Hanna'nin anlatımı:
Gözlerimi açtığımda yine buradaydım.
Ama bu kez farklıydı.
Bu kez yere yığılmış, kanlar içinde nefes nefese kalmış, ellerini duvarlara sürterek kaçmaya çalışan bir kız değildim. Bu kez titreyerek karnımı tutan, çaresizlikten dua eden biri de değildim.
Bu kez güçlüydüm.
Parmaklarımı soğuk taş duvara sürttüm. Buranın kokusunu hatırlıyordum. Rutubet, çürümüşlük, çaresizlik… Ama bana işkence eden herkes ya öldü ya da kaçtı. Şimdi buraya kendi isteğimle döndüm. Ve bu kez, buradan çıkarken diz çöken ben olmayacağım.
Artık bir amacım vardı. Artık bir savaşım vardı.
Nana için. Annem için. Kendim için.
Kafamı kaldırdım, kapının küçük demir penceresinden dışarı baktım. Gardiyan az ileride dikiliyordu. Ne kadar zavallı olduklarını unutmuşum. Kaç kere bu adamların bana bağırarak emir verdiğini hatırlıyordum. Şimdi ise…
Şimdi isedevren tersine dönmüştü .
Ve kuralları koyma vakti gelmişti
Gardiyan yanıma doğru geldi ve köpeğe yemek verir gibi tepsimi atıp gitti.
Gardiyan arkasını döndüğü anda, içimde bir şey kaynayıp taştı. Ellerim yumruk oldu. Ayak bileklerimdeki prangaların ağırlığını hissetmeme rağmen bir adım attım.
**"Hey."** Sesim, bu taş duvarların arasında yankılandı.
Adam durdu, başını hafifçe çevirdi ama dönmedi. Beni küçümsüyordu. Aynı eskisi gibi.
**Hata.**
Bir anda ileri atıldım, prangalarımın sesi hücrede çınladı. Yere atılmış tepsiden kalan ekmeği kavrayıp hızla fırlattım. Sert bir tok sesiyle kafasına çarptı. Gardiyan sendeledi, küfürler savurdu ama ben çoktan yanına varmıştım.
Kolum hızla yukarı kalktı, dirseğimi boynunun yanına geçirdim. Bir boğa gibi homurdandı, beni sarsmaya çalıştı ama ben eski Hanna değildim.
"İnsanlara nasıl yemek verileceğini öğrenmen gerek." diye fısıldadım kulağına.
Kollarını çekmeye çalıştı ama kavrayışımı daha da sıktım. Nefesi boğazına düğümlendi, gözleri açıldı. Dizlerimin üstüne çökerek tüm ağırlığımı verdim, onu yere çekmeye zorladım. Tırnakları bileğime saplandı, ama umurumda bile değildi.
Sonunda bacakları titremeye başladı. Hırıltıları azaldı. Yavaşça, çok yavaşça yere yığıldı.
Tepsinin üstündeki ekmeği tekrar aldım, üstündeki pisliği silkeledim ve bir ısırık aldım.
Başımı kaldırdım, diğer mahkumların hücrelerinden bana bakan gözleri gördüm. Korku. Merak. Saygı.
Gözlerimi kırpmadan onlara baktım ve gardiyanın yerde yatan bedenine tekme attım.
"Kimse bana köpek gibi yemek atamaz."
Sessizlik.
Sonra hafif bir kıkırdama duyuldu. Bir mahkum ellerini demir parmaklıklara vurdu.
"Eğlence başlıyor."
dedi biri.Gülümsemem büyüdü.
Evet. Eğlence yeni başlıyordu.
Gardiyan yere düşerken bir anlık sessizlik oldu. Ellerimi yavaşça silktim, sanki üzerimdeki eski, zayıf Hanna’yı da atıyordum.
Kadın mahkumlardan biri alaycı bir kahkaha attı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düş Kafesi 🎀
Fantasysiz hiç bir sabah uyandığınız da herşey elinizden alınmış gibi hissettiniz mi? her şeyinizi.... çok acıtıyor biliyor musunuz? çok.... Bir gün bakarsınız kuşlar ötüyor, salıncakta sallanıyorsunuz anneniz arkanızda salıncağınızı sallıyor, sonra bir...