(Multimedia'dakiler sırayla, Sarah, Daniel, Rose, Chris)
DELPHI #10
-Daniel'ın gözünden-
(Daniel öğle vakti sokaklarda geziyor, gördüğü iş ilanları afişlerine bakıyordu. Bu işlerin bir çoğu deneyim gerekirtiriyordu. Daniel'ın bildiği pek bir şey yoktu. Yetimhanede öğrettikleri kadar okuma-yazma biliyordu o kadar. Onun dışında bir lise yada üniversite hayatı olmamıştı. Umutsuzca yürümeye devam etti. Karşıdan karşıya geçecekken trafik lambalarının üzerine yapıştırılmış bir ilan gördü. "Büyük bir ev partisi için çalışacak garson aranmaktadır." Bunu yapabilirdi. Düşündü. Ne kadar zor olabilirdi ki? İlanın altındaki telefon numarasına baktı. Yanından geçen bir iş adamına baktı ve "tükenmez kaleminiz var mı?" diye sordu. Adam çantasından çıkarıp Daniel'a tükenmez kalem uzattı. Daniel numarayı hızlıca eline yazdı. Adama teşekkür edip kalemini verdi. Ve gördüğü ilk telefon kulübesine yürümeye başladı. Telefonu kaldırdı, ve numarayı çevirdi.
Gözleri parlıyordu. Minicik bir şeydi. Ama nedense hayata yeniden tutunuyormuş gibi hissetti. Gülümsedi. Ve karşıdakinin telefonu açmasını bekledi.
---
Rose ve Christopher bir restoranta gittiler. Bir masa seçip oturdular. Ve yemek sipariş ettiler.
Rose: Ee anlat bakalım? Neymiş bu Delphey?
Chris: Delphi.
(Rose gözlerini devirdi.)
Rose: Scarlett kim?
Chris: Bak şimdi. Delphi diye bir örgüt varmış. Bu örgüt, bizim gibi olan gençleri seçiyor, ve onlara savaşmayı öğretiyormuş. Onları eğitiyormuş. Onları yenilmez yapıyormuş. Biz bu yıl seçilen gençler arasındayız. İkimiz de. Güçlerimizi onlar için kullanmamızı istiyorlar.
Rose: Vay canına. Daha geçen yıl sıradan bir insan olduğumu düşünüyordum. Peki Scarlett? O da mı seçilmiş?
Chris: Hayır, o bir hacker'mış. Delphi'yi bir şekilde biliyormuş ve bu sene şifreyi kırmış. Sarah Black adına ulaşmış.
Rose: Aman Tanrım! Sarah!
Chris: Sarah'ı nerden hatırlıyorsun? Onu sadece yüzme yarışında görmedin mi?
Rose: Aa, şey. Bir kere karşılaştık ve biraz kahve içtik.
Chris: O söyledi değil mi? Benim kendimi büyücü sandığımı söyledi sende merak edip beni araştırdın!
(Rose biraz utandı. Çünkü Chris'e zekası sayesinde bulduğunu söyleyip geçiştirmişti.)
Chris: Şuna bak sen! Zekasıyla bulduğunu söyleyen kız dedikoduyla bulmuş.
Rose: Aynen. Haklısın. Aynen. Hadi. Bunu tartışalım.
(Gözlerini devirdi.)
Chris: Yani Sarah'da mı seçilenler arasında?
Rose: Ee eğer onun adı çıktıysa..
Chris: Doğru. Ama ben ona yapabildiğim şeyi gösterdiğimde saçmalık olduğunu söyledi.
Rose: Belki de aceleyle öyle yaptı. Telaşa kapıldı.
Chris: Olabilir.
Rose: Eee? Bu Delphi denen şey. Bize ne yapmayı düşünüyor?
Chris: Benim de o kadar bilgim yok.
(10 saniyelik bir suskunluk oldu.)
Chris: Hayatının değiştiğini hissediyorsun değil mi?
Rose: Kesinlikle.
Chris: Bak ne diyeceğim, Scarlett birini daha bulursam haber vermem gerektiğini söylemişti. Bu haftasonu bir parti veriyorum. Benim evimde. Sen de gel. Scarlett'ı ve Sarah'ı da çağırırım. Neler oluyor iyice konuşuruz. Numaramı vermiştim. Seninki de bende var. Adresi mesaj atarım.
(Rose kafasını salladı. Chris sandalyesini geri çekti ve masadan kalktı. Deri ceketinin cebinden bir 200'lük çıkarıp masanın üstüne fırlattı.)
Rose: Hey buna gerek y..
Chris: Şşşş. Bende çok var.
(Rose uzaklaşan Chris'e baktı. Evet evet. Bu adamı kesinlikle sevmiyordu.
Çantasından telefonunu çıkarıp açtı. 3 cevapsız arama vardı. Hepsi de Mike'tandı. Meraklanmış olmalıydı. Mike'ı aradı.)
Rose: Hey!
Mike: Hey! Nerdeydin? Ulaşamadım sana.
Rose: Pardon okuldaki bir şeyle uğraşıyordum.
Mike: Öyle mi? Bende okuldayım şu an,sabah konferansa gelmiştim. Gerçi geldiğimde konferans bitmişti. Her neyse, gel girişte buluşalım,yemek yeriz.
Rose: Şey. Okuldaki bir şeyle uğraşıyordum. Sonra okuldan çıktım ama. Şu an okulda değilim.
(Bu sırada avucuyla kafasına hafifçe vurdu. Gerçekten Mike'a yalan söylemeyi beceremiyordu.)
Mike: Öyle mi? Peki. Yemek fikri peki?
Rose: Aslında çok aç sayılmam. Seninle akşam görüşürüz.
Mike: Peki. Şey, aslında seninle konuşmak istediğim bir şey var. Bugün tuhaf bir şey oldu.
Rose: Peki, Mike. Görüşünce konuşuruz, olur mu?
(Mike buruk bir "tamam" dedi ve telefonu kapattı. Rose ise kapattıktan sonra üzüldü. 5 saniye gözlerini kapadı. Ve açınca yerinden kalkıp arabasına ilerledi. Mike kesinlikle kendisine kötü davranılacak bir insan değildi. Sadece Rose hala biraz önce öğrendiklerinin şokundaydı. Ve sanki uzun bir süre de bununla uğraşacak gibi görünüyordu.)
---
(Sarah beyaz renkli mobilyaların olduğu odasında oturuyor, bir yandan da bilgisayarından maillerine bakıyordu. Birden gözleri açıldı. Yerinden doğruldu.
"Aman Tanrım, Chris beni partisine davet etmiş!"
Yaklaşık 10 saniye düşündükten sonra gitmeye karar verdi. Madem Chris ayrıldıktan sonra medeni bir şekilde görüşeceklerini düşünüyordu, ona da uyardı. Ama bir parçası da olsa Chris'in onunla barışmak istediğini düşünmüştü. Mutlulukla bilgisayarı kapatıp yatağına fırladı.)
---
(Rose, kilide anahtarı sokup eve girdi. Mike'ın evinin anahtarı onda da bulunurdu. Bazen rahatsız etmemek için kendi anahtarıyla açardı.
Mike'a biraz meyve almıştı. Alışveriş poşetlerini yere koydu.
Salona doğru yürüdü. Mike biraz atıştırmalık yiyor, ve televizyon seyrediyordu.)
Rose: Hey!
Mike: Hey! Naber? Neler yaptın bugün?
Rose: Asıl sen anlat. Tuhaf bişey oldu demiştin. Konferans nasıldı?
Mike: Konferansa yetişemedim. Uyuyakalmışım. Biraz geç gittim. Gittiğimde bitmişti. Çok kötü oldu.
(Mike başını yere eğdi. Buna üzüldüğü çok belliydi. Rose ise onu teselli etmeye çalıştı.)
Mike: Üzüldüğüm kadar kendime sinirliydim de. Ne tür bir salak böyle önemli bir işinin olduğu gün uyuyakalır ki?
Rose: Hayır, canım kendine haksızlık etme.
(Mike'ın sırtını sıvazladı.)
Mike: Bende daha sonra çok ani bi haraketle yumruğumu duvara geçirdim.
(Rose "eee?" der gibi bakıyordu. Mike onun bu bakışını yavru köpek bakışına benzetmiş, ama anlatmasını bölmemek için bir şey dememişti.)
Mike: Benim yumruğumu geçirmemle duvarın bir kısmının yıkılması bir oldu. İşin tuhafı, kolay kolay kırılabilecek bir duvar değildi. Üstelik elim birazcık bile acımadı. Ayrıca o an çok özel ve güçlü hissettim.
(Rose düşündü. O da elektrikle ilgili bir şeyler yaptığı zaman özel ve güçlü hissediyordu. Belki de aynı şeydi. Belki de Mike'ın gücü fizikseldi. Eğer hem Sarah, hem Christopher seçilen kişiler arasında olabiliyorlarsa, Mike ve Rose'da olabilirdi.)
Rose: Mike sana bir şeyden bahsedicem. Ama gerçekten dikkatle ve ilgiyle dinlemeni diliyorum.
Mike: Ne olursa...
---
(Daniel her zaman uyumak için gittiği köprünün altına gitti. Şimdi daha rahat da uyuyabilirdi. Üzerinde daha sıcak tutan kıyafetler vardı. Üstelik mutluydu da. Evet, Jordan aklından çıkmıyordu. Hep düşünüyordu, ama artık bir garsonluk işi vardı. Jordan da bunu isterdi zaten. Hayatına devam etmesini.
Öğlen yaptığı telefon görüşmesinde onu kabul etmişlerdi. Ona alacağı parayı, gideceği adresi söylemişlerdi. Çalışacak olduğu yerin adresinin bulunduğu kağıdı cebinden çıkardı. Ve masum bir gülümsemeyle bir süre kağıdı izledi. Bu onun hayattaki ilk başarısıydı. Olacaktı.
---
(Bu sırada da Chris Scarlett'i aramış. Ona Rose'dan ve partiden bahsetmişti.)
---
(Rose Mike'a her şeyi anlatmıştı. Bugün neler öğrendiğini, Chris'in anlattıklarını, Scarlett'ı, Sarah'yı, Christopher'ı, Delphi'yi..
Her şeyi anlatıp bitirdikten sonra arkasına yaslandı ve bir "oh" çekti. Mike'ın yüzünde şüphe vardı. Yaklaşık 10-15 saniye susup öğrendiklerini sindirdikten sonra Rose'a döndü, ve "yani o çocuk beni hileyle mi yendi?" dedi. Rose ağlamaklı bir surat ifadesi yapıp, "Biraz önce sana seni yenilmez yapacaklarını söyledim ve ilk tepkin bu mu? Helal olsun Mike McGlows."
Yerinden kalkıp alışveriş poşetini aldı ve içinden çıkardığı kirazları yıkamaya başladı.)
Mike: Bu kadar şeyi 5 dakikada öğrenmek beni yordu.
Rose: Normal tabi. Yani Harry Potter olduğunu öğrendin.
Mike: Hey! Benim gücüm fiziksel, unuttun mu? Bu arada benim gücümün bu olduğuna emin miyiz?
(Rose kiraz dolu ağzıyla konuşmaya çalışıyordu.)
Rose: Hağhalde bodor.
Mike: Ha?
(Rose kirazı yuttuktan sonra devam etti:
Rose: Herhalde budur.
(Mike onaylarcasına başını salladı.)
Rose: Chris'in verdiği partiye gideriz. Orda hepimiz oturup konuşuruz napacağımızı.
Mike: Olur canım.-Delphi'nin Gözünden-
Gerard: Vay vay vay.. Şu çocuklara bak sen. Hepsi birbirinden zeki çıktı.
Lily: Christopher ve Rose'un bir şeyler çözdüğünü anladık. Zaten tek o ikisi farkındaydı güçlerinin. Ama ya şu gözlüklü kız? Onu seçtiğimizi hatırlamıyorum. Nerden çıktı? Hepsinin kafasını karıştırıyor? Bizi nerden biliyor? Ya her şeyi mahvederse?
Gerard: O zaman o kızı durdurmalıyız Lily. Kızı durdurmalıyız.Devam edecek...