gösterdik hiçbirini beğenmedi işin aslını ben sonraları anladım, meğer hatunlar ilgisini çekmiyormuş ayol öbür türlü ben kabul edebilir miyim? Bir evi ev yapan çocuktur onun isteği üzerine de bu mümkün değil. Ne yapmalı sen akıl ver? "Gülnihal Hanım kaşlarını çatarak düşündü.
"Bilemem ki. Erkek milleti ne istiyorsa onu yapar sende torun sevmek konusunda ümitsizliğe düşme olmadı evlat edinirler""Besleme ile olacak iş mi bu?"
"Elbette olur" dedi Neriman.
O bu tür şeylere çok ilgiliydi.Hasna Hanım sözde dedikoduya tövbe etmişti ama laf ona geldi mi susmak bilmedi. Bu birkac gündür içinde biriktirdiği ne varsa döktü. Neriman da arada bir söze karışırken ben yerimden kalktım ve odama yöneldim.
Neriman her ne kadar öbür kadınlara göre daha ilim irfan sahibiyse de o da dedikoduya dayanamıyordu.
~
"Nereye daldın böyle Kemal oğlum?"
Dedi ihtiyar adam.Gülümseyerek tesbihini masanın üzerine bıraktı Kemal. Sabahtan beri böyleydi, işlerini bitirdikten sonra kahvehaneye geçmiş geldiğinden beride tek kelime etmemişti.
"Yok bir şey Babadayı"
"Var oğlum var. Anlat hele, belki yardımımız dokunur hiç olmazsa fikir veririz"
Ustura Kemal bu sözlerle ne diyeceğini düşündü. Nasıl anlatabilir miydi bunu?
Adam onun bu karasız halinden kendince bir şeyler tahmin etti.
"Yoksa gönül meselesi mi?"Derin bir nefes verip başını sallayarak onayladı onu Kemal. Saklayacak değildi.
"Ah Kemalim zamanında bizde girdik bu yola. Lakin bak hâlâ devam eder. Rahmetli eşimi toprağa vereli tam yirmi sene oldu ben varlığında da yokluğunda da üstüne gül koklamadım, yüreğimi de onunla beraber toprağa verdim. Eğer senin düştüğünde böyle bir sevdaysa elinden geleni yap oğlum, öbür türlüleri içinse ne uğraşmaya değer ne de sana mutluluk verir"
Evet Kemal de bunu biliyordu. O zaten bugüne kadar hiç kimseye ilgi duymamıştı. Şimdiki ise çok kuvvetli bir duyguydu. Kalbi artık sadece yaşamak için değil o oğlan için atıyordu.
"Haklısın Babadayı. Benim sevdam da tıpkı seninki gibidir"
Elini karşısında duran adamın omzuna atarak sıvazladı ihtiyar adam.
"O vakit onun için her şeyi göze almak mecburiyetindesin. Merak etme hiçbir yaptığın boşa gitmez"Başını öne eğerek gülümsedi Kemal o da aynen öyle yapacaktı.
Kahvehaneden çıkarken yanına koşa koşa gelen çocuk elindeki paketi ona uzattı.
"Valla o kadar uğraştım Kemal ağabey bunun için"Gülerek oğlanın elindeki paketi alırken cebinden çıkarttığı parayı ona uzatıp saçlarını karıştırdı Kemal.
"Eyvallah Mustafa""Ne demek ağabey ne zaman istersen" diyerek yine koşar adım uzaklaştı oğlan.
Ustura Kemal de kendi evinin yolunu tutmuştu.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir canlarım<3 Birdahaki bölümlerde daha çok yakınlık göreceğiz merak etmeyin~
Sizi seviyorum 💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KABADAYI BxB
Historical FictionAnnesinin ölümünden sonra hiçkimsesi ve kalacak bir yeri olmayan Matteo kendisine evini açan temiz kalpli Gülnihal Hanım'ın teklifini kabul eder bu sayede de hem onların evinde kalır hemde ev işlerini görür. Fakat Gülnihal Hanım aynı zamanda İstanbu...