Merhabaaa.Size Emre ve Buse'nin birbirine bakarak söylediği şarkıyı hediye ediyorum.Yorumlarınızı eksik etmeyin! Teşekkürler...
AMAN TANRIM!BU NASIL OLUR?BU O ARABA.AZ KALSIN BENİ EZECEK OLAN ARABA BU.ALLAH KAHRETSİN...
Yavaş adımlarla Emre'ye doğru yürüdüm.
"Biliyor musun Emre?"
"Neyi?"
"Bu arabayla beni az kalsın ezecektin.Şimdi beni bu arabayla evime bırakmak istiyorsun öyle mi?Ne kadar iğrenç olduğunu biliyor musun EMRE SEZEMOĞLU? Arabana binecek kadar gerizekalı değilim. " Gözlerimi kıstım.Az kalsın ağlayacak gibiydim.Asla onun karşısında ağlayamazdım.ASLA.Kırılmış hissediyordum.Paramparça olmuş.Onu çok yeni tanımıştım.Kazık yemeye de alışkındım halbuki...Bilemiyorum belki de bu bir hayal kırıklığıydı.Düşünmek istemiyordum.Tek istediğim oradan bir an önce uzaklaşıp sıcak yatağıma ve güzel yastığıma kavuşmaktı. "Buse...Ben...Anlatabilirim.Lütfen..."
Paramparça olmuş heyecanımı yerden toplamak istercesine gözlerine baktım.Sonra da olimpiyatlara hazırlanan bir koşucu gibi koşmaya başladım.Bulduğum ilk taksiye atladım.
Günler su gibi akıp geçti.Zor olacağını düşünmüştüm fakat sandığım kadar zor geçmedi.İrem'le aramız iyice güzelleşti.En azından ona artık önyargıyla yaklaşmıyorum.Arkadaşlığımız uzun sürerse ona saçıyla oynamamayı öğreteceğim.Saçıyla oynaması hala sinir bozucu.Bunu ona da söylüyorum.
İstanbul zor bir şehir.Bazen sokaklarında kaybolacağımı düşünüyorum.Bu şehirde kötü insan sayısı iyi insan sayısının 2 katı olmalı.
Küçüklüğüm geliyor aklıma.O zaman saçlarım sarıya dönük bir renkti.Sanırım 5-6 yaşlarımdaydım.Boyum yine yaşıtlarıma göre kısaydı.Gözlerim bal rengi gibiydi.
Neyse konumuz bu değil.Hiç unutmam üzerimde kırmızı şortum ve beyaz askılı tişörtüm vardı.Annem özenle ütülerdi, tıpkı şimdiki gibi.O gün yine sokağa oynamaya çıkacaktım.Benim çocukluğum dört duvar arasında bilgisayar oyunları oynayarak geçmedi.Şimdiki çocuklara bu konu da çok üzülüyorum...Çocuk olmayı asla bilemeyecekler...Annem yine sıkı sıkı tembihledi.
"Busecim büyük amcalar sana şeker verirse alma olur mu güzel kızım?Tanımadığın insanlarla da konuşma."
"Tamam canım annem.Beni merak etme sen.Senin kızına kim karışır ? Ben senin biricik cadınım."
O gün dışarı çıktığımda sokak bomboştu.Bende karıncalarla oynuyordum.Karıncalarla oynamak benim için hobi gibi birşeydi.Onları aklımca yemeklerine taşırdım.Yorulmasınlar diye...
Hayal mayal hatırlıyorum.Bir adam yaklaştı.Siyah giyimli ve koyu renk sakalları vardı.
"Merhaba küçüğüm.Ben babanın arkadaşıyım.Gel bakalım seninle babana gidelim.Baban seni ilerideki arabada bekliyor..."
Benim babamın arkadaşı olamazsın amca ve biz ona gidemeyiz.Ben onu hiç görmemişken onu görmemi sen sağlayamazsın amca...Şimdi o adamı görsem böyle söylerdim ona.O zaman öyle söyleyemedim.
"Anne!" diye var gücümle bağırdım.Annemin koşup beni kucağına almasıyla adamın kaçması da bir oldu zaten.
Yani demek istediğim büyüdükçe zorlaşıyor.Şimdi bana şeker verip kandıracak kötü adamlar yok.Onlar yok ama biliyorum belki onlardan daha kötüleri var.Beni sadece şekerle kandırmayacak olan kötü adamlar var bu şehirde.Hayallerimi ,gençliğimi alabilecek kötü adamlar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünya Dönüyor
Humor"Gizem" denince akla hep kötülük ve kötü insanlar gelir.Aşk hayatı ,aile hayatı ve arkadaş ilişkilerindeki gizemler onu bambaşka bir insana dönüştürebilir. Sevginin,mutluluğun,korkunun,hüznün,gizemin ta kendisi.Bu hikaye; "BUSE GÜRSOY'un" hikayesi...