★3☆

1.5K 81 3
                                    

Yeni bir sabaha uyandığınızda kendinizi bambaşka biri gibi görebilirdiniz. Bir gece önce aldığınız, gardırobunuzdaki mavi gömleği artık giymeme kararı bile sizi farklı biri kılabilirdi veya abonesi olduğunuz dergiyi okumamanız sizdeki küçük ama etkileyici değişiklik olabilirdi. Her şeyin bizde bittiğini hiçbir zaman unutmadım ve bu yüzden arkadaşım olmaması sorununu pek takmadım. Sonuçta onlar benimle arkadaş olmak istemiyor değillerdi, ben onlarla arkadaş olmuyordum. Cody'nin söylediklerini düşünerek yatağımda doğruldum. Sanırım bu yeni kasabadaki hayatıma bir sürü arkadaş ekleyecektim ve Cody de bunların başını çekiyordu.

Ayaklarımı yataktan sallandırırken bir güzel esnedim. Aşağıdan babamın gürültüsü geliyordu. Sessizlik içinde yaptığı tek şey okumaktı. Bunun dışında yaptığı her işi gürültülü bir şekilde yapıyordu. Evimizden müzik sesi eksik olmazdı fakat şu an aşağıda Fall Out Boy çalması dışarıdan biri için pek de normal görünmeyebilirdi.

Babam yaşına göre daha genç takılan biriydi. Popüler müzikleri takip ederdi ve şaşırtıcı bir şekilde benden daha iyi bilirdi. Çoğu yeni sanatçıyı onun sayesinde keşfettiğim bile olmuştu.

Yataktan inip odamdan çıktım. Banyoya doğru yürürken şarkıya eşlik ediyordum. Aynada kendime gülümseyip "Günaydın Sarah. Gün sonunda arkadaş edinmiş olarak görmek istiyorum seni," diyerek yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Banyodan çıktığımda hala aynı şarkı çalıyordu. Sanırım babam bu şarkıyı çok sevmişti.

Odama girip pek de uzun sayılmayan bir sürede hazırlanıp aşağıya indim. Babam müzik çaları kapatmasına rağmen şarkı hala kulaklarımdaydı.

"Günaydın."

"Günaydın, baba."

Yine çok gürültülü bir şekilde babamla kahvaltı yapmıştık. Babamla aram hep iyi olmuştu. Konuşuyor, şakalaşıyor ve annemden sonra dertleşiyor olmuştuk. Onunla bu kadar yakın olmam iyi bir şeydi. Annemi kaybettikten sonra ikimiz de kötü olmuştuk ve birbirimizden başka kimsemiz yoktu.

"Bugün derste baban olduğumu söylemeyeceğim, değil mi?" Babam kahvaltısına devam ederken sorusunu cevapladım. Onu şaşırtacaktım. "Hayır, hatta mümkünse bunu her sınıfta dile getir. Artık görünmez olmak istemiyorum." Babam elindeki çatalı bırakıp öksürmeye başladı. Suyundan bir yudum alırken keyifle onu izliyordum.

"Sen uykunu aldığına emin misin?"

Rahat bir şekilde arkama yaslandım. "Hep sen demiyor muydun arkadaş edin diye? Artık arkadaş edinmeye karar verdim."

"İlk arkadaşın da Cody mi?"

"Henüz değil ama okul yolunda olabilir." İkimiz de gülerken kapı çaldı.

"Cody gelmiş olmalı," diyerek kapıyı açtım. Karşımda beklediğim gibi Cody'i görünce kocaman bir gülümseme ile "Günaydın!" dedim. Cody bu karşılamadan hoşnut bir şekilde cevap verdi.

"Hazırsan gidelim."

Başımı deli gibi salladıktan sonra babama "Biz çıkıyoruz, okulda görüşürüz," dedim.

"Selam Cody" Babamın gözlerini izleyerek baktığı yere doğru başımı çevirdim ve Cody'nin burnumun dibindi olduğunu gördüm. Cody ile kısa bir bakışmamızdan sonra boğazımı temizleyerek başımı tekrar babama çevirdim. "Biz gittik."

"Görüşürüz Bay Pery."

Babam arkamızdan seslenirken çoktan kapıyı kapatmış ve yola çıkmıştık. "Babanın öğretmen olduğu okulda okumak... Ben olsam okul değiştirirdim." Cody'e dönüp gülümsedim. "Sanıldığı kadar berbat bir şey değil. Bu güne kadar babamla okulda çoğu zaman sadece öğrenci- öğretmendik. Babam bu konuda beni, nasıl desem, anlıyor. Henüz beni utandıracak bir şey yaşamadım."

Yazdan kalma bir hava ile Middletown gayet canlıydı bu sabah. Yürüyenler, bisiklete binenler ve işine yetişmek için kırmızı ışıkla bıkkınlıkla bekleyenler... Bu kasabayı geldiğim ilk günden sevmiştim. Benim yaşadığım yere benzemiyordu. İnsanları sıcakkanlıydı ve herkes birbirini tanıyordu.

Bir de evler yan yana dizilmiş ve hepsi aynıydı. Çoğu iki katlı küçük evlerdi ve bahçelilerdi. Bu kasabayı cidden sevmiştim. Bu kasaba aşık olmak için çok güzeldi. Annemi her geçen gün biraz daha anlıyordum.

Yan yana yürümeye devam ederken Cody'i izlemeye başladım. Yüzünün sol tarafında üçü kulağının çevresinde ikisi yanağında olacak şekilde beş büyük beni vardı, birkaç tane de daha belirsiz küçük benleri çok hoşuma gitmişti. Yüzünü inceleyerek yürürken ayağım takıldı. Düşecekken Cody son anda beni tutup düşmemi engelledi. "Hep düşer misin sen böyle?"

"Hayır, ama etrafımda sen varken bir sakarlaşıyorum ben. Hepsi senin suçun." Cody durup vücudunu tamamıyla bana döndürdü. "Benim ne suçum var yahu? Sakarım diyemiyorsun da."

Ben de ona dönüp ellerimi belime yerleştirdim. "Fark ettiysen düştüğümde ya da düşerken yanımda hep sen varsın. Dün bir bugün iki."

"Tesadüf," diyerek yürümeye devam etti. Ben arkasından bakakalırken o baya ilerlemişti. Yetişmek için büyük adımlar atarak yanına ulaştığımda çoktan okula vardığımızı görmüştüm. Nina bizi okulun kapısında yakaladı. "Biliyordum, bu kızı aramıza katacağını. Sana güveniyordum Cody. Yine güvenimi boşa çıkarmadın." Bana dönerek devam etti. "Aramıza hoş geldin Sarah! Biz uzun zamandır iki kişiyiz..."

"Günaydın Sarah." Luke yanımıza gelerek Nina'nın sözünü kesmişti ve ortamda garip bir gerginlik oluşmuştu. Başımı çevirip Luke'a baktığımda mavi gözlerinin ışıl ışıl parladığını gördüm. Bu sabaha iyi başlayan tek kişi ben değildim sanırım. Dün aramızda tuhaf bir şeyler olsa da bugün sanırım ikimiz de bunu unutacaktık. Luke haklıydı. Ben de onu ondan büyük iki kadını izlerken görseydim onu sapık falan zannedebilirdim. Bu konuda Luke'a bir şey diyemiyordum. Tek bildiğim onun yanındayken dikkatli davranmamdı "Günaydın Luke. Biz de sınıfa gidiyorduk, sen de gelsene?" Luke sırasıyla üçümüze de baktı. Cody ve Nina birisi yere birisi Luke hariç her yere bakmak suretiyle bizimle ilgilenmiyorlardı. "Benim arkadaşlarımın yanına gitmem gerekli. Sadece selam vermek istemiştim. Sonra görüşürüz, Sarah."

"Görüşürüz." Luke yanımızdan hızla uzaklaşırken Luke'un sadece benimle muhatap olması ve Nina ile Cody'nin de onu görmezden gelmesi gözümden kaçmamıştı. Yine de burada yeni olduğum için bu konuyu fazla irdelemek istemedim. "Çocuklar, birazdan zil çalacak. Hadi sınıfınıza." Gözlerimi devirerek babama döndüm. Hangi ara gelmişti? Alnımı öperek gülümsedi. "Derse geç kalırsan kızımsın demem, yok yazarım."

"Biliyorum, biliyorum."

Babamı arkada bırakıp sınıfa doğru ilerleyen Cody ve Nina'nın yanına ulaştığımda ikisinin de biraz öncesi neşesi yoktu. Tam onları neşelendirmek için bir şeyler söyleyecektim ki Noah karşıdan gelip "Günaydın Sarah," dedi. Bir saat içinde yaşadıklarım bünyeme fazla gelmişti sanki. Kekeleyerek Noah'a karşılık verdiğimde Noah, Nina ve Cody'e de selam veriyordu. Sonra onu dün ilk gördüğüm sınıfa girerken gördüm.

"Okulda bu kadar popüler olduğunu bilmiyorduk."

Bana gülümseyerek ve aynı zamanda merakla bakan iki kişiye döndüğümde ne diyeceğimi şaşırdım. Bunlara ben de anlam veremiyordum ve bu kişi sanki ben değildim. Evet, bugüne farklı biri olarak uyanmıştım ama bünyem bu kadar farklılığı henüz kaldıramamıştı. "Değilim çünkü. Bay Pery'nin dersine gecikmeyelim. Yoksa bütün yılımızı bize zehir eder." Gülüşerek sınıfa girdiğimde gözüm Luke'a kaydı. Dün gece öğrendiğim gibi en arkada oturuyordu. Ona gülümseyerek yerime geçtim ve babamın gelmesini bekledim.

2 Temmuz 1989 - Middletown

Her şey çok çabuk gelişirken yaşadıklarımı durup düşünüyorum. Günümün çoğu zamanını Adam'la geçiriyorum ve onsuz bir saniyem bile geçsin istemiyorum. Bana ne yaptı bilmiyorum ama ona resmen tutuldum. O mavi gözlerinde kayboluyorum. Gülüşüne sarılmak istiyorum.

Sanırım aşık oldum. Hem de baya. Ve Adam... Ona aşık olmak bu dünyada başıma gelebilecek en güzel şey.

Yıldız Tozu ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin