14. Bölüm: Sürpriz

110 3 1
                                    

Multimediadaki Berk ve Dilan. İyi okumalar ^-^

~Efe Poyraz ~
Serenay'ın doğum gününe 5 gün kaldı. Ve ben ona çok güzel bir süpriz hazırladım. Ne mi? Bunu tabiki söylemeyeceğim. Ayrılık bizi daha da güçlendirdi. Artık ikimizde bazı şeylerin farkındayız. Zaten farkında olduğum için şuan alışveriş merkezindeyim. Bu yüzden bütün bu ojeleri satın aldım. O yüzden tüm bu deodorantları satın aldım. Bunların hepsi süpriz için gerekli. Abartı gelebilir, ama bunlar olmadan olmazdı.

********

Bugün büyük gün. Serenay'ın sınıf arkadaşlarından birinin eline tutuşturdum o kocaman paketi. Sıkı sıkı da tembihledim. Serenay gelince hemen eline verecekti paketi, sonrada o gün onun gözüne gözükmeyecekti. Bende işte şimdi bekliyorum. Serenay'a verir vermez gelip bana haber verecekti. Canım sıkıldı ve bende telefonumla oynamaya başladım. 5 tane mesajım vardı. 4 tanesini önemsemedim ama bir tanesi dikkatimi çekti. Fazlasıyla. Mesajı Dilan sürtüğü atmıştı. Normal bir zaman olsa yüksek ihtimalle önemsemezdim. Ama Dilan bu sefer öyle bir resim atmıştı ki  bakmamak elde değildi. Resimde Dilan ve ben vardık. Öpüşüyorduk.  Sorun şu ki gerçekte öyle birşey olmadı. Beni bu resimle tehdit etmişti. Bu işi sonra halledicektim. Bugün olmazdı, şimdi olmamalıydı.

~Serenay Doğan ~
Sabah homurdanarak uyandım. İçimde hiç hoşuma gitmeyen bir his vardı. Yatağımdan yuvarlanırcasına kalktım. Dolabımın önüne gidip ne giyeceğime karar vermeye çalıştım. Öylesine bir şeyler üstüme geçirdim ve evden çıktım. Kulaklığımı kulağıma takmış, metroya doğru ilerliyordum. Telefonuma gelen mesaj sesi, şarkının durmasını sebep olmuştu. Söve söve ekran kilidini açtım. Karşımda Efe'nin suratını görmem bir oldu. Ne kadar da şebek bir şey bu çocuk. Mal mal sırıtamam ekranı kilitledim tekrardan. Ne yazacaktım ki ben? Efe'nin de böyle bir etkisi var işte üzerimde. Ne yapacağımı bile unutabiliyorum. Aynı şimdi olduğu gibi. Bu arada bugün benim doğum günüm. Kimsenin hatırlamayacak olduğunu bildiğimden hiç umutlanmıyorum bile. Ailem belki 'iyiki doğdun' derler o kadar. Yavaş yavaş okula yaklaşmaya başladık. Bende metrodaki herkes gibi ayaklandım. Kapıdan zor bela çıktım. Dışarı çıkmaya çalışan insanlar birbirlerine dayıyorlar. Bu olay öylesine hoşuma gitti ki okulu unutup kahkahalarla gülmeye başladım. Bizim okuldan tanımadığım bir grup bana tip tip bakmaya başlayınca bende aniden eski ciddiyetime (!) büründüm ve yürümeye başladım. Nihayetinde okula girebilmiştim. Okulun merdivenlerden çıkmaya başladım ve kızın biri aniden yanıma geldi. O bana baktı bende ona 'ne vardı yavrum' gibilerinden baktım. Kız konuşmaya başladı.
"Ah lütfen bana öyle bakmayın. Size sadece bunları verip gideceğim." diyerek elindeki Boyner poşetini verip kaçtı. - Boyner: Çoğunlukla kozmetik üzerine çalışan ama diğer ürünlerinde olduğu dünya markası-
Bende kızın arkasından bakakaldım. Bu kız kimdi ki? Kızın elime verdiği poşetle beraber sınıfıma doğru ilerledim. İçinde ne olduğunu pek merak etmiyordum ya, neyse. Sınıfa girdim ve yerime oturdum. Poşeti masanın üstüne koydum ve içindekilere bakmaya ve onları çıkarmaya başladım. Oha oha!!? Burda bir sürü oje ve bir sürü deodorant var. Her renk ve her markadan.  Ben onlara şaşkınlıkla bakarken bir kağıt dikkatimi çekti. Sıramın üzerinde duruyordu. Kağıdı aldım ve okumaya başladım.
"Güzelim,
Bugün doğum günün. Malum, bu seninle geçirdiğim ilk doğum günün değil. Evet, belki bu ilk değil ama en özeli ve en güzeli bu olmalı bence.
Serenay,
O poşette olan hiç bir parfüm, hiç bir deodorant senden güzel kokmuyor. O ojelerin hiçbirinin rengi senin kadar güzel değil. Hiç kimse senden özel değil benim için bu hayatta. Söyleyeceğim şu ki; seni seviyorum. Ve yeniden  benim olmanı istiyorum. Çok mu şey istiyorum? Seni seviyorum prenses. ♥"

DENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin