Kyungsoo iki gündür her gece yaptığı gibi yine boş duvarı inceliyordu. Chanyeol nasıl böyle bir insan olabilmişti? Hem de sadece bir iş için. Dizlerini ovalayıp ayağa kalktı. İş için hazırlanması gerekiyordu.
Daha önce annesi tarafından ütülenmiş gömleklerden rastgele alıp giydi. Üzerini tamamen giyindikten sonra evden çıktı.
Kendini o kadar boş hissediyordu ki. Yıllar sonra ilk defa birini seviyordu. Chanyeol neden bu kadar ısrarcıydı? Kai neden bu kadar ısrarcıydı? Chanyeol annesine zarar vereceğini söylemişti. Kai bir kez iş kaybetse bir şey olmazdı ama Chanyeol isterse annesine de kendisine de gerek fiziksel gerek ruhsal her türlü zararı verebilecek güçteydi ama bunu yapabilir miydi?
Kyungsoo ruhsuzca koca koridorda yürürken arkasından gelen Kai Kyungsoo'ya defalarca seslenmesine rağmen Kyungsoo durmadı. Günlerdir Kyungsoo'nun ruhsuz davranması Kai'nin dikkatinden kaçmamıştı.
Hızlı adımlarla yanına gidip Kyungsoo'yu kolundan tutup çevirdi. Kyungsoo'nun yüzünü görünce kaşlarını çattı. Saçları karışıktı, gözaltları şişmiş ve rengi koyulaşmıştı, gözleri baygın ve boş bakıyordu.
Kyungsoo hala gözlerinin içine boş boş bakarken Kai bağırmak için ağzını açtı ama ilerde onlara bakan çalışanları görünce ağzını kapattı. Kyungsoo'nun bileğinden tutup odaya doğru sürüklemeye başladı. Kyungsoo karşı koymadan Kai onu nereye yönlendiriyorsa oraya gidiyordu.
Kai odaya girince Kyungsoo'yu karşısına doğru fırlattı. Kyungsoo sağ ayağının üstüne ağırlık verip dengede durdu. Kai'nin resmen gözlerinden alev fışkırıyordu. Kyungsoo'ysa hala boş bakmaya devam ediyordu.
"Kaç gündür ortalıkta ruh gibi geziyorsun Kyungsoo! Ne bu halin? Gözlerinin, saçlarının, bakışlarının halinden haberin var mı?!"
Kyungsoo sadece bakıyordu. Kai alnını ovalayıp sakinleşmeye çalıştı. Sert çıkmaması gerekiyordu. Yavaşca Kyungsoo'ya yaklaşıp yüzünü avuçlarının içine aldı. Dizlerini kırıp şevkatle Kyungsoo'nun dudaklarına minik bir öpücük bıraktı. "Neyin var sevgilim? Neden böylesin?"
Kyungsoo Kai'nin göğsüne sabitlediği bakışlarını yavaşca gözlerine çevirdi. Kai onun gözlerinin içine şevkatle bakıyordu. Kyungsoo alnını Kai'nin göğsüne yaslayıp kesik kesik çıkan sesiyle konuştu. "Öyle bakma."
Kai hafifçe güldü. "Nasıl bakmayayım?"
"Öyle işte... Şevkatle bakma. İşimi zorlaştırıyorsun."
Kai anlamaya çalışır gibi kaşlarını kaldırdı. "Ne işi?" Kyungsoo'dan ses gelmeyince tekrar sordu.
"Anlatmak ister misin Kyungsoo?"
Kyungsoo kafasını yavaşca iki yana salladı. Kai Kyungsoo'yu kendinden biraz uzaklaştırıp yüzüne baktı. Bileğinden tutup koltuğa doğru yürümeye başladı. Kai koltuğa oturup Kyungsoo'yu kucağına çekti.
Kyungsoo bacaklarını iki yana açıp oturdu ve kafasını Kai'nin göğsüne yasladı. Yüzüne bakacak cesareti yoktu. Sevdiği adama zarar verecekti. Ne olursa olsun ne kadar severse sevsin onu kullanacaktı. Belki de kendini Kai'ye hiç kaptırmamalıydı ama bu onun elinde değildi ki.
Kyungsoo kafasını Kai'nin göğsünden kaldırmadan fısıldadı. "Hayatta hiç yapmaman gereken bir şeyi yaptığın için pişmanlık duydun mu Jongin?"
"Hmm...Bilmem."
Kai gözlerini kısıp düşünmeye başladı. Daha çok söyleyeceği şeyi toparlamaya çalışıyor gibiydi.
"Ben idol olmak istediğimi babama ilk söylediğimde dayak yemiştim. Bana bizim zaten bir şirketimiz varken başka bir şirket altında çalışmama izin vermeyeceğini söyledi. KJ gruba bağlı bir grup çıkarmasını söylediğimdeyse kendisinin oğlunun sadece şirketinin başında çalışabileceğini söyledi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖREV
FanfictionSert duruşundan asla ödün vermeyen adam elindeki bıçağın sivri ucuna gözlerini dikti ve bir ayağını Kyungsoo'nun yanındaki sandalyeye koyarak ona yaklaştı. Uzun olanın nefesi Kyungsoo'nun nefesine karışırken Kyungsoo korkuyla titredi. "Unutma Kyung...