Bölüm 32

3K 111 130
                                    

''Güzelim''

Her sokağın, her caddenin, her köşenin sana çıktığı bir dünya düşün. Gözlerini yumup düşlere daldığında gördüğüm gördüğüm her salise sensin. Belki, belki çözemediğim davranışlarına sebep olan ben, bir gün seni kendime inandırabilirim. Belki bir gün sende yeniden güvenmeyi öğrenirsin, hiç yapamadığını deneyip seversin belki.

''Zamanın daralıyor, kendine gelsene Rengin'' bana komut veren beynime karşılık notu masaya bırakıp elbiseyi üzerime geçirdim. Aynada kendime dikkatlice baktım, ölçülerimi biliyormuş gibi tam oturmuştu elbise. Gözlerimin doluluğuna karşılık içim kıpır kıpırdı. Toplu saçlarımı serbest bırakıp dalgalanmasını sağladım. Becerebildiğim kadarıyla yaptığım makyajımı bordo rujla tamamladım. Aynada tekrardan kendimi süzerken geçer not alıp bordo çantamı da alarak dışarıya çıktım. Önceden çağırdığım taksiye atladım ve kısa süren sessizlikten sonra ''Uygar Anadolu Lisesi'' deyip sırtımı soğuk koltuğa yaslayıp içimde ki kaosa mola verdim.

Belki yaptığım en büyük hataydı şuan, gözlere aldığım onca varsayımla gidiyordum. Oraya gittiğimde belki ağlamamak için yalvaracaktım. Belki de tekrardan mahfedecektim kendi kendimi. Ama lafı bile kafiydi ''O şerefsiz sana köpek gibi aşık'' dudaklarım yukarı kıvrılırken yumdum gözlerimi ve bu gecenin kötü geçmemesini umdum. 

Lütfen o eve bu kez ağlayarak dönmek istemiyorum, lütfen.

Taksinin freniyle açtım gözlerimi derin bir nefes alıp müzik sesinin geldiği yöne yürümeye başladım. Okulun arkasına ışıklandırma yapılmış ses sistemi konulmuştu. Getirilen bar masalarıyla fazla şık duruyordu. Gözlerim yanıp sönen ışıkların altında Uğur'u arıyordu. Telefonumun titremesiyle bakışlarımı gelen mesaja çevirdim. 

''Yürümeye devam et Kayahan.''

Tekrardan etrafıma bakındıktan sonra gelen emre itaat ettim. Geçtiğim bir kaç masa ve onlarca insan silüeti sonrasında kolumda hissettiğim elle her bana dokunduğunda olduğu gibi yine kaskatı kesilmiştim. Beni kendi etrafım da döndürdükten sonra sonra dudağının bir kenarı yukarı kıvrıldı. Giydiği dar siyah kot ve botlarıyla oldukça uyumluydu. Gömleğinin üst düğmeleri bilerek iliklenmemiş kollarını sıvamıştı. Ona ağzı bakmayı kesip gülümsediğim de öksürerek ince dudaklarını düz bir şerti haline çevirdi. 

''Hoş geldin'' sesinde ki duygusuzluk bulaşıcıymış gibi düz bir şekilde başımı salladım. Gözlerinin içine bakmayı kesip zeminle oyalandım, bir süre sessizlik oldu onca kalabalığın ortasında. 

''İçecek bir şeyler?'' tuzak soruya her ne kadar olumlu cevap vermek istesem de başımı iki yana salladım.

''Sessizlik yemini mi ettin küçük prenses? '' Başımı olumsuzca salladım, ''Sadece,'' deyip iç çektim. ''Sadece bu geceyi mahfetmek istemiyorum.'' 

Küçük bir kahkaha dokundurdu dudaklarına, başını yere eğip saçlarını karıştırdı. Duyamayacağımı umduğu bir sesle ''İstesen de edemezsin güzelim, tabi bu elbiseyle katil olmazsam!'' tısladı. 

Anlamadığımı belirtip kaşlarımı çatarken başını iki yana salladı. ''Ben birşeyler alıp geliyorum burada kal.'' Masada tek başıma kaldığım da gökyüzüne bakarak ''Teşekkür ederim, özür dilerim Rüzgar.'' diye mırıldandım. Belimde hissettiğim elle arkamı döndüm.  Üzerimde ki baskıyla küçük bir çığlık atıp inledim. 

''Şşş sakin ol güzelim'' beni yatıştımaya çalışırken eliyle dudaklarımı örtmüştü. Dahada sokuldu, ''Çekil üzerimden,'' bağırsam da bu gürültüde beni duyacağı yoktu. Biraz gerilemeyi akıl edip bana hava alanı bıraktığında memnunca başımı salladım, ''Ne istiyorsun Efe?''

Acımasız KralHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin