★21☆

373 22 0
                                    

27 Temmuz'u unutmayın. Merhaba Abi'nin (Yıldız Tozu'nun) birinci yılı olacak çünkü! :)

Okula gitmek için alarm kuranlardan olmamıştım. Annem, her sabah gelip beni öperek uyandırırdı. Biraz yatakta vakit geçirdikten sonra ise babamın gürültülü müziklerini dinleyerek mutfağa girerdik. Babam, bizi görünce müziği kapatır ve sadece bizim konuşmalarımızın duyulduğu bir kahvaltı başlardı.

O gün annem gelmeden uyandım. Annemin her an gelme ihtimali olduğundan yorganımı yüzüme doğru çekip gözlerimi kapattım. Ama annem gelmedi ve ben de uykuya daldım.

Yeniden uyandığımda evde bir gariplik olduğunu seziyordum. Yavaşça yatağımdan çıkıp kapıyı açtım. Salona geldiğimde Mary Hala'yı görmeyi beklemiyordum elbet.

Mary Hala, babamın kız kardeşi ve özel aile günleri dışında bize pek uğrayan bir tip değildir. Bu yüzden uykulu sesimle "Mary Hala?" dedim ve babamla ikisi bana baktı.

Mary Hala'nın gözleri dolarken babam gözlerini bana göstermeyip sıkıca yumdu. Bir şeyler olduğunu hissediyordum. Koşarak annemin odasına gittim.

Küçük değildim, on dört yaşındaydım ve hâlâ annemin beni uyandırmasına ihtiyacım vardı.

Elimi kapının kulpuna koyduğumda vücudumdaki tüm enerji çekilmiş gibi hissettim. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım ve annemin yatağında öylece uzanan cansız bedenini gördüm.

Doktorlar babama, annemin ölümünü tamamen psikolojik olduğunu, fiziksel hiçbir sorununun olmadığını söylediler. Geçmişten kalma bir şeymiş. Annem üzüntüsüne daha fazla dayanamamış ve o gece sabaha karşı kalbi babamın yanında durmuş.

O zaman Noah'tan haberim yoktu ve doktorlar bana elle tutulur bir sebep vermediği için onları dünyanın en ahmak insanları ilan etmiştim. On dört yaşındaki Sarah'ya gerçek bir sebep lazımdı. Kimse üzüntüsünden ölmezdi.

O sabah, annemin soluk yüzüne bakarken onun adı yerine ironi bir şekilde "Baba!" diye bağırmıştım. Aynı, şu an olduğu gibi.

Bayan Warner ve babam bana bakmaya devam ederken hızla ayakkabılarımı giydim ve aramızdaki mesafeyi birkaç büyük adımla kapadım. Babam bana ifadesiz bir şekilde bakıyordu ve bunu nasıl gerçekleştirdiğini cidden merak ediyordum. Ben nefes alamıyordum, boğazımda sanki bir milyon tane iğne vardı ve her yutkunduğumda orayı kanatıyordu. Gözyaşlarım ise çoktan vücudumu terk etmişlerdi.

"Sarah..."

Babamın elbette bir açıklaması vardı, hep olurdu. Ama onu dinlemeyecektim.

"Annemi..." Nefes almaya ihtiyacım vardı. Sesim titriyor olmasa devam ederdim ama zorlanıyordum. "Onu sevdiğini söylemiştin. Annemi seviyordun, baba."

Babam, bir kez daha "Sarah," dedi. Adımı milyon kez tekrar etse de susmayacaktım.

"Ona nasıl ihanet edebilirsin? Canının yandığını hissetmiyor musun?"

Gözlerini aynı annemin öldüğünü öğrendiğim sabahki gibi yumdu, burnumu sertçe çektim ve Bayan Warner'a döndüm. Şok olmuş yüzü bizi izlerken gözleri özür diler gibi bakıyordu.

Ona da birkaç şey söylemek istiyordum. Burada iki yetişkin bir hatayı paylaşıyordu ve onları düzeltmek bana kalmıştı.

Gittikçe yaklaşan havlama sesi duyduğumda Bayan Warner'ın gözleri o tarafa kaydı.

Aris...

Babamın adımı söylemesini, Bayan Warner'ın bakışlarını ve soğuk havayı görmezden gelip dilimdeki zehri üzerlerine püskürttüm.

Yıldız Tozu ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin