2×8

5.4K 321 26
                                    

Umarım beğenirsiniz bu bölümü. Yazdığım en uzun bölüm oldu. Aynı zamanda yazarken bile heyecanlandım. Finale doğru yaklaşırken sormak istiyorum, nasıl bitmesini isterdiniz? Aklımda final için üç çeşit kurgu varda. Size keyifli okumalar :*
Ağlamak, haykırmak istiyordum. Burnumun sızladığını hissediyordum. Öte yandan ağlasam Ege'ye ne diyecektim? Kalbim çok acıyordu. Gerçek olmasın istiyordum. Ege kötü biri olmasın.
Bir yandan merakta ediyordum. Ege ne için çözüm bulmak istiyordu, ne için şeytandan yardım istemişti, karşılığında benimle ilgili ne vermişti? En azından artık benimle ilgili olduğuna emindim çünkü bu olaylar sadece benim başıma geliyordu. En sonunda Ege'ye cevap vermem gerektiğini fark edip konuştum.
-Hadi aşağı inelim.
Gülümseyerek söylemiştim. Sahte bir şekilde gülümseyerek. O günümün geri kalanı sıradan geçmişti.
...
Sabah uyandığımda saat 11.30'du. Ege hala uyuyordu. Birden hatırladım. Ben iyi hissetmediğim için işe gitmiyordum ve yakında bırakmayı bile düşünüyordum ama Ege işe gidiyordu ve bugün hafta içiydi. Yani işte olması gerekirdi.
Alarm çaldığında uyanmamış olabilirdi. Bu yüzden hemen Ege'yi uyandırmak için omzuna dokundum.
-Ege?

Gözünü açmadan konuştu:
-Hı?

-Senin işe gitmiş olman gerekmiyor mu?

Yaklaşık üç saniyelik sessizlikten sonra birden gözlerini açınca yerimden sıçradım. Ege fazlasıyla hızlı bir şekilde yerinden fırladığında şaşkınlığımı gizlemeden edemedim. Panik bir şekilde konuşurken bir yandan kot pantolonunu ve tişörtünü giyiyordu.
-Ya lanet olsun! Alarm çaldığında uyanmamış olmalıyım!
Yarım dakika gibi bir sürede hazırken, hızlı adımlarla yatak odasının kapısına yöneldi. Odadan çıkarken seslendi:
-Akşama görüşürüz aşkım!
Onun bu aceleci haline gülmeden edemedim, fakat tamda bu sırada dün ortaya çıkan korkunç gerçekler aklıma geldi ve gülümsemem yüzümde kurudu. Bir anlığına Ege'nin benim tanıdığım Ege'm olduğunu hissetmiştim. Daha doğrusu sanmıştım. Halbuki öyle değildi.
Sıkıntıyla gözlerimi devirdim ve kafamı geri yastığa koydum. Sonsuza dek yatmak istiyordum. Bütün sorunlardan kaçmak. Olaylardan uzaklaşmak. Bunun mümkün olmadığını biliyordum fakat araştırmaya devam etmeden önce birkaç saatlik uyku mümkündü.
Gözlerimi kapattığımda hala uykumun var olduğunu hissettim. Uyumam zor olmayacaktı.
Önce ayağımda bir şey hisseder gibi oldum. Hafif soğuk. Henüz ne olduğuna anlam veremeden ayak bileğimden tutulduğum gibi hızlı bir şekilde aşağı çekilmemle, çığlık atarak ve sıçrayarak uyanmam bir oldu.
Etrafıma bakındığımda bir an algılamakta zorlandım. Hala aynı yerde yatağımdaydım. Ve üstelik uyanmama sebep olan şey aşağı doğru çekilmem olsada, hala tam olarak yattığım yerde olduğuma göre, sanırım bir kabus görerek uyanmıştım.
Kabus kelimesi hala hayatımı rahat bırakmıyordu.
Kalbim hala çok hızlı atıyordu. Hala titriyordum. Bedenim şok geçiriyor olmalıydı. Gözüm saate takıldığında oldukça şaşırdım.
Saat 16.00dı. Ne ara saatler uyumuştum hiç anlamamıştım. Bedenim hala hiç uyumamış gibi yorgundu. Ruhumda öyle.
Zorlanarak yataktan kalktım. Hiçbir şey yapmak istemiyordum. Sanırım depresyondaydım. Psikologda öyle söylemişti. Bir kez o psikologa gitmem hayatımda çok şey değiştirmişti.
Uykulu halimden kurtulmak için gidip yüzümü yıkadım. Biraz faydası olmuştu.
Yavaş adımlarla mutfağa gittim. Nescafe içmeyi seviyordum. İyi gelmesini umarak yapacaktım. Nescafeyi dolaptan çıkardığım sırada kaç gündür yemek yemediğimi fark ettim. Üç gün mü olmuştu dört gün mü saymamıştım ama ciddi anlamda hiç yemek yemiyordum fakat daha yeni fark ediyordum. Bedenime doğru baktığımda zayıfladığımı fark ettim. Hemde fazlasıyla.
Nescafeyi tekrar dolaba koyup dolaba baktığımda sadece makarna görebildim ve onu aldım. Makarnayı tezgaha bıraktım. Bu sırada bir ses geldi ve duvarlara çarpıp yankılandı, bir şey kırılmış gibi. Ürpermeme sebep olmuştu.Kulaklarım beni yanıltmıyorsa salondan gelmişti.
O sese gitmemem gerekiyordu, biliyordum. Gidersem bir şey olacaktı, yine biliyordum. Fakat gitmesem bile yine bir şey olacaktı. Olaylar beni rahat bırakmayacaktıki.
Sanki bıçak işe yarayacakmış gibi elime bir bıçak aldım. En azından daha güvende hissedecektim.
Salona doğru yavaş adımlarla yürüdüğümde girdiğim stres artmıştı. Derin bir nefes alıp salonun içine girdiğimde hiçbir şeyin olmamasına karşın durdum.
Elimde bıçak salonun ortasında duruyordum ve sessizlik hakimdi. Ölüm sessizliği gibi. Gördüğüm kadarıyla hiçbir şey kırılmamıştı ama kırılma sesi duyduğuma emindim. Hala öylece dururken sadece dışarıdan kuş sesleri geliyordu ama sessizliği bozmaya yetmemişti. Tamda şuanda delirecek gibiydim.
Ani bir şekilde bana doğru bir şeyin fırladığını gördüğümde refleks olarak yere atıldım. Duvara çarpan bir şeyin kırılma sesi geldiğinde kulaklarımı kapatmıştım. Ağlıyordum, yine ve yine.. Korkarak duvara doğru döndüğümde duvara fırlatılmış şeyin, önceden masanın üstünde duran vazo olduğunu gördüm. Eğer relfkesim yetmeseydi ve kendimi yere atmasaydım o vazo belki de kafama gelecekti, belki de çok kötü olacaktım.
Ağlıyordum. Yere düştüğümde elimden düşmüş olduğunu fark ettiğim bıçağı yerden aldım ve yavaşça ayağa kalktım. Resmen delirmiş gibiydim. Ağlayarak boşluğa doğru bıçak tutuyordum.
Dış kapının açılma sesi geldiğinde hızla o tarafa gördüm. Ege içeri giriyordu. Onu gördüğüme hiç sevinmemiştim. İlk defa ondan nefret ediyor gibi hissettim. Tahammül sınırlarım aşılmıştı. Henüz beni görmeden içeriye girip kapıyı kapattı.
Benimle göz göze geldiğinde ufak çaplı bir şok geçirdi. Titreyen elimle ona doğru bir bıçak doğrultmuş, ağlayarak ona bakıyordum. Mahvolmuş görünüyor olmalıydım. Sesi korkak bir şekilde çıktı:
-A-aleyna?
Hala ona doğru tuttuğum bıçağı bırakmazken gözlerimden yaşlar akmaya devam ediyordu.
En sonunda bana doğru bir adım atmaya kalktığı zaman, ağlamaklı fakat güçlü bir sesle bağırdım.
-Yaklaşma!
Gözleri büyüdü ve kaşları çatıldı. Yüzünün her zerresi şok içindeydi. Benden böyle bir şey beklemiyordu.
O eskiden sevdiğim adamdı ama sevgim geçmişte kalmıştı. Bu adam hayatımı tehdit ediyordu ve engellemenin vakti gelmişti. Bitsin istiyordum. Sağ yada diri fark etmez. Sadece bitsin istiyordum.
Ege ellerini teslim olur gibi kaldırarak, bir adım daha atmaya kalktığı sırada canıma tak etmişti ve bağırdım.
-Yaklaşma! Orada dur! Şeytanla ne yaptın anlatmanı istiyorum!

KABUS EVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin