Sabah uyandığımda bir çadırdaydım. Çadırdan çıktım ve etrafa bir göz attım. Carl'ı bir kütük üzerine oturmuş bir şekilde gördüm. Yanında gittim.
BEN= Ne yapıyorsun burda?
Carl hiç bir şey söylemedi sadece döndü ve gözlerime baktı. Uzunca bir süre göz göze geldik. Ben artık carl'ı anlayamıyordum. Bir kötü davranıyor bir iyi davranıyordu.
"Dengesiz odun"CARL= Sadece oturuyorum.
BEN= Sana eşlik edebilir miyim?
CARL= Tabi.
Yanına oturdum. Ellerimiz yan yanaydı. Elini biraz elime doğru kaydırdı ve ellerimiz değmeye başladı. O kadar heyecanlanmıştım ki....
Ona dönüp gözlerine baktım.
BEN= Sen ço-çok değişiksin ¿
CARL= Nasıl?
BEN= Be-benim için özelsin.
Allah 'ım bu konuşma nereye gidiyordu.
BEN= Yani sen sen...
CARL= Beni görünce kalbin hızlıca mı atıyor?
sustum, sustum ve sustum...
Carl elimi sıkıca tuttu. El ele karşımızdaki küçük nehiri seyretmeye başladık.
Ben başımı Carl'ın göğsüne koydum ve gözlerimi kapattım.
Kapattığımla geri açtım. Kafamı telaşla kaldırdım.
BEN= Carl amma nerde?
CARL= Ben onu yanımıza getiriyim.
Gitti ve getirdi.
Amma'yı kucağıma aldım. Üçümüz oturmaya başladık. Birden bir çığlık sesi duyduk.CARL= Siz burada kalın gidip bakacağım.
BEN= Hayır, amma'yı bırakıp ben de geliyorum.
CARL= Çabuk ol !
Birlikte çığlığın geldiği yöne gittik. Bizim yaşlarımızda biri kız biri erkek genç.
Ben okumla Carl silahla aylakları vurduk. Sonra da kampa gidip tanıştık. Sevgililermiş. Carl'a, bak onlar sevgili biz neyiz peki şu konuya açıklık getirelim artık tarzında baktım.
CARL= (elimi tuttu) biz de az önce sevgili olduk.
BEN= Ne! Haa evet evet.
Kamptakiler ile arkadaşlarımızı tanıştırdık. Çok sohbet etmedik ama yarın bütün soruları soracaktım.