-18-

2.2K 183 151
                                    

Bir insan, bitki veya hayvan hepsi canlıydı öyle değil mi? Hepsinin yemeğe, içmeye, bir şekilde nefes almaya, en önemlisi sevgiye ihtiyacı vardı.

Bitki, hayvan veya insan fark etmez. Her canlının sevgiye ihtiyacı vardı. Bir köpek sahibini ısırmazdı çünkü onun sevgisini alırdı. Sahibi onu besler, sever, oyun oynardı. Sevgi her şeye yeter miydi peki? Kaybettiklerimizi geri getirmeye, hata yapmamaya?

Bir köpek sahibinin onu sevdiğini bile bile onu ısırabilir miydi? İmkansızdı değil mi? Ama insanoğlu yapardı. İnsan oğlu acımasızdı. Hiç acımadan sevdiğinin kalbini parçalara bölüp, onu aldatabilirdi.

İnsanlarla diğer canlıları ayıran nokta düşünebilmekti. İnsanlar kendisine Tanrı tarafından verilen düşünme yetkisini çok farklı kullanıp insanlara zarar verebilirdi.

Çünkü insanlar acımasızdı. Kendinden güçsüzleri ezerlerdi. Kyungsoo elinin altında ki çiceğe baktı. Şuan onu suluyordu. Ona sevgisini veriyordu ama isterse bir anda onun dalını kırabilirdi.

Tıpkı bundan dört yıl önce ona yapıldığı gibi.

Çiçek, Kyungsoo'nun dört yıl önce yaptığı gibi yalvaramazdı da. Her gün, her gece aklından çıkmayan görüntüler bir kez daha aklını işgal etmeye başlamıştı.

-FLASHBACK-

Kyungsoo bir an sol tarafında ki et parçasının sızladığını hissetti. Kafasını hızlıca iki yana sallarken arkasına bile bakmadan giden Kai'nin arkasından ağlıyordu.

"Hayır bırakamazsın beni! Yapma dur lütfen."

Kai'nin arkasından gitmek istiyordu ama çıplak üstü, dönen başı ve dik yokuş ona hiç yardımcı olmuyordu.

Jongin'e giden yolda ona ulaşamadan düşüyordu.

Jongin arabasına yaklaştığında Kyungsoo çaresizce fısıldadı. "Gitme Jongin-ah. Daha geçirmemiz gereken üç gün var..."

Kyungsoo bağırarak ağlarken Kai ağlamamak için dudaklarını dişliyordu. Arkasına bakmıyordu çünkü bakarsa gidemezdi.

Arabanın kapısını tuttuğunda kulağına bir fısıltı geldi. İçini ısıtan bir fısıltı.

"Seni seviyorum Jongin-ah."

Kai arabayı çalıştırıp giderken Kyungsoo'nun duymayacağını bile bile fısıldadı.

"Bende seni seviyorum Kyungsoo."

-FLASHBACK END-

Kyungsoo yanağına değen ıslaklıkla daldığı düşüncelerden çıktı. Yine her zaman ki gibi bir damla yaş akmıştı. Ne eksik, ne az. Bir damla...

Dört yıl önce taşındıkları bu evde yeni bir hayata başlamıştı. Annesi ve kendisinden oluşan bir hayat.

Bahçeli evin kapısı açıldığında gelen kişiyle gülümsedi. Bir de Suho'nun olduğu hayat.

Üç yıl önce annesinin kontrollerini yapmak için gittikleri hastanede karşılaşmışlardı.

Hafızasını kaybetmişti. Kim olduğunu bilmiyordu. Hemşirelerin kimliğinden bildiği kadarıyla adı JunMyeon'du. Kim JunMyeon. Ama ailesi öldüğü için çocuk esirgeme kurumunda kalmıştı. On sekiz yaşını geçtiği için çocuk esirgeme kurumundan gönderilmişti ve sokaklarda yaşamaya başlamıştı. Bu yüzden Suho'yu yanlarına almışlardı.

Annesiyle birlikte ona 'koruyucu' anlamına gelen Suho ismini vermişlerdi. Suho onların koruyucusuydu. Kyungsoo'nun kardeşi gibiydi.

Belki de... Güzel şeylerin olması için kötü şeylerde olması gerekiyordu.

GÖREVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin