Kapı açıldığında oldukça genç görünen kız gülümseyerek yol verdi.
"Hoşgeldiniz Berra hanım?" Başımı sallayarak içeriye girdim. Bu kızı daha önce görmemiştim. Yeni işe girmiş olmalıydı.
"Oo Berra hanım. Sonunda teşrif edebildiniz." Gülümseyerek çoktan ayağa kalkmış yengemin yanına yürüdüm ve ona sımsıkı sarıldım.
"Ya yengeciğim, öyle deme. Biliyorsun iş güç." Ondan ayrıldığımda avuçlarını yanaklarıma bastırdı.
"Biliyorum yavrum, bilmez biyim. Amcanın yüzünü zor görüyorum ben. Sadece şaka yaptım." Beni yengem büyüttü diyebilirdim. Annemle sadece bir iki yılı beraber geçirebilmiştim. Çok erken veda etmişti bana.
"Gel otur. Babanlar gelmedi daha." Gösterdiği yere oturdum.
"Murat da birazdan gelir. Berra?"
"Efendim yengem?"
"Murat şirkete hiç uğruyor mu?" Başımı iki yana salladım.
"Tevfik de öyle diyor." Sıkıntıyla iç çekti.
Amcam tekstil üzerine çalışan şirketimizin başındaydı. Ve tabi ki Muratın pek ilgisini çekmiyordu. Yöneldiğimiz diğer alanlar gibi. Yani yengemi anlayabiliyordum.
"Ne olacak bu çocuğun hali Berracığım. Takılmış bir kadının peşine!" Murat Sibelle annesini tanıştırmıştı ve yengem tıpki benim gibi o kıza sıcak bakmıyordu. Doğal olarak. Kim olsa anlardı o kızın farklı şeylerin peşinde olduğunu.
"Sen sıkma canını yengem. Er geç yoluna girer herşey." Yengem gülümseyerek karşılık verdi ardından ayağa kalktı.
"Ben bir mutfağa göz atayım."
Koltukta oturmayı sürdürdüm. Aslında yukarıda odama geçip biraz kestirebilirdim fakat uyumaya kalkarsam hiç uyanamazmışım gibi hissediyordum. Ve de babam bu yemeği kaçırırsam kızardı. Çok değil, birazcık tabi.
"Kuzen?" Muratın sesini duyduğumda salonun girişine döndüm.
Gelip hemen yanıma oturdu ve kolunu omzuma atarak beni kendine çekti.
"Bugün Savaş Yükselleymişsin diye duydum?"
"Ne?" Kolunu çekip kulağına götürdü.
"Sesinin hiç ayarı yok Berra." Yumruğumu omzuna geçirdim.
"Ne diyorsun, düzgünce anlat?"
"Tamam tamam." Yeniden kolunu omzuma bıraktı.
"Amcam babama anlatırken kulak misafiri oldum. Yemeğe çağırmak için seni aramış ve sen Savaşın yanında olduğunu söylemişsin. Biraz kızmış gibiydi. Haklı da. Ben de kızdım." Başımı çevirip yüzünü görmeye çalıştım ama aynı onun da dönmesi kalbimin teklemesine sebep oldu. Bu kadar yakın olmamız doğru değildi.
Ah be Murat, ben neler çekiyorum burada. Sen gelip dibime oturuyorsun! Yüzümü yeniden önüme çevirip kucağıma baktım.
"Neden kızdın ki?" Mutlu olmam sorun olur mu? Beni kıskanmış olma olasılığı bile mutlu olmama yetiyordu işte.
"Çünkü o Savaş Yüksel. Yani nasıl söylesem... Berra! Savaş gece hayatı hareketli bir adam." Gözlerimi kırpıştırdım.
"Ne dediğimi anladın Berra, bakma öyle!" Tabiki anladım!
"Anladım da.. senin böyle açıklamam tuhafıma gitti." Omzumla göğsünü dürttüm ve sesimi incelttim.
"Yoksa utandın mı çocuk?"
"Hiç de bile!" Kahkaha atarak eski halime geri döndüm.
"Şaka yapıyorum Murat. Bak, Savaşla aramda bir şey yok tamam mı? Olsaydı da.. söyleyeceğim ilk kişi sen olurdun zaten."
"Bir zahmet! Ben senin en yakın arkadaşınım." Aman ne güzel!
"Bu gün rastlaştık ve beraber bir öğle yemeği yedik. Babam aradığında da beraberdik. Sadece bu kadar." Kıkırdadım. "Ayrıca şu Savaş Yükselin hareketli gece hayatı. Bu şekilde tanımlaman komiğime gitti. O gayet doğal bir biçimde... geceyi kimle geçirdiğini açıklayabilen bir adam." Murat kolunu çekip beni ittirdiğinde koltuğun kenarına yapıştım.
"Hey!"
"O kadar yakınlaştınız demek? Sana utanmadan bir de o hayatını mı anlatıyor?"
"O anlamda değil tabi ki. Sadece laf arasında geçti." Tabi tabi! O değil de Murat son dediğimi duymadı sanırım. Çünkü konuşmaya devam ediyordu.
"İyi bari. Yakınlaşacaksanız öyle yakınlaşmanız da sorun yok. Ama.... hala en yakın arkadaşın benim Berra. Birine karşı birşeyler hissettiğinde ilk bana geleceksin!" Keşke o kadar kolay olsa...
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTİSNA
Ficção Geral"Toprak!" At bir anda telaşlandığında tutunduğum yer ellerim arasından kaydı. *** "Hayır!" Nefes nefese başımı ellerim arasına aldım ve biraz olsun sakinleşmeye çalıştım. Yine aynı rüya! Ne zaman şirkette işler yolunda gitmese bu rüyayı görüyordum...