Bölüm 15

5.5K 227 11
                                    

"Soğuk"

Enkaz.. Hayatımın büyük bölümü olan iki heceli kelimeydi. Enkaz.

Sırtı dönük, hayatın çehresini görmeye nail olamamıştım henüz. Elimi koluna dokundurup bana çekmeyi ne çok denemiştim oysaki.

Her seferinde, elimde simsiyah bir toz dumanından başka hiçbir şey kalmıyordu.

Enkazın dumanıydı, siyahlık. Yerle ihsan olan yaşamımın. Yoksun büyütülen ben'in. Sevgiye aç bilaç Rengin Kayahan!

Enkazımın rengi siyah. Renkleri örten yüce kalem! Ah, ne işin var ki bende? Oysa hayatı mükellef olan onca beşer varken neden hala bana sarıyorsun dumanını, tozunu, külünü?

Kaçmaya çalıştıkça buluyorsun beni ey Hayat! Usan artık, ushan ki beyazdan bir tutam soluk alabileyim! Usan ki, toz dumanı kattığın ütopyam dan sıyırabileyim aklımı. Usan be, usan artık.

Her kara köşede beni kıstıran hayat! Aç gözlerini! Küçük oyuncağın büyüdü Acımasız Baba. Bak, etrafımda var mı siyahtan eser? İçimdeki boşluk dışında. O enkazda kalan kara delik! Döndükçe dönüyor, çektikçe çekiyor beni bana. Yetti diyorum da arada, susturuyor sonra beni o sessizlik. Sessizlikte çıkan sesi olmaz mı insanın? Benim olmuyor işte, sanki kesiyorsun be Baba sesimi içeriden içeriden. Gırtlağım mühürlenene kadar çığlık atıyorum, feryat figanım. Ne fayda? Yine çıkıyorsun karşıma hayat.

Elime tutuşturuyorsun bir bukre, oku diyorsun. Dudaklarım aralanıyor, okuyorum sesim yok. Deniyorum, tekrar tekrar.. yok! Kahkahalarını gözardı edemeyip bakıyorum ya sana, vazgeçiyorum. Yalpaladığım da gülene inanmaya vazgeçiyorum artık. Vazgeçiyorum seni ummayı..

**

Umudumu kestiğim bir hayat, bin Uysal. Olmuyordu, olmayacağı belli sonu baştan yazılmış sahne ardı film. Bir kere, bir kere ya bir kere. Elini tutamadığım adama aşık olmak nasıl, niye? Her anınını benden iğrenerek geçiren benimle oynayan birini sevmek. Yoksunluk mu ki bu da? Gereksiz yalnızlığın pençesindeki umut mu?

Benden kilometrelerce uzak bir sözcük umut. Ve benden ka trilyon ka ötede Uğur. Özlüyorum, yanıma koyamadığımı özlüyorum. Düşlüyorum, amacını aldığında çekip gideceği düşlüyorum. Ve en acısı Seviyorum. Soğukluğu kalbimi yakanı, gülüşü kinayeliyi, kelimeleri susturanı, aklımdan çıkmayan adamı Seviyorum. Dokunamadığımı..

Aynı tas aynı hamam, Uysal. Hiç değişmeyecek nefretini bana yöneltmiş kusmak için saniye kollayan Uğur Uysal. Hiç bitmeyecek değil mi? Oyunu, oyunumuz. Küçük prensesi, her kelimesiyle yıkan Kral. İkinci Kral işte bu! Beni yerle bir eden hayatıma giren ikinci Kral! İkisi de sevgiden yoksun, ama acıya aç kurtlar. Ağızlarında ki düz çizgi rotasını değiştirmeyecek buzdan Krallar, onlar. Hayatımdaki her nefesi, soluğuma dizenler! Tek sorun, senden nefret edemiyorum Uysal. Şu durumda bile, edemem!

Elini koluma siper etmiş, çekiştirmekteydi. Dokunduğu her yer acıyordu, can yakıyordu Uysal. Acımı hiçe sarıyordu, tanımıyordu tanımayacak dı. İçimde ona olanları, istemiyordu. Kısacası beni istemiyordu.

''Kolumu çekiştirmeyi bırak Uğur!'' Sesim çıkabileceği kadar yüksek çıkmıştı, yıkılan enkazım dan. Ne kadar kendimi çekiştirsem de peşine sürüklediği bedenimi alıkoyamadım, gücüm yoktu. Sürekli aynı bataklıkta çırpınmak beynimi zorluyordu artık. Benden nefret etmesi, hiç suçum yokken, dahada sarpa sarıyordu her şeyi. Olabildiğince uzaklaşmam gereken Acımasız karşımdaydı. Vuruyordu, yıkıyordu, yakıyordu, parçalıyordu. İnsaniyetini su istimal edemiyordu, etmiyordu. 

Acımasız KralHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin