"Berra. İyi ki varsın. İyi ki benim kuzenimsin."
Benim tercihim değildi fakat Özakman malikanesine girdiğim an onun kuzeni olmuştum, bunu değiştiremezdim.
Sıkıntıyla derin bir nefes alıp bakışlarımı denize çevirdim.
Sabah hergün kalktığımdan daha erken hazırlanmış ve Murata kahvaltı hazırlayıp evden ayrılmıştım. Şirkete geçmeden önce kendime gelmem gerektiğinin farkındaydım, o yüzden buraya gelmiştim. Belki deniz beni rahatlatırdı, hiç umudum olmasa da.
Yıllar önce girmiştim Özakman ailesine. Beni aralarına aldıklarında on yaşında ya var ya yoktum. Emin değildim çünkü o zamanlar kim olduğumu bilmiyordum. Gerçi hala bilmiyorum ya.
Özakman ailesi İstanbulun önde gelen ailelerinden biri. Dedem yani Mustafa Özakman kendi çabalarıyla yükseldikçe yükselmiş; şirketler, evler, arsalar derken iki oğluna yani babam Halil Özakman ve amcam Tevfik Özakmana yüklü bir miktarda miras bırakmıştı.
Daha üç yıl önce kaybetmiştik onu. O kadar sevdiğim bir insandı ki! Beni hiçbir zaman kendi öz evlatlarından torunlarından ayırmamıştı ve Özakman inşaat ta bana da hisse vermişti. Aslında kendimi biraz torpilli hissediyordum. Başka hiçbir torununa pay vermezken benim adımın direkt vasiyette geçmesi bana haksızlık yapılmasını istemediğindendi biliyorum. Canım dedem benim.
Kendi ailemi hatırlamıyordum. Gözlerimi bir hastane odasında açtığımda başımda Halil Özakman vardı. Bana artık kendi kızı olduğumu ailemi tanımadığını fakat onların ölmeden önce beni ona emanet ettiklerini söylemişti. Ardından hastaneden çıkmış ve Özakman malikanesine ilk adımımı atmıştım ve de Murat Özakmanın kuzeni olmaya.
Murat mı? Yine mi Murat?
Başımı sallayarak ayağa kalktığımda yere yapışmam bir oldu. Daha doğrusu şöyle açıklayayım, jet hızıyla bir adam bana çarptı ve ben de dengemi kaybederek adamın kolları arasında düştüm. Tam olarak yere değil, birazcık adamın üzerine.
Adam yerde iki seksen uzanırken benim dizlerim adamın karnında ve onun elleri benim omzumdaydı.
O hızlı hızlı nefes alıp sakinleşmeye çalışırken telaşla adamın üzerinden kalktım ve üzerimdeki tozları silkelemeye başladım.
"Hey!" Göz ucuyla hala yerde uzanan adama baktım. Elini bana doğru uzattı. "Beni kaldırmayacak mısın?" Sizce de yüzsüz değil mi? Hayır, bana çarpıp düşüren kendisi. Neden onu kaldıracakmışım ki?
Gözlerimi devirerek yerdeki çantamı aldım ve tozlarını silkeleyerek adama arkamı döndüm. Biraz daha oyalanırsam önemli bir toplantıya geç kalacaktım.
"Uvv manzaraya bak." Adamın tuhaf bir ses tonuyla söylediği kelimeleri duyduğumda tek kaşımı kaldırdım. Bu neydi ya? Güpegündüz?
Hırsla arkamı döndüm.
"Bana mı dedin?" Uzandığı yerden doğrulup ayağa kalktı.
"Şuan nasıl bir frikik verdiğinin farkında mısın acaba?" Eliyle arkamda bir yeri işaret etti. "Arkandaki kahvaltı salonuna." Ne dediğini anlamaya çalışarak ardıma baktım ve derin yırtığı farkettim. Ellerini arkama götürüp yırtığı örtmeye çalışırken ki becerebilmidiğimi sanmıyorum, herşey meydanda zaten, sinirle adama döndüm.
"Herşey senin yüzünden. Kahretsin, önemli bir toplantım vardı!" Sırıtarak bana doğru bir adım attığında bir kere daha bağırdım. "Gülmesene be!"
Aramızdaki mesafeyi büyük adımlarla kapatırken sadece gözlerimle takip ettim ve tam burnumun dibine girdiğinde tuhaflığı farkederek bir adım geri gitmeye çalıştım. Ama sadece çalıştım.
Adam eşofmanının ceketini kendi belinden çıkarıp benim belime bağlarken hareketlerini şaşkınlıkla takip ettim.
Yapmakta olduğu düğümü bitirip bakışlarını bana çevirdiğinde göz göze geldik.
"Teşekküre gerek yok." Sinirle nefesimi dışarıya bıraktım.
"Özür dileyerek başlayabilirsin. Sonra belki ben de teşekkür ederim." Sinsi bir sırıtışla hala ceketin kollarında olan ellerini çekip yukarı kaldırdı ve teslim olurmuş gibi başının iki yanında açtı.
"Bunu ceketimi bana geri getirdiğinde konuşalım." Birşey dememe fırsat vermeden ters yöne koşmaya başladığında arkasından şaşkınlıkla bakakaldım.
Ne dedi şimdi bu? Ne hayır! Onunla bir daha karşılaşmaya hiç mi hiç niyetim yok!
Arkasından koşup bunu yüzüne söylemek isterdim fakat toplantıya geç kaldığımı farkederek arkamı döndüm ve hızlı hızlı arabamı parkettiğim yere yürümeye başladım.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTİSNA
Ficción General"Toprak!" At bir anda telaşlandığında tutunduğum yer ellerim arasından kaydı. *** "Hayır!" Nefes nefese başımı ellerim arasına aldım ve biraz olsun sakinleşmeye çalıştım. Yine aynı rüya! Ne zaman şirkette işler yolunda gitmese bu rüyayı görüyordum...