13. Bölüm: Bir Ezgi Vakası

99 4 0
                                    

Multimediada Efe ve Serenay var. İyi okumalar. ^^

Efe'yle el ele okulun yakınındaki alışveriş merkezine doğru yürümeye başladık. Ayaklarıma bakarak yürüyordum. Çünkü Efe okuldan çıktığımızdan beri hiç konuşmamıştı. Doğrusu canım da sıkılmıştı. Bende bu yüzden ayaklarıma bakıyordum. Canım ayaklarım benim. İyiki var bu ayaklarım ya. Siz olmasanız napardım ben? Anneniz sizi çok seviyor.

Ne?! Anneniz sizi çok mu seviyor? İyice kafayı sıyırdım bende. Sıkıntıdan resmen ayaklarımla konuşmuştum ya. Konuşmayı bırak, iltifat ettim lan!? Ayaklarıma onları sevdiğimi söyledim. Yoksa, yoksa ben deliriyor muyum? Belki de bir sendromdur?
"Ayaklara Aşık Olma Sendromu"
Hatta kısaltması da "AAOS" olur.

Ayağım yerdeki taşa takıldı. Ve düşüncelerimden çıktım. "Ayaklara Aşık Olma Sendromu" diye bir şey saçmaladım ya az önce ben. Ve tabiki daha fazlasını. Biraz daha iç sesimle yalnız kalırsak hiç iyi şeyler olmayabilir.
Efe'ye aniden döndüm;
"Sigaran var mı bro? " dedim. Şaşkınlıkla ağzı açık kaldı. Bro mu dedim ben ona? Aha Serenay. Şimdi sıçtın kızım. Hemde ağır sıçtın. En kaliteli tuvalet kağıdı bile temizlemeyecek bunu. Haberin olsun.

"Ne dedin sen ?" Egzotik dram müziği eşliğinde gelen soruya verebilecek hiçbir cevabım yok. Battı balık yan gider diyerek "Bro" diye haykırdım. Evet gençler, malım. Efe önce bana umutsuz vakaymışım gibi baktı. Çocuk ta haklı şimdi. Ağzını açtı. Bir şeyler söylemesini bekliyordum doğrusu. Kahkaha atmaya başladı. Doğru duydunuz. Bursa'nın en yakışıklı çocuğu Efe Poyraz kahkaha attı. Hem de doyasıya. Gülmelerinin arasında " Bro dediysen sorun yok 'bro' " dedi. O sırada ben vefad. Efe'den bahsediyoruz. Efe? Normalde ona bro dediğimde bana mutlaka kızardı. Ceza olarak ta beni gıdıklardı. Bu sefer ne olmuştu? Ben mi değişmiştim, yoksa Efe mi vazgeçmişti?

Arena'ya gittik ve oturduk. Ben hamburger yedim. Efe de gözleriyle beni yedi. Yanlış anlamayın. Bunu ben söylemedim. Efe söyledi. Ben yemeğimi yerken çok tatlı oluyormuşum da o yemek yemese de olurmuş ta vesaire vesaire. Tam hamburgerimi bitirdiğim sırada masamıza biri oturdu. Efe'yle konuşmaya başladılar. Sesinden Hakan olduğunu anlamıştım zaten. O yüzden bakma gereği duymadım. - unutanlar için Hakan; Efe'nin en yakın arkadaşı. - Sonra yanımıza biri daha geldi. Bu nedir ya? Okula yakın diye herkes burda olmak zorunda mı? Bu sefer kim olduğunu merak ettiğim için başımı kaldırıp baktım.
Ezgi!? Hangi yüzle buraya gelebiliyordu ki? Tam ağzımı açıp söveceğim sırada Ezgi benden önce davrandı ve konuştu.
"Hadi Hakan daha işin bitmedi mi?"
Ne? Hakanla Ezgi ne alaka ya? Benim gibi düşünen Efe,
"Siz hayırdır Hakan?" Dedi. Hakanla Ezgi bakıştı ve gülmeye başladılar. Nedir bu arkadaş? Bu hikayede neden herkes gülüyor? Kafamda deli sorular...
O arada Ezgi kolunu Hakan'ın omzuna attı. Efe'nin gözleri kocaman açılırken benim de ağzım aynı derecede açılmıştı.
Hakan konuşmaya başladı.
"Efe, bak kardeşim. Sen Serenay'la neysen bizde Ezgi'yle öyleyiz. Kabul edin yada etmeyin. Yengeyle güzelimin arasında geçmiş olanların benimle alakası yok. Bugüne bugün Ezgi Yitiren benim. Hadi eyvallah."

Pek içime sinmedi ama yeni bölüm zamanı geldi de geçiyordu o yüzden paylaştım. Affınıza sığınarak paylaştım. Bir dahaki bölüm Serenay'ın doğum günüyle alakalı. Takipte kalın ve arkadaşlarınıza önerin lütfen. Seviliyorsunuz xxx.

DENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin