Sabahın köründe yaptığım ilk iş Yüksel holdingi basmak olmuştu. Hiç öyle huyuna suyuna falan gidemezdim o Savaş olacak kişiliksizin.
Birgün önce rahat rahat imzayı atmıştı, şimdi işten caymak da neydi?
"Hanımefendi Savaş bey toplantıda. Randevunuz var mıydı acaba?" Tam elim Savaşın kapısının kolundayken söylemişti bu cümleleri sekreteri.
"Hayır canım randevum yok. Randevuya da gerek yok, ben odasında beklerim." Odaya bir hışım girdiğimde odadaki koltukla uyuklayan bir adet şerefsiz gördüm. Toplantıya bak, toplantıya!
"Sen nasıl anlaşmayı fes etmeye kalkarsın ya!" Tek gözünü açıp kim olduğuma baktıktan sonra yerinden doğruldu ve bana doğru iki adım attı.
"Nasıl odama böyle dalabilirsin?" Sinirle sırıttım.
"Yine olsa yine yaparım. İstediğimi yapmakta özgürüm." Omuzlarını silkti.
"Bak gördün mü? Ben de istediğimi yapmakta özgürüm."
"Ama biz bir anlaşma imzaladık."
"Anlaşma bedelinin üç katını ödeyeceğimi söyledim."
"Bu hiç birşeyi çözmez."
"İyi beş katı olsun." Sinirle avucumu birkaç defa alnıma geçirdim.
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun ya." Bileğimi yakaladığında yapmayı sürdürdüğüm kendi kafama vurma eylemini bir süre durdurmak zorunda kaldım.
"Delirmişsin sen. Neden durduk yere kendine vuruyorsun ki?"
"Beni delirten sensin."
"Huyum kurusun. Tüm kadınlar bana deli olur." Alaylı bir gülüş atıp parmakları arasındaki bileğimi kendime çektim.
"Nedenini sorabilir miyim?"
"Genler sağolsu-"
"Anlaşmayı kastediyorum." Sırıttı.
"Anlamıştım zaten. Dalga geçiyorum."
"Benimle dalga geçme."
"Ama eğlenceli."
"Bence değil. Her neyse! Neden anlaşmayı fes etmek istiyorsun?" Omuzlarını silkti.
"Başka bir inşaat şirketinden daha iyi bir teklif aldık."
"Hangi şirket olduğunu duymamda bir sakınca var mı?" O şirket olmasından deli gibi korkuyordum.
"Altındeğer inşaat." Kahretsin!
Gözlerimi sımsıkı kapattım ve derin derin bir kaç nefes aldım.
"Önce bize gelebilirdiniz. Ortak bir rakamda anlaşabilirdik."
"İkna yetenekleri kuvvetli diyelim."
"Yine de bu durum-"
"Soru sormaya devam edecesin değil mi? Dün geceyi Şükrü Altındeğerin küçük kızıyla geçirdim, bu sebep yeterli mi?" Gözlerimi kocaman açtım. Bu adam nasıl bir pislikti?
"Sen de iş ahlakı diye birşey yok değil mi?" Dişlerimi birbirine bastırdım. "Canımıza minnet. Bundan sonra yalvarsanız da sizinle iş yapmam!" Sinirle arkamı döndüm. Nasıl bir fırsatı kaçırdığımın farkındaydım. Ah bu projeyi alabilseydik...
Bir süredir ailemizin yöneldiği diğer sektörlere karşılık Özakman inşaatın durumu pek de iyi değildi. Tamam, kurtarılamayacak gibi değildi, sadece karımız düşüktü ama.. Özakman inşaatın başkanlık koltuğunda oturmak üzere olduğumdan bu projeyi alabilmeyi çok istiyordum. Dedem bu inşaat şirketinde bana büyük bir hisse bırakmıştı ve her ne kadar babam şu an ceo koltuğunda otursa da asıl o görevi ben yapıyordum. Buna şirketteki ve ailedeki herkes de şahitti. Alnımın akıyla bu işten sıyrılmak ve de ailemin bana verdiği değere layık olduğumu göstermek istemiştim. Ama artık nereden çıktıysa Altındeğer inşaatın kaşar kızı tüm planı altüst etmişti.
Tam kapıya geldiğimde sesini duydum.
"Yani anlaşma bedelini ödeyebilirsiniz?" Tabi ki öderdik ama anlaşmayı bozan onlardı. Neden biz ödeyecekmişiz?
"Vazgeçtim."
"Ne?" Yüzüne baktığında sırıttı.
"Aslında dün gece pek de tatmin olmadım." Tövbe!
"Ne diyorsun sen be? Pis sapı-"
"Aklına tuhaf tuhaf şeyler getirme Berra Özakman." Tek kaşım yavaşça havalanırken kafasına fırlatmak için kaldırdığım çantamı geri indirdim. "Aslında ben... Altındeğerin büyük kızını istiyorum. Eğer bana onu tavlamamda yardım edersen... zevkle bu projede ortak olabiliriz."
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTİSNA
General Fiction"Toprak!" At bir anda telaşlandığında tutunduğum yer ellerim arasından kaydı. *** "Hayır!" Nefes nefese başımı ellerim arasına aldım ve biraz olsun sakinleşmeye çalıştım. Yine aynı rüya! Ne zaman şirkette işler yolunda gitmese bu rüyayı görüyordum...