GU-4

104 1 2
                                    

İrem

Elini Can'ın yatağının üzerindeki ipek dokulu yumuşak pikenin üzerinde gezdirirken "En son ne zaman gelmiştim bu eve? Bu yatağa en son ne zaman dokunmuştum?" diye düşündü. Üç yıl önce Can'la araları iyiyken, kendine hatırlatmak istemediği o olaylar olmadan önce gelmişti. Eline komodinin üzerinde duran çerçeveyi aldı ve yatağa sırt üstü bıraktı kendini. Çerçevede Can ve Gökhan'ın resmi vardı. O fotoğrafta o da vardı ama fotoğrafta kendisi kesilmişti. Gözleri doldu. Gelmesini istemeyip sürekli oyaladığı kara bulut artık üzerinde ve yağmur yağdırmaktaydı.

"Haklılar" diye mırıldandı.

Tavana odaklandı. Küçükken Can ve Gökhan'la beraber tavana yapıştırdıkları yıldızlar yoktu. Can kapalı ortamda fazla durmaktan hoşlanmadığı için küçükken akıllarınca böyle bir çözüm üretmişler, gerçekten,az da olsa yardımı olmuştu Can'a. Yıldızlardan iz aradı. Yoktu. Can'ın yastığını eline aldı, yastığı kokladı. Hiç değişmemişti. Hala aynı losyon, losyonla aynı kokudaki parfüm... Özlediğini fark eder etmez hemen yastığı bıraktı elinden. Kendinden kaçarcasına yatağı düzeltip çıktı odadan.

Melodi ve Ege

Hızla çarpan kapıyla birlikte zor fakat zorunda olarak ayrıldılar birbirlerinden. Kime yakalandıklarını bilmiyorlardı. Nefes nefese kalmışlardı. Ege Melodinin suratını kendisine döndürdü ve alnını alnına dayadı. Gözlerini kapayarak anın tadını çıkarmak ve bu anın her ince ayrıntısını beynine kazıyacak kadar öylece durdular. Melodi'nin melisa kokusunu içine çekti. Burnunun uzun süre bu kokuya hasret kalacağını bilerek derin derin çekti içine. Melodi bu süre içinde Egeyle, yine, sabaha birbirlerinin gözlerine bakarak ve göz renklerinin her katmanını inceleyerek bakmak, yüz hatlarını ezberleyerek ve teninin dokusunu parmak uçlarına ezberleterek uyanmak istiyor ve bunun hayalini kuruyordu. Gözlerini açtıklarında okulda olduklarını hatırlayınca ayrılmak zorunda oldukları nihayet anlayabildiklerinde Melodi Ege'nin ona yaptıklarını hatırladı. Aşkla bakan kahverengi gözleri öfkeye dönüşünce, Ege hemen ondan uzaklaşması gerektiğini biliyordu. Melodiyle iddia için çıkarken ona sırılsıklam aşık olmuştu. Sevmekten kaçan kendisi şimdi aşka tutulmuştu.

Sessizliği bozdu Melodi. "Seni sevmekten nefret ediyorum!" Beyaz ojeli ellerini yumruk yapıp Ege'nin omzuna vurdu. Ege ellerini tuttu kızın. Daha fazla konuşmasını engellemek için öptü dudaklarından. Kendisine "İttir şunu" diye komutlar veren beynine üstün geldi kalbi. Sıkı sıkı sarıldılar.

"Hadi bir yerlere gidelim"

"Olmaz Ege, işim var biliyorsun"

Aklına gelen fikirle sadece kafasını salladı Ege. Birbirlerine veda edip ayrıldılar.

Gökhan

Göksel ikinci bardaktan sonra kendini kaybetmiş ve sarhoş olmuştu, üçüncü bardağınıda bitirdiğinde Gökhan; "Artık yeter!" dedi hiddetle. "İçme!" Göksel'in elinde ki bardağı aldı.

"Ya bıraksana be!"

"Hadi yürü eve gidiyoruz Göksel"

"Eve gitmek istemiyorum tatlıııım"

"Sabaha kadar burda mı durucaksın?"

"Evet hıgh!" Bir şey demeden Göksel'i kucağına aldı.

"N-n-napııyorsuun Gökhaan!"

Cevap vermedi Gökhan.

"Bıraksana beni be hayvan! İndir beni!" Gökhan merdivenlerden inerken kızın kafası onun omzuna çarptı ve uykuya daldı. İçten içe güldü Gökhan.

Güneşi UyandıralımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin