Bölüm 9 - Ateş

224 39 31
                                    

Gurur, kıskançlık ve hırs insanların kalbini ateşleyen üç ateştir.
DANTE ALIGHIERI

Adam belimi tuttuğu ellerinden birisiyle ağzımı kapattı. Korkudan tir tir titriyordum. Bir kurtuluş yolum yoktu.

Ruhu güçsüz olan birinin, bedeni güçlü olamazdı.

Adam sarhoş olmalıydı. Bira ve mentol karışımı olan kokusu tüm vücudumu sarmıştı.

Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye devam ederken, adam ağzımı kapattığı eliyle yavaşça sildi onları.

"Sakin ol Afra."

Adamın ses tonu çok tanıdık geliyordu. Kimdi bu?

Önüme geçerek, beni arkamdaki duvarla arasında bıraktı. Aklımdaki kötü düşünceler birbirini kovalarken, başımı kaldırıp muhtemelen beni az sonra öldüreceğini düşündüğüm adama baktım.

Gördüğüm kişiyle, gözlerimin haddinden fazla açıldığını hissediyordum.

Bu bir şaka olmalıydı.

Gölge Poyrazoğlu.

"Siz..." diye mırıldandım şaşkınlıkla. Şok etkisi damarlarımdan çekilirken omuzlarına vurmaya başladım.
"Bırakın beni!" Omuzlarına vurduğum ellerimi tutmaya çalışıyordu.

"Afra.." dedi darbelerimden kurtulmaya çalışırken. "Dur. Sadece konuşacağız." Tek eli ile ellerimi tutup havaya kaldırdı. "Sakin ol. Sadece konuşacağız dedim."

Ellerimi sertçe elinden çekmeye çalıştım. Ama faydası yoktu. Kaslı kolu gram oynamamıştı yerinden.

"Konuşmak istemiyorum. Bırak!" Ellerimi hâlâ çekmeye çalışırken, sakin bir şekilde gözlerimin içine bakıyordu. Kahverengilerinin arasındaki siyah, heyecanla parlayıp göz kırpıyordu.

Yavaşça kulağıma doğru eğildi. Az önce tüm bedenimi saran yoğun bira ve mentol karışımı koku, şimdi tam dibimdeydi.

Burnu kulağıma değerken, "Sadece beş dakika." dedi.

Adamın öyle bir ses tonu, öyle bir enerjisi vardı ki; tüm itirazlarım suyun dibini boyladı. Hem sadece konuşup gidecekti. Gidecekti değil mi?

"Tamam. Sadece beş dakika."

Bedeninin ağırlığını üzerimden çekip, az önce korkudan yere düşürdüğüm su şişemi yerden aldı ve bana uzattı. Şişeyi alırken elimin titrediğini fark edip hızlı hareket ettim.

Daha sonra, sarı sokak lambalarının loş bir ortam yarattığı tenha sokakta yavaşça yürümeye başladık.

"Seni korkutmak değildi niyetim." dedi ceketini üstünden çıkarırken. "İki saat önce o manzarayla karşılaşmanı istemezdim." Gür sesi, tenha sokakta yankılandı. Gerçekten, manzara güzel değildi. Şuan tek öğrenmek istediğim kavganın sebebiydi.

"Kayra'yla neden kavga ettiniz?"

Başımı hafifçe kaldırarak, sarı sokak lambasının hafifçe aydınlattığı yüzüne baktım. Anlaşılan o da cevapsız bırakacaktı sorumu.

"Sen o şerefsizle mi berabersin?" diye sorduğunda olduğum yere çivilendim.
"Bunu da nerden çıkarttınız? O benim kardeşim!" diye bağırdım. Yüzüme baktığında, gözlerindeki şaşkınlığı okuyabiliyordum.

"Kardeşin?" dedi yutkunarak.

"Evet kardeşim. Ve sizde neden kardeşimle kavga ettiğinizi söylemek zorundasınız."

Elini saçlarına daldırıp karıştırırken derin bir nefes aldı. Yürümemi sağlayacak uzuvlarım hareket kabiliyetini hatırladığında, ona yetişip yürümeye devam ettim.

Özgürlüğün DansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin