"Şimdi on sekizinci sayfadaki şiiri okuyun ve biraz üzerine düşünün. Bu şiir size ne anlam ifade ediyor?" Sınıfın ortasında biraz gezindikten sonra devam etti. "Merak etmeyin, düşüncelerinizi bizimle paylaşmanız istemiyorum. Sadece düşünmenizi istiyorum."
Babam yerine geçince söylediği sayfayı açtım fakat şiiri okumak gelmedi içimden. Gözlerim sayfanın üzerine dalarken bir yandan sabah olanları bir yandan Noah'ı düşünüyordum.
Cody ve Nina ile çok güzel bir arkadaşlığımızın olabileceğini şimdiden görebiliyordum. İkisi de harika insanlar gibi görünüyorlardı. Enerjiklerdi mesela. Birine yardım etmekten hoşlandıklarını da düşünüyordum, benimle ilgilenmişlerdi sonuçta. Okula yeni gelen kız gibi değil de gerçekten ben olduğum için bana arkadaşlık teklif etmiş gibiydiler.
Sonra Luke vardı. Dün ondan biraz hoşlanmamıştım, bana öyle demesini falan kaldıramamıştım ama demek ki uzaktan öyle bir izlenim vermişim ona. Şimdi düşününce yargılamıyorum onu. Dediğim gibi ben de onu ondan büyük bir kadını incelerken görsem aynı şeyi düşünebilirdim.
Başımı kaldırıp etrafıma baktığımda babamla göz göze geldik. Ona sıcak bir gülümseme bahşedip gözümü sınıfın içerisinde gezdirdim. Birçok kişi şiiri okumuş ve başka şeylerle ilgileniyorlardı. Arkalarda oturan siyah saçlı bir kız şiiri önündeki siyah kaplı deftere not ediyordu. Sanırım hoşuna gitmişti.
"Şimdi asıl konumuza dönelim. İki sayfa önceki metini açın. Bugünkü konumuz bu metin."
★☆★
Teneffüs zili çalıp ders bittiğinde içimdeki enerjiyi hissedemiyordum. Bu sabaha uyanan ben, şu an yok gibiydim. Uyandığımda düşündüğüm şey 'arkadaşlık'tı. Şimdi ise Noah'ı düşünmeden edemiyordum. Ona hâlâ burada olma sebeplerimi nasıl anlatacağımı bilmiyordum. Bu konunun üzerinde çok durmuş fakat bir sonuç elde edememiştim. Dün onu yemek yerken gördüğümde o ailenin içinde mutluydu. Şimdi ben çıkıp ona her şeyi anlatıp düzenini bozacaktım ve bunun için kendi düzenimi de bozmuştum. Babamı buraya kadar sürüklemiştim. Suçluluk ve pişmanlık duygusu ağır basmaya başlamıştı. Sanırım çok bencilce davranmıştım.
"Sarah, biz bahçeye çıkıyoruz. Gelsene sen de." Önümde dikilen Nina'ya baktım. Kahverengi gözleri çok güzel görünüyordu ve içinde küçük bir çocuğun heyecanı vardı.
"Sanırım ben bu teneffüsü sıramda geçireceğim. Siz gidin." Nina itiraz etmeye başlarken yanımıza ağır adımlarla Luke geldi. Sanki Nina yokmuş gibi direkt bana bakıyordu.
"Selam."
"Sana sıranla mutluluklar canım. Teneffüs bitmeden gidiyorum ben." Nina'nın arkasından hayretle bakarken Luke sıramın üzerine oturdu.
Bir süre bakıştık. Mavi gözlerine bakarken artık ikimizden birinin konuşması için dua ediyordum. Ben konuşup bu anı bozmak istiyordum fakat konuşma becerimi kaybetmiştim. Yine.
Konuşma olmadığı sürece ona bakmaya devam ettim fakat gözleri dışında bir yere bakamıyordum. O çok güzeldi. Yutkundum. Konuşmak için ağzımı açtım ama düzgün sesler çıkaramıyordum. Sonunda pes ettim. Mahcup bir şekilde gülümsedim.
Aramızdaki sessizlik sona ermemek için direnirken dilim konuşmuyorsa mimiklerim konuşur, dedim ve kaşlarımı kaldırdım.
"Sanırım güzelliğin dilimin tutulmasına neden oldu." Kaşlarımı bu sefer şaşkınlıkla kaldırırken söylediklerini süzgecimden geçirdim. Yalan söylüyordu.
"Öyle mi? Peki, ne için gelmiştin yanıma?" İnsanlarla sohbet edebilme becerimin kötü olmasına lanet ederken o aynı pozisyonda konuşmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldız Tozu ✓
Romanzi rosa / ChickLit15 yaşındaydım bir abim olduğunu öğrendiğimde. Bu bilgiyi kabullenmem için beş kere okumam gerekmişti annemin günlüğünü. Sonunda kabullendiğimde ani bir karar almıştım; onu bulmalıydım. 17 yaşındayım. Annemin ilk aşkını tattığı, abimin yaşadığı kasa...