Ölüm...
Ölüm, sahile vuran bir dalga gibiydi.
Geleceği bilinen ama aniden gelen, sert bir dalga gibi...Tuvaletin kapısını sertçe açıp içeri girdiğimde isminin Dağhan olduğunu bildiğim çocukla göz göze geldik.
"Sen kafayı mı yedin? Burası erkekler için." Gözlerimi renkli gözlerine dikmiş, soru sorarcasına bakarken neredeyse ağlamak üzere olan ifadesini süzdüm.
Bir ileri bir geri giderken parmaklarını saçlarının arasından geçirip dudağını ısırıyordu. Bana dönüp kısık çıkan sesiyle konuştu;
"Annesi intihar etti."
Ve işte bir kez daha.
Bir kez daha kafamın içi allak bullak olmuştu. Beynimi yıkıp geçen bir şok daha beni bulmuştu.
Bugün okulun 2. günüydü. Ve ben henüz okula bile adapte olamamışken olaylar önümde debeleniyordu.
Son bir aydır başıma gelmeyen kalmamıştı.
"Na..nasıl?"
Dün gözlerimin önünde olan güzel kadın, şimdi ölümle baş başaydı.
Bu acıydı...
"3 kutu hap, Arya." Gözlerim fal taşı gibi açılırken, dudaklarımın aralanmasına engel olamadım.Bir insan kendini nasıl öldürebilirdi?
Peki ya geride bıraktıkları?
Bir insan kendiyle birlikte nasıl onlarıda öldürebilirdi, yokluğuyla?
Ne hakkı vardı buna?Sustum.
Söylenecek bir şey yoktu.
Sustum."Gece'ye haber vermeliyiz." Başımı onaylar anlamda salladığımda hâlâ ne diyeceğimi bilemez vaziyetteydim.
Gece Madra...
Karanlık çocuk.
Bana anlattığı tek şey, karanlık.
Ne olduğu bilinmez, karanlık.
Hakkında bilinen tek şey, karanlık.
Gece Madra.. Karanlık..."Arya belası?"
Sesi duyduğum yöne kafamı çevirdiğimde sırtını kapıya yaslamış, elleri ceplerinde, koyu gözleriyle bana bakıyordu.
Kafamı Dağhan'a çevirdiğimde ne yapmam gerektiğini bilmiyor, sadece bakıyordum.
"Ne oluyor burda?" Sesi sertleşmişti.
"Ge-gece.." Gözlerini bana tekrar diktiğinde, renk bir ton daha koyuya çalmıştı.
"Söyle."
Kaba tavırları bazen yerini boşluğa bıraksada, geri gelmesi çok zaman almıyordu. Fakat şimdi konumuz bu değildi.
"Konuşabilir miyiz?"
Cesaretime bir kez daha hayret ederken 'sana ne oluyor, Arya' diye düşünmeden edemedim.
"Ne hakkında?"
Soru sorma be çocuk!
"Gece... Lütfen..." Bakışlarını Dağhan'a çevirdiğinde gözlerinin rengi hâlâ koyuydu.
Ve bakışları tekrar beni bulduğunda gözlerim yanmaya başlamıştı.
"Benden uzak durmanı söylemiştim sana. Arkadaşlarımdanda! Beni bulamayınca onlara sarma. Uzak dur,Arya belası!."
Gözümden akan yaş, kalbime yediğim tekmeden daha az hasar vermişti.
Neden ağladığımı bilmiyordum.
Beni yanlış anladığı için mi?
Annesinin durumu için mi?
Yoksa gerçekten ondan uzak kalmak zorunda olduğum için mi ...
Dağhan'ın sesinin yükselmesiyle nefesim kesilmiş, ürkmüştüm.
Söyledikleri karşısında dudaklarım aralanmış, yüzüm kızarmıştı.
"Yeter artık! Kes kıza bağırmayı! Ulan annen ölüyor, annen!"
Gece'nin gözlerini okuyamaz hâle geldiğimde , sağır edici o bağırma kulaklarımı delip geçmişti.
"Ne diyorsun sen ulan!? Ne diyorsun?!" Dağhan Gece'nin yumruklarından kurtulmaya çalışırken attığım çığlıklara engel olamıyordum.
"Annen diyorum allahın belası! Annen intihar etti! Ve sen o lanet piçliğin yüzünden sana yardım etmek insanların kalbini sikip atıyorsun!"
Gece'nin son yumruğunu tuttuğumda, sinirinin hedefi olup yere savrulmuştum.
Ben acıyla inlerken, Gece Dağhan a vurmaya devam ediyor, Dağhansa ona lanetler yağdırıyordu."
Nihayet sese gelen öğretmenlerden ve öğrencilerden 3 ü beni yerden kaldırırken diğerleri ikisini ayırmıştı.
Boş koridorda onların yardımıyla, ilerlerken gözlerimden yaşlar akıyor, kulaklarımda bağırışları yankılanıyordu.
Sinir hastası olduğuna kanaat getirmiştim.
Ondan uzak durmam gerektiğine kanaat getirmiştim.
Eve gitmek istiyordum.***
Gece'den..."Elimizden gelen herşeyi yaptık, Gece Bey."
Hayır. Kocaman bir kâbusun içindeydim.
18 yıldır uyanmadığım bir kâbusun içinde kıvranıyordum.
Hayır.
"Yapmış olsaydın yaşıyor olurdu! Yapmış olsaydın yanımda olurdu! Anlıyor musun!? Hani ! Hani nerde!?"
Beynimin içi alev alevdi.
Duvarlara yumruk atarken bilincimi kaybetmiş gibiydim.
Böyle olmak istemiyordum.
Bu kadar... Bu kadar aciz olmak...
"Gece Bey, lütfen..."
Zar zor yatırıldığım sedyede bağırmaya devam ediyordum.
"Bunun hesabını vereceksiniz!"
Gözlerimden akan yaşlara küfürler ederken, yediğim o sakinleştiricinin etkisiyle gözlerim kapanıyordu.
Ve işte mahkum edildiğim bir karanlık daha benimleydi.
1,
2,
3
Ve Karanlık ...Sevmez bir adam olduğumda, sevilmez bir adamda olmuştum.
Bir insan kaç insanı sevebilirdi?
Bir insanı kaç insan sevebilirdi?
Son hep aynı son değil miydi?
Karanlık.
Ben karanlık olmaktan hiç vazgeçmeyecektim.
Ben karanlıkta kıvrandığım her gün o karanlığa daha fazla bürünecektim.
Annem karanlığa gitmişti.
Artık o karanlıktan dönemezdim.Gözlerim kapalıyken, yüzüme vuran aydınlıkla irkildim.
Gözlerim yavaş yavaş aralandı.
O'nu görünce, fısıldadım.
Bu kez sesim sert çıkmamıştı.
"Işığı kapat."BÜTÜN UMUTSUZLUKLARA "IŞIK AÇMANIZ" DİLEĞİYLE...
- Aleyna Çelik
![](https://img.wattpad.com/cover/46108792-288-k650420.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLK KARANLIK
Teen Fiction"Gözlerim kapanırken, sağır edici o sessizliği iliklerime kadar hissettim. Kırılan kemiklerimin acısı beynimi uyuşturuyor, bilincimi yıkıp geçiyordu. Ölmek için kıvranıyor ama başaramıyordum. Sessizlik yerini ambulansın siren sesine bıraktığında kul...