Medya'daki videodan bahsedeyim. Hikaye için bir tanıtım videosu hazırladım. Birazcık acemi işi ve aceleye geldi gibi oldu ama izleyin ya, içinde spoiler da var. :D
~
Bir bilinmezliğin içindeyim. Hayatım ne yöne gidiyor, pek emin değilim açıkçası. Birkaç ay önce taşındığım bu kasabada, farkında olmadan, hayatım rutin bir hal aldı. Yaşıtım olan her genç gibi okula gidiyorum. Nina ve Cody ile takılıyorum. Sonra pastane var tabii. Bir de... Luke. Gözleri ile ufak bir sorunum var. Onun dışında her şey normal... Büyük bir olasılıkla.
Zaman hızlı geçiyor, bunun farkındayım ancak elimden henüz bir şey gelmiyor. Ağabeyim ile öğretmen-öğrenci ilişkimizi geliştirmeye çalışıyorum ancak bunun üstesinden pek gelebildiğimi sanmıyorum. Zil çalıyor, derse giriyor, konuyu anlatıyor ve gidiyor. Ben ise onu izliyorum. Onu uzaktan tanımaya çalışıyorum. Yaptığım tek şey bu. Ama bu bile şu an için iyi. Ama yeterli mi? Hayır. Benim için hele hiç değil. Artık ona her şeyi anlatmak istiyorum. Zaman bu kadar hızlı akarken, Noah'a anlatamadığım her saniye saat gibi geliyor bana ve bu tezatlık canımı sıkıyor.
Okulda kendimi derslere vermekte zorluk çekiyorum. Ağabeyimin dersini bile doğru düzgün dinlediğim söylenemez. O anlatırken ben dalıp gidiyorum. Bakışlarında, jestlerinde, ses tonunda annemi aramaktan, her şeyden soyutlanıyorum. Sonra kendimi müzik odasında buluyorum. Sophia bu okulda ve ben bunu birkaç hafta önce öğrendim. Çello çalıyor ve emin olun bu işte gerçekten iyi. Karman çorman olan aklımı toparlayabilmek için çoğu zaman onu çalışırken dinliyorum. İlk başlarda kendimi Sophia'nın çaldığı şarkıya kaptırıyorum ama sonra her şey bulanıklaşıyor. Gözlerimin önüne bir çift mavi göz geliyor. Hayır, bunlar Luke'un gözleri değil, Noah'ın gözleri. Bana baktıkça bu mavi gözler kararıyor ve sonra simsiyah oluyorlar. Bir şeylerin ters gittiğinin ya da gitmesi gerektiği gibi olmadığının farkındayım ancak elimden bir şey gelmiyor. Sonra müzik odasını terk ediyorum. Karşıma beyaz bir önlük giymiş ağabeyim çıkıyor. Nasıl olduğumu soruyor, içten bir şekilde gülümsüyor. İyi olmasam bile iyi oluyorum, o bana öyle içten gülümsüyor ya iyi olacağımı biliyorum bu yüzden iyiyim, diyorum.
Sonra, sonra Luke var. Başka bir mavi gözlü. Ama o benim için sıradan mavi gözlü bir yakışıklı değil. O benim su prensim. Ancak şu sıralar aramızda garip bir şeyler var. Henüz ne olduğunu bilmiyorum. O kadar çok şey yaşadım ki neyi nereye koyacağımı bilmiyorum. Ayrıca babamın imalı garip sorusuna cevap vermediğim her gün için gece dışarı çıkmam, özellikle göle gitmem yasaklandığı için düşünme yetimin elimden alındığını hissediyorum. Ne annemi, ne Noah'ı ne Luke ne de onun hakkında duyduğum dedikoduları enine boyuna düşünemedim. Bu durum sanılandan daha çok can yakıcı.
Ama bir gün var ki, ben tam hissizleştim, dediğim anda örülen tüm düğümlerin çözülmesi için bana gerekli yolları gösterdi. O gün, bugün ve ben bugün de sıradan hayatıma devam ettiğimi düşünüyordum ta ki Noah gelip benimle konuşmak istediğini söyleyene kadar...
Koridorda ilerlerken Nina ve Cody film konusunda tartışıyorlardı. Nina vizyona giren romantik bir filmin daha iyi olduğunu, Cody ise fantastik filmin daha iyi olduğunu savunuyordu. Ben her iki filmden de bihaber olduğum için tartışmalarına katılamıyordum. Zaten pek havamda da değildim. Okuldan çıktık. Ağır ağır ilerliyorduk. Öğrenciler yanımızdan hızla geçiyorlardı. Onlar, bizim aksimize, buradan bir an önce kurtulmak istiyorlardı. Etrafımdaki olaylardan ve seslerden soyutlandığımı hissettiğim bir anda birisi omzuma dokundu. Karşımda telefonla konuşan Noah vardı. Acelesi olduğu belliydi. Telefonu kulağından çekip "Sarah, senle konuşmam lazım ama müsait değilim. Akşam bize gel. Merak etme babanla konuştum, haberi var," dedi hızlı hızlı. Ben ağzım açık, dediklerini idrak etmeye çalışırken başımı sallamaya başladım. Noah benimle ne konuşabilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldız Tozu ✓
Literatura Feminina15 yaşındaydım bir abim olduğunu öğrendiğimde. Bu bilgiyi kabullenmem için beş kere okumam gerekmişti annemin günlüğünü. Sonunda kabullendiğimde ani bir karar almıştım; onu bulmalıydım. 17 yaşındayım. Annemin ilk aşkını tattığı, abimin yaşadığı kasa...