2×10 - FİNAL

6.6K 315 148
                                    

   Herkese merhaba! Uzun zaman sonra, ilham tekrar gelip hikaye toparlandıktan sonra, Kabus Evi'nin final bölümüyle karşınızdayım. Öncelikle 69 k olmuşuz ve sizleri çok sevdiğimi belirtmek istiyorum! Desteklerinizi hiç kesmediniz! Teşekkür ederim. Bu hikayenin bende hep özel bir yeri olacak.
~Ayrıca söylemek istiyorum ki yakın zamanda yeni bir hikayeye başlayacağım. Bu hikayenin sizce türü ne olmalı? Korku mu olsun? Yoksa değişik bir tür mü? Belirtirseniz sevinirim.
~Bir de Kabus Evi'ni yazmaya başlayalı bir yıldan fazla oldu. Şimdi yazsam daha iyi yazacağım fikrindeyim. Sizce hikayeyi düzenleyeyim mi, yoksa orijinal haliyle kalsın mı? Bunu da belirtirseniz sevineceğim.
Final bölümüne geçelim! Umarım beğenirsiniz.
    Evden çıktıktan sonra sadece birkaç adım yürüdüm. Bacaklarım yorgundu ve yaşadıklarım ağır basmış gibi bacaklarıma ağrılar saplanmıştı. İçimde onlarca duygu yüklü iken dolu dolu gözlerimle arkamı dönüp o eve baktım. Ege peşimden gelmiyordu, gelmesini de istemezdim. Çünkü karar vermeliydim.
   Hayatımın en güzel yılları olması gereken süreyi aynı bir şizofreni hastası gibi sesler duyarak, aynı bir bipolar hastası gibi halüsinasyonlar görerek acılar içinde harcamıştım. Bunların tek sorumlusu ise Ege'ydi. Onun ölmesi gerekiyordu. Bunu hak eden oydu ve eğer onu öldürürsem şeytana istediği gibi bir beden kurban etmiş olacaktım. Ege'yi öldürecek cesaretim olması için dua ettim.
    İkinci bir seçenek olarak ben ölecektim. İntihar edecektim. Bu gerçekten aklı yerinde olan bir insanın çok zor yapabileceği bir şeydi. Gerçi aklımın yerinde olduğundan emin değildim.
   Eğer bu iki zor seçenekte olmazsa bu lanet peşimi bırakmayacak gibiydi. Önümdeki her şeye rağmen umut vaad eden yıllara yazık olacaktı. Hatta kısa bir süre içinde aklımı tam olarak kaçırıp akıl hastanesine yatma ihtimalim de olasıydı.
  Bir anlığına bütün düşüncelerimi kenara verdim ve fazla kullanma fırsatım olmayan arabama binip, çalıştırdım. Şile'ye gidecektim. Orada denizi gören ıssız uçurumlar vardı. İntihar etmek için güzel bir seçimdi. Gerçi hala kararımı tam olarak vermemiştim ama Ege'yi öldürmek tüm yaptıklarına rağmen içimden gelen bir şey değildi.
   Yola çıktıktan kısa bir süre sonra arkamdan bir araba geldiğini fark ettim. Bu arabayı ilk bakışta tanımam zor olmadı. Ege arabasıyla peşimden geliyordu. Hemen gaza bastım ve izimi kaybettirmek için elimden geleni yaptım. Bir süreliğine bunu başardığımı da düşündüm.
   Düşüncelerin beni boğduğu bir yolculuktan sonra uçurumun biraz uzağında açık bir alana arabamı park ettim. Uçurum kenarına doğru yavaş adımlarla yürüdüm ve denizin kokusunun ve rüzgarının yükseldiği uçurumun ucunda durdum.
   Denizden gelen güzel kokuyla gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Bu huzurdu. Çünkü bu özgürlüktü. Kollarımı iki yana açtım. Dünya'nın en kötü insanı bile olsa ben başka birini öldüremezdim. Bu yüzden kendimi öldürmeliydim.
   Boşluğa doğru ayağımı uzattığım anda bir fren sesi duymamla gözümü açtım. Sesin geldiği yöne baktığımda Ege'nin arabasının benimkinin yanında durduğunu gördüm. Ege içinden indi ve gözleri biraz uzakları tarayarak beni buldu. Gözlerindeki acı ifadeyle bağırdı. "Aleyna, bekle!"
  Ege bana doğru koşmaya başlarken başımı hayır anlamında salladım ve daha tekrar intihara kalkışmadan olan oldu. Sırtımda hissettiğim soğuk bir güç karşısında ağzımdan istemsiz küçük bir çığlık kaçtı. Ayaklarım saniyesinde yerden kesildi ve son anda ellerim bir kara parçasını, uçurumun kenarını tutmayı başardı.
   Tek elimle havada asılı kalmışken bir gücün beni ittiğini idrak ettim. Fakat neden elimi bırakıp düşmek istemiyordum? İntihar etmek tahminimden zor muydu?
   Zaten yorgun olan bedenim beni daha fazla taşıyamazken sonun geldiğini biliyordum. Kendi isteğimle olmasa da intihar etmiş sayılacaktım. Gözlerimi sıkıca kapatıp daha fazla yormak istemediğim elimi bıraktığım anda, sıcak bir el bileğimi kavradı. Şaşkınlıkla ona baktım. Bu Ege'ydi.
   Ben ne düşüneceğimi bilemezken gayet güçlü bir şekilde beni tek hamlede yukarı çekti ve sarıldı. Sarılırken titreyen sesiyle konuştu.
"Bu saatten sonra ölmene izin veremem. Ben sana gerçekten aşık oldum. Hiçbir şey umrumda değil, ölmene izin vermeyeceğim."
   Hiçbir şey söyleyemedim. Söyleyecek bir şeyim kalmamıştı. Bu kabuslarla dolu hayat kendi kararımı verip intihar etmemi bile engellemişti. Aklıma gelen tek bir cümle vardı.
"Ege... Her şeye rağmen seni sevdim."
"Bende seni sevdim, seviyorum."
   Sarılmamız bitti ve Ege önce kendi kalkıp sonra beni yerden kaldırdı. Kendisi uçurum tarafındaydı, beni uzak tuttu. Hala üzgün gelen sesiyle konuştu.
"Sonunda anladım aşkım." Buruk bir şekilde gülümsedi.
"Neyi anladın?" Diye sordum, ben bir şey anlamamıştım.
"Ne yapmam gerektiğini."
Kaşlarımı çattım. "Ne yapacaksın?"
"Bu işi bitireceğim. Baştan beri suçsuz olan sen değil, suçlu olan kişi cezasını çekmeli, öyle değil mi?"
  Bunu der demez bir adım geriye, uçuruma doğru gidince gözlerimi şaşkınlıkla açtım. Kalbim korkudan ve adrenalinden çıkacak gibi akıyor, gözlerim yanıyordu. Ne yapacağını anlayarak "Yapma." demek istedim ama sesim çıkmadı ve sadece yapma diye ağzımı oynatabildim.
   Bir adımını daha attı ve havadaki ayağına ağırlığını vermeden önce, buruk bir şekilde gülümseyip "Elveda." dedi.
   Tüm gücümle "Hayır!" diye bağırdığımda bedeni geriye doğru düştü ve görüş açımdan kayboldu. Panik içinde "Olamaz." diye sayıklarken arkasından, aşağı doğru baktım ve son anda onu denize dik bir şekilde çakılırken gördüm.
   Denize düştüğü anda çıkan ses ve etrafa saçılan sular bir intiharın yankısı gibiydi. Deniz gencecik bir adamı, arkasındakilere acımadan dalgalarının içinde yutmuştu. Benimse acı içinde attığım çığlıklar artık hiçbir işe yaramayacaktı. Gözlerimden akan yaşlar da uçurumdan düştü, o dalgalarıysa engelleyemedi.
   İçimdeki acı tarif edilemezdi. Ege gitmişti. Lanet gitse de ne fark ederdiki? Sonuçta bundan sonra Ege olmayacaktı.
   Tek başıma sessiz sakin bir hayatım olacaktı. Bunun için sevinmem lazımdı belki de ama ne yapacağımı bilemez durumdaydım.
   En sonunda gözyaşlarım dindiğinde arabama doğru yürüdüm ve bindim. Gitmeden son bir kez uçuruma doğru baktım. Şimdi olması gerekenlerin olduğunu hissediyordum. Bundan sonra toparlanmak zaman alsa da yapacaktım. Hiçbir şey için geç değildi.

   Ben her şeye rağmen yaşayacaktım.

Son.

   Bu benim aklımdaki sondu ve böyle yapmak istedim. Her şey için yeniden teşekkürler. Sosyal medya hesaplarımı buraya bırakıyorum, konuşabilir, fikirlerinizi söyleyebilirsiniz. Yeni bir hikayede buluşmak üzere!

Tumblr/Twitter: hadesinkizii
Bookstagram: angelaninguncesi
Insta: xsibelkaya
Snap: sibel.ky
Ask fm: ky_sibel
Phhhoto: sibelkaya

KABUS EVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin