2×9

5.6K 354 128
                                    

Finalden önceki bölümü yazıyorum ve iyice düşünerek yazıyorum çünkü güzel yazmak istiyorum. Bu bölümde merak ettiğiniz her şey açıklanıyor. Önümüzdeki bölüm final. Finalin nasıl olacağı hakkında tahminlerinizi lütfen yazar mısınız? Keyifli okumalar :*
"Ne?" Dedi şaşkın bir sesle. "Ne şeytanı? Ne anlaşması?"

"Bilmiyormuş gibi yapma!" Diye bağırdım. Deli birinden farkım yoktu fakat nasıl olacaksa olsun bitsin istiyordum.

Ege'nin gözlerindeki kötülük tekrar ön plana çıktı. Daha önce ondan duymadığım kadar soğuk bir sesle konuştu.

"Aleyna, o bıçağı hemen bırak."

Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Bıçağı şimdi bırakmam. Eğer ne yaptığını anlatırsan bırakırım. "

Üç saniye boyu düşünceli bir ifadeyle baktıktan sonra konuştu. Canını ortaya atmaktan çekiniyordu sanırım.

"Tamam," dedi ve ellerini pes eder gibi kaldırdı. "Anlatacağım. Fakat bana söz ver. O bıçağı bırakacaksın."

Düşündüm. Kabul edecektim fakat yapmasam bile sonuçta gerçeği öğrenmiş olacaktım. İstediğimde şuanlık buydu.

"Söz veriyorum. Çünkü artık gerçekleri öğrenmek istiyorum."

Ege derin bir nefes aldı, boğazını temizledi ve konuştu.
"Şuan gözlerindeki ifadeyi görebiliyorum Aleyna'm. Kafan karışmış ve muhtemelen benim ne kadar kötü bir insan olduğumu merak-"

"İnsan olduğundan şüpheliyim." Diyerek sözünü kestim. Dediğime cevap vermeyerek kendi konuşmasına devam etti.

"Sana en başından anlatmayı dilerdim fakat yapamadım, yapamazdım. Sonrasıda çok geçti. Şimdi muhtemelen benim dediklerimle çok şaşıracaksın. İşin gerçeği, bundan 5-6 yıl kadar önce bir sevgilim vardı. Adı Mine'ydi. Ben ona aşıktım, Aleyna. Kimseye olmadığım kadar. Onun için her şeyi yapardım. Tıpkı onun benim için her şeyi yapacağı gibi.. Ve o bir gün, benim yanımdayken birden bayıldı. Çok paniklemiştim. Hastaneye kaldırıldı. O beyaz duvarların arasında beklerken kötü bir haber gelmişti. Kanserdi. Daha önce olmadığı kadar yıkılmıştım. Kurtulma şansı neredeyse hiçti ve durumu günden güne kötüleşiyordu. O sırada daha Mine'nin kanser olduğunu öğrenmeden izlediğim bir film aklıma gelmişti. Filmde kız şeytanı çağırıyordu. Sonuçta bir filmdi ve işe yarama ihtimali yok denecek kadar azdı. Fakat o kadar çaresiz durumdaydımki her türlü tehlikeyi göze aldım ve denedim... Tuhaftı ama başarmıştım. İşte o zaman şeytanla bir anlaşma yapmıştım. O benim sevdiğimi, Mine'mi iyileştirecekti, fakat ondan önce karşılığında ona bir beden verecektim. Kimse kendi bedenini şeytana satmak istemezdi. Şeytanda bu yüzden intiharı uygun gördü. Ben bir kişiyi intihar etmesine sebep olmalıydım çünkü kimse şeytana bedenini kullanması için vermezdi işte. Ailem yada yakın arkadaşlarımı oyuna katamazdım. İşte bu yüzden bu oyunum için bir kurban gerekiyordu."

"O kurbanda bendim." Gerçekler her zaman acıtırdı, bu bir kuraldı fakat fazlasıyla şoktaydım. Gözlerim dolmuştu ve hiç hissetmediğim kadar kötü hissediyordum. Bütün hayatım bir yalan, bir oyun üzerine kuruluydu. Kalbimin acısı artarken Ege konuşmaya devam etti.

"Maalesef öyle. Okul kantininde seni uzaktan gördüğümde aklıma gelmişti. Sen benden hoşlanıyordun. Kendin bunu bana söylememiştin ama birilerinden duymuştum. Şimdi tam zamanıydı. Seninle tanışmak için."

"Ve tanıştın."

"Aynen öyle. Fakat sonra her şey değişti. Daha tanıştığımızdan kısa bir süre sonra senden hoşlanmaya başlamıştım. Mine'den sonra böyle bir şey olacağını sanmazdım fakat olmuştu işte. Tamda o sıralarda Mine öldü. Zaten artık sevgiliydik ve senin beni sevdiğin gibi bende seni seviyordum. Bu yüzden şeytandan anlaşmayı bozmasını istedim fakat geri dönüş yoktu. Bazen içime girerek, bazende kendi başına seni delirtmek yolunda şeyler yapıyordu. Sen intihar edene dek devam edecekti, hatta ediyor, sen ölüncede bedenini alacak. Karşılığında Mine'ye hayat verecek. Beni asla affetmeyeceğini biliyorum Aleyna. Fakat bilmeni istediğim şey o ki, ben ne kadar kötü bir insan olursam olayım, seninle birlikte olduğum her zaman seni gerçekten sevdim. Üzgünüm."

Gerçekten üzgündü. Gözlerinde bu sefer benim Ege'mi de görüyordum. Kendimi onun yerine koyuyordum, yaptığı çok büyük bir hata olsada kendine göre haklı sebepleri vardı ve beni gerçekten seviyordu. Tıpkı benim de onu sevdiğim gibi. Ama yaptığı affedilemezdi çünkü bugüne kadar hep intihar etmem için çalışmıştı ve bu anlaşmaya göre intihar etmediğim sürece yaşadığım şeyler devam edecekti.
Bu evden çıkıp düşünmem gerekiyordu. Yanaklarım ıslaktı. Ağlıyordum. Muhtemelen dağılmış saçlarımla korkunç görünüyordum.
Bıçağı bırakacağımı hiç sanmazdım fakat bıraktım ve yanıma, halıya düştü. Ege bana ne yapacağımı anlamaya çalışır gibi bakarken ona hiçbir şey söyleme gereği duymadan hızlı adımlarla yanından geçtim, şaşkın bakışları arasında kapıyı çarparak evden çıktım.
Çözüm yolu bulabilir miydim bilmiyordum. Her şey iyi mi kötü mü bitecek bilmiyordum.
Fakat çok iyi bildiğim bir şey vardı. Bu kabus başından beri evle ilgiliymiş gibi hissediyordum. Kabus eviymiş gibi. Fakat bu kabus ev değildi, kabus benim hayatımdı.

KABUS EVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin