6.

895 104 18
                                    

"Neriman, galiba bizi takip ediyorlar"  dedim.

Neriman hem anlamayarak hem de korkuyla kolumu sıkıp arkasına dönecekken onu durdurdum. Adamlar onların bizi takip ettiklerini bildiğimizi fark ederlerse hızlarını artırabilirlerdi. Zaten ıssız bir sokaktaydık etrafta kimse yoktu. Daha yakın olur diye Neriman bizi bu tarafa yönlendirmişti. Şimdiden pişman olduğunu görebiliyordum.

"Ne yapacağız?" Diye sordu Neriman.

Etrafıma bakındım yardım isteyecek birini arıyordum. Tek başıma bu adamlarla dövüşemem elbette ayrıca onlar iki kişiydi ve benim yanımda Neriman vardı.
Keşke Ustura Kemal burada olsaydı.
Tam o esnada arkası dönük yapılı bir adam görünce hızla yanına giderek kolunu tuttum. Fakat bize doğru dönen adamla içimden bir 'Eyvah' çektim. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştuk.
Bu adam gerek kıyafetleri gerekse ifadesiyle ben bir külhanbeyiyim diyordu.
Yutkunarak konuşmaya çalıştım "Arkamızdaki adamlar, bizi takip ediyor, lütfen yardım edin"

Giydiği gömleğin düğmelerinden ilk dördü açıktı bu yüzdende çıplak göğsü meydandaydı esmer adamın, bıyıkları ise biraz daha uzundu.
İlk önce Baştan aşağı süzdü beni ve kaşlarını çatarak arkama doğru baktı, bende onun gibi başımı çevirdiğim zaman bizi takip eden adamların hızlı adımlarla uzaklaştığını gördüm.
Ama bu beni rahatlatamadı çünkü şuan karşımda neredeyse Neriman'ın ağabeyi kadar iri, serseri bir adam vardı ve şuan gözlerini üzerimden hiç ayırmıyordu.

"Merak etmeyesiniz artık sizi rahatsız edemezler" dedi adam kalın bir sesle. "Ben Osman, Seyrekbasan Osman. Bu civarda ki külhanbeylerinin başıyım. Ben varken hiç kimse size bir şey yapapamaz. Ne vakit yardım ihtiyacınız olursa beni bulabilirsiniz"

"Teşekkür ederiz" dedim.
O hala bana bakarken Neriman kolumu cimcikleyip kaş göz işareti yaptı. Bende onu onaylayıp başımla tekrar adama selam verdikten sonra yolumuza devam ettik. O adamın bakışlarını hâlâ arkamda hissedebiliyorum.


Türbeden sonra sağdan birinci sokağa saptık. Bir kaç sokağı daha geçtikten sonra üç katlı sıradan bir evin önünde durduk. "İşte geldik çok şükür" dedi Neriman ve kapıyı çalarak çarşafını düzeltti.

Uzun sürmedi kapı hemen açılmıştı.
Başında beyaz bir tülbent olan kınalı saçlı, fanila entari hırkası giymiş yaşlı bir kadın bizi içeriye davet etti.
Bu Keriman'ın dadısı Didar Hanımdı.

Onu takip ederek salona geçtik. İçeride bizi ayakta karşılayan zayıf kumral yeşil gözlü kız bizi görünce beyaz dişlerini gösterecek şekilde gülümsedi ve yanımıza geldi.
"Hoş geldin Nerimancığım" diyerek yanımdaki kıza sarıldı Keriman.
Sonra ise bana dönüp yine aynı gülümsemeyle "Sende hoş geldin Matteo, buyurun şöyle geçin" dedi bize üçlü kanepeyi göstererek. Neriman ilk önce çarşaflarını çıkartıp Didar dadıya verdi sonrada benim yanıma geçti. Keriman da tekli koltuklardan bize yakın olanına oturmuştu.

"Ağabeyin evdeler mi?" Diye sordu Neriman.
Elbette ki Hamza'dan bahsediyordu. Hamza, Kemal'in de en yakın arkadaşlarından olan bir kabadayı sayılırdı ve Neriman'ında çocukluk aşkı.

"Hayır erkenden kalktılar bugün. Her zamanki gibi işlerindeler. Ya peki Ustura Kemal ne yapıyor? Hapisten çıktığından beri onu görmedim çok değişmiş mi, ya peki benden hiç bahsetti mi?"
Bu sorulardan anladığım kadarıyla Keriman'da bizim Ustura Kemale abayı yakmıştı.

Neriman sırıtarak bana baktı ve tekrar genç kıza döndü "Ne yapsın, bundan önce ne yapıyorsa şimdide aynısını yapıyor. Hapis hiç mi hiç değiştirmemiş ağabeyimi"

"Oh ne güzel"

Didar dadı elinde tuttuğu tepsiyle bize kahve ve lokum ikram edip yanımıza geçti.
Didar dadı Keriman'ın annesi gibiydi. Keriman çok küçük yaşta annesini kaybettiği için hep Didar dadı ilgilendi onunla. Keriman çok tatlı, iyi, hoş bir kızdı bu yüzden severdim onu.

"Ah nasıl unuttum! Size yolda gelirken yaşadığımız olayı anlatacaktım. Tramvayda ki rezaletden mi yoksa bizi takip eden serserilerden mi başlasam bilemedim"

"Ayol ne diyorsun elmasım? Kim takip etti sizi?"

"Ne bileyim ben iki tane serseri, asıl ondan sonrası mühim. Biz yardım etmesi için bir adamı durdurduk o da kim çıkar dersin?"

"Kim?" Diye sordu Didar dadı.

Neriman bir yudum aldığı kahvesini geri sehpaya bırakarak "Seyrekbasan Osman"

"Amaan ne diyorsun!" Bu nida Keriman'dan çıkmıştı.

"Peki sonra ne oldu?"

Neriman bu soruda bana baktı. Benim cevap vermem gerektiğini anladım. "Ne olsun teşekkür edip yolumuza devam ettik" dedim.

"Hadi canım. O başka bir şey yapmadı mı?"

"Hayır"

"Vallahi verilmiş sadakanız varmış hem o serseriye tesadüf ediyorsunuz hemde hiçbir şey olmadan yolunuza devam ediyorsunuz"

"Öyle" dedi Neriman.

Daha sonraysz başka meselelerden de konuştuk. Sıradan mahalle dedikodularından.

Didar dadı biz konuşurken yerinden kalkarak "Öğle okudu ben namazımı kılayım" deyip yanımızdan ayrıldı onun gitmesiyle beraber kızlar sırıtarak abilerinden bahsetmeye devam ettiler.

Bu noktada kızlar bana sorular sorsada ben pek cevap vermedim.

"Sen niye hiç konuşmuyorsun Matteo? Hem seninle ilgili de bir şeyler var"

"Ne gibi şeyler?"

Keriman elini ağzına götürüp kıkırdamasını gizlerken kendini düzeltip konuştu. "Selma Hanımın kızı Talât, bildin mi?"

"Evet bir keresinde uğramışlardı bizim eve"

"Heh işte o. Bak benden duymuş olma ama sana karşı ilgisi varmış"

"Aaa hayatta olamaz!" dedi Neriman.

"Sen ne oluyorsun canım?"

"Ay saçmalama Keriman. O dedikoducu her gördüğü erkeğe kendini göstermeye çalışan fitneci kızı bu melek gibi çocuğa yakıştırabiliyor musun?"

"Asla..."

Boğazımı temizleyerek bakışlarımı boş duvara çevirdim. O kızın ne olduğunu bende biliyordum elbette.

"Ama sadece o da değil. Kızların ilgisini çektiğin kadar erkeklerinkinide çekersin. Değil mi Neriman"

"Valla annem duymasın bacaklarımız kırar ama öyle"

Bu tür konuları severdim ama kendimle ilgili olmadığı zamanlarda.
Vakit geçtikçe geçiyor ama bizimkilerin konuşması bitmiyordu sorulan sorulara cevap vermekten benim ağzım yorulmuştu. Geldiğime şimdiden pişman olmuş gibiydim.

Çalan kapı sesiyle Keriman yerinden kalkarken bizde odada yalnız kaldık. Neriman bana yaklaşıp.
"Acaba eve yalnız dönmesek mi? Yalan yok ben korkuyorum"

"Saçmalama Neriman bu gece burada mı kalacağız? Gülnihal Hanım hayatta izin vermez"

Duyduğumuz erkek sesiyle gelenin Keriman'ın ağabeyi Hamza olduğunu anladık. Neriman hemen başına bir baş örtüsü atarken bende öylece yerimde bekledim.

Keriman bizi kontrol ettikten sonra abisine içeri girebileceğini söyledi.
Uzun boylu adam içeri girdiği zaman bize tek tek hoş geldin deyip halimizi hatırımızı sordu.

Gözleri bir yandan da kaçamak bakışlarla Neriman'ı izliyordu.
Biraz önce ona aşkını itiraf eden kız sanki kendisi değilmiş gibi davranıyordu Neriman. Bu kızdan korkulurdu.
İçeri giren bir başka bedenle bu seferde bakışlarım ona döndü.

"Selamın aleyküm" dedi Kemal.

Keriman'ın hemen yanında duruyordu ve gülümseyerek bana bakıyordu.
Gözlerimi kaçırıp Neriman'a baktığımda onun büyük bir neşeyle abisine izlediğini gördüm.
Eh ne de olsa isteği gerçekleşmişti, eve yalnız dönmeyecektik.












KABADAYI BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin