'Hissizlik' denen şey tam olarak bu olmalıydı. Kai tam da şu an aynada kendine bakarken bunu yaşıyordu. Hissetmiyordu.
Sevgi? Üzüntü? Kızgınlık? Acı? Belki.
Acı vardı ama ilk başta ki gibi değildi. Sadece neden diye soruyordu. Neden kendisi değil? Neden kendisini sevemezdi? Neden kardeşi olmak zorundaydı?
Şu an hiçbir şeyin önemi yoktu. Sehun ona gelmek istese bile gelemezdi. Kyungsoo vardı. Her ne kadar Kyungsoo'yu sevmese de onun yanında mutluydu.
Bileğini kaldırıp saatine baktı. Az zaman kalmıştı birazdan Soo burada olur diye düşündü.
Aynada son kez kendini incelerken içeriye Kyungsoo girdi. O da aynen kendisi gibi siyah bir takım giymişti. Farklı olarak gömleği de siyahtı.
"Gidelim mi Kyungsoo? Geç kalacağız."
Kyungsoo kafasını salladığında Kai ilerleyip Kyungsoo'nun elini tuttu ve aşağı inmeye başladılar.
Salonda telaşla ordan oraya koşan annesi ve ablasını gördüğünde kendine acıdı Kai. Ailesi ne kadarda mutluydu. Bencilce olsa bile onlarda üzülsün istiyordu.
"Biz önden gidiyoruz."
Ailesinin cevabını beklemeden dışarı çıktıklarında Kai sürücü koltuğuna oturdu.
Sessiz geçen yolculuklarında Kyungsoo Kai'nin parmaklarını ritimli şekilde direksiyona vurmasından gergin olduğunu anlamıştı.
Dünden beri Kai'nin söyledikleri aklından çıkmıyordu. Düşünmemek için kafasını iki yana salladı.
Uzanıp Kai'nin elini tuttu. "Kai." Kai kafasını çevirip Kyungsoo'ya baktı. "İyi misin?"
Kai bir kaç saniye Kyungsoo'nun gözlerine baktı. Büyük gözlerde endişe vardı. Kyungsoo kendisi için endişeleniyordu. Tekrardan yola döndü.
"İyiyim Kyungsoo-ah."
Kyungsoo yolun gerisinde diyecek bir şey bulamamıştı. Ne diyebilirdi ki?
Araba nişandakinden daha devasa bir yerde durduğunda Kyungsoo yüzündeki hayreti gizlemeye çalışıp arabadan indi.
Kai gergin görünüyordu, çok gerdin. Uzanıp Kai'nin elini tuttuğunda Kai Kyungsoo'yu sırtından kendine çekip saçlarını öptü. "Özür dilerim Kyungsoo. Sana bunları yaşattığım için."
Kyungsoo geri çekildi. Kai'nin ona merhamet göstermesini istemiyordu. İyi davranmasına dayanamıyordu. Çünkü bu haftanın sonunda onu çok üzecekti.
"İçeri gidelim hadi."
Birlikte içeri ilerlediklerinde kapıda onları geleneksel kıyafetlerini giymiş Sehun'un annesi ve Min'in annesi olduğunu tahmin ettiği kadın karşıladı.
İleride bir masanın yanına gittiklerinde Kyungsoo hala çevreyi inceliyordu. "Çok beğendiysen bizim düğünümüzü de burada yapalım."
Kai gülerek sormuştu. Böyle bir şeyin imkansız olduğunu biliyordu. Fikirlere çok açık (!) ülkesinde eşcinsel ilişkisi yasal değildi. Amacı sadece Kyungsoo'ya takılmak ve Kyungsoo'dan 'ben kadın değilim, çok istiyorsan kendine kadın bul.' cümlesini duymaktı.
Ama bekledikleri olmadı. Kyungsoo'nun vücudundan hafif bir sarsıntı geçti ve bakışlarını başka bir yere çevirdi. İleriden gelen garsonun tepsisinden kendine içecek alıp tepesine dikti.
Kai gözlerini kısmış Kyungsoo'yu izlerken yanlarına Baekhyun geldi. Kyungsoo'ya ters ters baktıktan sonra Kai'ye döndü.
"Kai. Sehun seninle konuşmak istediğini söyledi. Damat odasında seni bekliyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖREV
FanfictionSert duruşundan asla ödün vermeyen adam elindeki bıçağın sivri ucuna gözlerini dikti ve bir ayağını Kyungsoo'nun yanındaki sandalyeye koyarak ona yaklaştı. Uzun olanın nefesi Kyungsoo'nun nefesine karışırken Kyungsoo korkuyla titredi. "Unutma Kyung...