Kadın izlemeyi seviyordu. Mimiklerini, gözlerini ellerini sevdiği adamı saatlerce izleyebilirdi. Lakin bu sefer farklı olan bir şeyler vardı. Adamın uykularında ne kadar tedirgin olduğunu hissedebiliyordu. Sanki bir şeylerden kaçıyordu. Terliyordu adam. Sabaha karşı izlemekten vazgeçmiş yanına usulca uzanıp ben burdayım diyebilmek istemişti kadın. Ama bir farklılık vardı. Adam gözlerini açmıştı. Korku vardı gözlerinde. Özlem. Belki birazda suçluluk. Bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı kadın. Oyuncağı elinden alınmış çocuklar gibi hissediyordu. Bir yerlere saklanmış olmalıydı o çok sevdiği adamın gözlerindeki samimiyet yeniden bulmalıydı. Sahi o yukarıdaki dolaba yetişebilecek miydi? Orada olmalıydı aradığı oyuncağıda samimiyetide.
Dolandı dolandı.
Aradığı şeyi bulmak için çabaladı. Bir türlü yetişemedi o dolaba. Sanki elini her uzatışında daha da yükseliyordu dolap. Üzülmesine rağmen elinden bir şey gelmiyordu. Yeniden geldi o çok sevdiği adamın yanına. Gözlerine baktı. Acaba ona mı öyle geliyordu? Sahiden delicesine seviyor muydu adam onu? Samimiyet içlerinde mi yeşeriyordu her saniye?Sevmiyordu. Sevmemişti.
Sıkıca sarıldı bir şeyleri hissetmek için.Adam, kadının içinde ne fırtınalar koptuğunun farkında değildi. Belkide bir şeylerin yeşermesini bekledi kadın içinde tüm o rüzgara rağmen.
Yeşermedi. Yeşermeyecekti de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu can sıkıntısı adamı öldürür.
De Todoçok mu çok sıkıcı dakikalar hayat üzerine anlamsız ince ayrıntılar. hiç mi boşluğa bakarken anlamsız serzenişlere girmedi beyniniz, kalbiniz? hıh işte o anlardan satırlar