Bölüm 10 - Zavallı Hafıza

260 21 13
                                    


Bölüm şarkısı;
Christina Aguilera - Oh Mother

Hafızaya ait tabii kanunlar üçtür; bunlar: Hatırlanacak şey hakkında derin bir intiba bırakmak, hatırlanacak şeyi tekrar etmek ve hatırlanacak şeyleri başka şeylere bağlamaktır.
DALE CARNEGIE

Ahşap merdivenlerden ağır adımlarla çıkıyordum. Karnımın ağrısı hat safhadaydı. Az önce tam anlamıyla genç kız olduğumu öğrenmiştim ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Ellerimi yavaşça karnıma götürdüm ve ovalamaya başladım. Ağrı, her saniye artıyordu. İki adım daha atsam bayılacağımı hissettim. Ahşap korkuluklara dayadım sırtımı.

Üst kattan bağırış sesleri gelmeye başladı. Anlaşılan babam ve üvey annem yine kavga ediyordu.
"O kadınla nasıl görüşürsün Nazım?" diye bağırdı Hazal. Daha sonra da kırılma sesi geldi.
"Bana cevap ver. Sessiz kalmandan nefret ediyorum!" Bir kırılma sesi daha.

Merdivenlerden çıkmaya devam ettim. O kadından korkuyordum. Şuan sinirliydi ve ayak altında dolaşmak istemiyordum.

Odamdan içeri girdiğimde, yatağımın üstünde duran küçük, kahverengi ahşap bir kutu gördüm. Üstünde, beyaz bir kağıda yazılmış not vardı. Yatağıma oturup not kağıdını elime aldım.

'Bu kutu, sana verebileceğim en değerli hediye. Hatıralarını bu kutunun içine koy, burada güvendeler. Sana sadece şunu söyleyebilirim; benden nefret etme.
Babanda sana ait bir şey var, zamanı gelince alacaksın.
Kızım...
Seni seviyorum.'

Gözümden bir damla yaş, not kağıdının üzerine düştü. Ne karın ağrısı hissediyordum, ne de başka bir şey. Sadece annemi hissediyordum.

Kutumu, küçük metal anahtarıyla açtıktan sonra, ilk hatıram olan gözyaşımla ıslattığım not kağıdını içine koydum. Artık, annem güvendeydi.

Mekanik sesler başımın içinde çınlıyor, bana iyiden iyiye rahatsızlık veriyordu. Bilincim yerine geldiğinden beri başımın ağrısı hiddetlenmişti.

Bir kapı sesi, ardından da yavaş yavaş yaklaşan adım sesleri duydum. Kimin geldiğini merak ediyordum fakat göz kapaklarımı kaldıracak dahi gücüm yoktu.

Güçsüzler her daim yenilirdi ve ben güçsüz biriydim.

"Benim yüzümden." Yattığın yerin ucu hafifçe içe doğru çöktü. "Benim yüzümden bu halde."

"Senin yüzünden olduğu yok, aptal. Kendini suçlama artık."

"O bir an önce uyansın da." Gözlerim açılmak için komutunu almış gibi yavaşça aralanırken ilk önce beyaz tavanı gördüm. Işıktan dolayı gözlerim hafifçe kısıldı.

"Uyandı!" diye sevinç nidası attı birisi. Yatağın içe doğru çöken kısmı düzelirken, beyaz tavan görüntüsünün yerini Kayra'nın buruk bir şekilde gülümseyen yüzü aldı. "Sonunda uyandın be kızım! Bir an kış uykusunda olduğunu sandım." diye dalga geçti. Kayra'nın alaycı tavrını bir gün gibi kısa bir sürede ne kadar özlediğimi farkettim. Ayrıca burada olmasından dolayı, azıcık sevinmiştim.

Geçen günkü sözleri kalbime bıçaklar saplamıştı ve onu kolay kolay affetmeyecektim.

Gözlerimi ondan çekip, serum takılı olan sol koluma bakmaya başladım.

Gördüğüm rüyayı anımsayınca içimi buruk bir hüzün kapladı. Rüya demek biraz garip olurdu sanki... Yıllar öncesini görmüştüm. Annem... Ne yapıyordu ki şimdi? Belki çocukları vardı, belki bir huzurevindeydi, belki de ölmüştü. Ölme ihtimalini düşündüğüm an, zihnimi tokatlamak istedim. Daha ona kavuşacaktım, ölüm için çok erkendi. Ayrıca babamda, annemin bana bıraktığı bir şey vardı. Babamın onu hatırlaması muhtemeldi çünkü Alzheimer hastaları geçmişi çok net hatırlardı.

Özgürlüğün DansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin