Günaydın!

209 42 35
                                    

Merhaba. 2. Bölümümle karşınızdayım . Bölüm isminden esinlenerek bir de şarkı bıraktım size.Yorumlarınızı eksik etmeyin...Teşekkürler :)

#DÜZENLENDİ.

Uyandığımda saat öğlen bir buçağa geliyordu. 'Maşallah,  az daha zorlasam, ayılarla yarışa girebilirim.' diye söylenerek bir bacağımı yataktan aşağı attım.

Yüzümü yıkadıktan sonra koşarak mutfağa girdim. Mutfaktan annemin sesi geliyordu. Bu saatte abim evde olmazdı. Telefon konuşmasını dinlemek doğru bir şey sayılmazdı belki ama merakıma yenik düşerek kulağımı kapının arkasına  iyice yapıştırdım.

" Ahmet, anlıyorum bize yardımcı olacaksın fakat evi birdenbire nasıl taşırız İstanbul'a? Buse mızmızlansa da buraya çok alıştı hem Atakan'ın okulu yeni bitti. Ben üniversiteye burada gitsin istiyorum. Tamam anlıyorum, güzel bir iş ama iş için ailemi zedelemek istemiyorum... Sen de anlayışla karşılarsan çok sevinirim. "

Kapıyı hışımla açarak, anneme yöneldim.

" Anne! Ne İstanbul'u? "

" Buse, otur şu sandalyeye. "

Beyaz çizgili sandalyeyi yavaşça çekti. Onu üzgün görmek içimi parçalıyordu.

" Ne yapacağımı bilmiyorum kızım...  Ahmet benim üniversiteden arkadaşım,  sen tanımazsın. İstanbul 'da bir iş bulmuş. Yüklü bir maaş veriyorlarmış. Ahmet'in ünlü sayılabilecek bir okulu var, seni oraya yazdırmamı istiyor. Abin zaten tercihlerine İstanbul'u eklemişti.  Biz taşınmasak bile o kafaya koymuştu İstanbul'da yaşamayı. Abini bilirsin, deli bir çocuk. Ona göz kulak olsak iyi olmaz mı? "

Söyledikleri karşısında donup kaldım.

" Olur." dedim.

Annemin üzülmesi hayatta isteyeceğim son şeylerdendi. O üzülmesin diye herşeyi yapabiliri ... Hem arkamdan üzülecek kim var ki?  Sadece Tuğçe.  Onunla da bir şekilde görüşürüz herhalde.

1 HAFTA SONRA

Sabah alarmın sesiyle uyandım. Ardından gelen bağırış annemin sesinden başkası olamazdı.

" Hadi kalk. Kahvaltı hazır! "
Ne yani, sadece 5 dakika daha uyuyamaz mıydım? Hayatım boyunca uykuya doymayacağımı düşünerek yatağımdan kalktım...

Her zamanki uyuşukluğumla ayağa kalktım. Ayağa kalkınca bir an gözlerimin karardığını hissettim. Bu her zaman olurdu, önemsemeden banyoya doğru devam ettim. Yüzümü yıkadıktan sonra sonunda kahvaltı masasına atmıştım kendimi.

Her zaman uyanmama sebep olan abimin sesinin geldiği yöne baktım.
" Tıpkı kış uykusundan uyanmış bir ayıya benziyorsun Buse. "
Yüzünde her zaman var olan gıcık gülümsemesiyle masaya doğru yürüdü. Onun bu sözünün altında kalacağımı düşünmemişti umarım?
" Beni kendine benzetmen ne hoş, Sevgili Abiciğim. "
' Sevgili Abiciğim ' derken dudaklarımı birbirine o kadar bastırmıştım ki pembe olan kısımlar beyaza dönük bir renk almıştı. Tam o sırada büyük bir gürültü duydum. Yerimden sıçrayıp, abimin kucağına atlamam bir olmuştu.
" Ne oldu ufaklık? Korktun mu? "
" Hiçte bile ben sadece... Şey, giyinmeliyim. "
" Abiye laf edersen böyle olur işte.  Seni küçük cadı. "
" Kes sesini Atakan! "
Sesim evi öyle bir doldurmuştu ki, buna ben bile şaşırdım.
Üstümü giydikten sonra pijamalarımı katlamaya yeltenmiştim ki, annemin içeri girmesiyle o yöne bakmam bir oldu. Mavi gözleriyle, beni baya bir süzdü. Bir an ' Böbreğinde taş görüyorum su içmiyor musun sen ? 'diyecek sandım. Neyse ki böyle bir şeyi düşünmem bile saçmalıktı. Annem bir röntgen makinesi olamazdı öyle değil mi? 
" Efendim anne, yine ne var? " dedim net bir sesle.
" Bir şey yok, eteğinin ütüsü iyi mi diye bakıyordum.  "
" Ne yani anne, eteğimin ütüsünü düzgün bulmasan çıkarttırıp bir daha mı ütüleyeceksin? "
"Tabiki de. Daha okulun ilk gününden düzensiz öğrenci izlemini vermene gönlümün razı olacağını mı sanıyorsun? "
" Üzgünüm anne, seninle tartışacak enerjiye sahip değilim. Çıkmam gerek, geç kalıyorum. "
Aslında bunu sadece kısa kesmek için yapmıştım ve bunu yüzde bin ihtimalle anlamıştı. Çünkü o benim annemdi, benimle ilgili her şeyi hissetme gücüne sahipti resmen. Kapıyı yavaşça kapatarak evden çıktım.

Bekle beni İstanbul!

Dünya DönüyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin