Zeynep...
Amcam bu sabah düne göre çok daha iyiydi. Zannettiğim gibi beni yanlış anlamamıştı.. korkmuştu. Berranın ona kırılmasından çok korkmuştu amcam.
Bugün Berra babasıyla beraber kalmaya karar verdiğinden babam ve Murat beraber gitmeye karar vermişlerdi şirkete. Gerçi çok sevgili abimin ne kadar işe yarayacağı tartışılırdıya neyse.
Bense birkaç günlük rutinime uyarak sabah erkenden gelmiştim şirkete. Yankı geldiğinde bu gün olan toplantılarını iptal etmemi ve hiç telefon bağlamamamı söyleyerek kapatmıştı kendini odasına. Saatlerce onun çıkmasını bekledim odadan, hatta öğle yemeğine bile gitmedim bugün. Ama Yankı bir türlü çıkmadı odasından.
Dün olanları düşündüğümde canım sıkılıyordu. Yankı biliyordu Berra nın kim olduğunu. Hatta Savaş abinin söylemiş olma ihtimaline karşılık üzerine yürümüştü kardeşinin. Tuhaftı. Yankı ve Savaş abi bilirken bizim bilmememiz tuhaftı. Berranın yeni öğrenmesi tuhaftı. Nasıl.. nereden biliyorlardı ki?
On beş dakika önce şirketin arkasındaki cafeden şipariş verdiğim atıştırmalıklar geldiğinde derin bir nefes alıp kalktım masamdan. Korkarak yürüdüm kapıya ve kapıyı bir kere tıklatıp hızlıca açtım kapıyı. Bu hareketi sırf gelme deme fırsatı bulamasın diye yapmıştım ama ne kadar başarılı olduğum tartışılırdı.
"Çık dışarı!" Odaya girdiğimde Yankıyı masasında boş boş otururken bulmuştum.
"Yankı ben-"
"Çık! Sana hiç kimseyi bağlama dedim. Bu ne demek Zeynep?! Hemen çıkıyorsun dışarı! Bir daha da rahatsız etme sakın beni!" Daha önce kibar beyefendilerden Yankı Yükseli hiç böyle gördünüz mü? Görmediniz değil mi? Şanslısınız. Ben kaç gündür katlanıyorum bu hallerine. Ve inanamazsınız, kendimi sizden çok daha şanslı hissediyorum. Ee onun bu kadar yakınında olabilmek herkese nasip olmaz.
"Ben birşeyler getirmiştim. Öğle yemeği için-"
"İstemez. Bir kere daha tekrarlatma bana. Dışarı çı-"
"Çıkmıyorum!" O şaşkın ifade nasıl da yakışmıştı prensimin yüzüne..
"Anlamadım?"
"Çıkmıyorum dedim!" Yinelediğimde yüz hatları yeniden sertleşti.
"Bana karşı mı geliyorsun sen? Seninle bir anlaşma yapmıştık!" Haklıydı bir anlaşma yapmıştık. Ona karşı çıkmayacağımı ve diğer asistanlarına nasıl davrandıysa bana da öyle davranmasını söylemiştim. Ayrıca ona kırılmayacaktım ve iki ailenin arasının bozulmasına izin vermeyecektim. Ama düşününce... ben zaten Yankının bana nasıl davrandığını kimseye söyleyemezdim ki. Eğer benimle aynı ortamda bulunmak isyemeyeceğimiz için zayıflayan bağlardan bahsediyorsa... zaten ona olan aşkımı itiraf ettiğimde olan bu olacaktı. Daha ne kadar böyle devam edebilirdim?
"Evet bir anlaşma yapmıştık. İstifa ediyorum. Daha fazla sana katlanabileceğimi zannetmiyorum. Ama öncesinde sana söylemek istediğim birkaç şey var." Yüzünde tek bir ifade vardı; şaşkınlık. Ha belki biraz da hayal kırıklığı. Bunu yapmamı hiç beklemediği belliydi. "Öncelikle dinlemeden kardeşine bu şekilde davranmana anlam veremiyorum. Berraya değer verdiğin her halinden belli, zarar görmesini istemiyor olabilirsin ama Berranın bilmeye hakkı var. Ayrıca ona söyleyen Savaş değilmiş, Berra kendisi hatırlamış." Yutkundum. "İkinci olarak... senden hoşlanıyorum. Tahmin edebileceğinden uzun bir süredir. Bir gün okuluma bir konuşma yapmak için gelmiştin, o günden beri seviyorum seni. Bu şirkette çalışmanın bir diğer avantajı da buydu benim için, sana yakın olabilmek. Yanılmışım." Kısa bir süreliğine susup derin bir nefes aldım. "İtiraf etmek düşündüğüm kadar zor değildi. Neyse... eşyalarımı yarın toplayacağım. Nasıl olsa bugün çalışmıyorsun, sorun olacağını düşünmüyorum." Elimdeki poşeti kapıya yakın büfenin üzerine bırakıp çıktım odadan. Şimdi kendimi rahatlamış hissediyordum işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTİSNA
Fiction générale"Toprak!" At bir anda telaşlandığında tutunduğum yer ellerim arasından kaydı. *** "Hayır!" Nefes nefese başımı ellerim arasına aldım ve biraz olsun sakinleşmeye çalıştım. Yine aynı rüya! Ne zaman şirkette işler yolunda gitmese bu rüyayı görüyordum...