İyi okumalar...
Her şey mükemmel olacak diye bir şey yoktu, olmak istese olacağını da sanmıyordum. Mükemmel insan, mükemmel eşya yoktu. Her anınızda mükemmel geçecek diye bir kaide yoktu. Benimde böyleydi işte, bir anım aşırı kahkahalarla doluyken bir anım parça üzüntülerle kaplıydı.Mükemmel değildik, değildim. Ne bir anım çok üzüntülü ne de çok mutlu. Aşırıya kaçmadan tüm duyguları yaşıyordum. Şimdi ise ne yapacağımı şaşırmıştım. Vücudumu babama dönerek ayağa kalktım, gözlerinde endişeyi görmek benim yüz ifademden kaynaklanıyordu. Telefonda ki ağlamaklı ses yerini hızlı nefes alış veriş sesine bırakmıştı. Sesi bir daha aklımda yokladım, tanıyordum adımı bildiğine göre. Benden yardım istediğine göre tanıyor olmalıydım. Telefonu daha sıkı kavrayıp babama işaret parmağımla bir dakika işareti yaptım. Yüzünde ki endişe biraz azalırken yanımda sessizce beklemeye devam etti. Telefonda iç geçirerek tekrar bir nefes aldığında ağlamasının hızlanması beni korkutmuştu.
"K-Kimsiniz?" Zor bir şekilde ağzımdan çıkan kelimeler karşı tarafı bulduğunda aceleyle tekrar konuşmaya başladı. Sesi ağlamaklı olduğundan anlamıyordum sanırsam.
"Helen... Ben Ceren. C-Caner ona.." Yerimde buz kesmiştim sanki. Arayan Ceren'di, korku bedenimi tamamıyla kaplarken gözlerimi kapayıp açtım, sakinleşmek adına. Sesi şimdi daha iyi anlamıştım, hala ağlıyordu. Onu sakinleştirmem gerekti ilk önce, ya kendim? Daha ne olduğunu bilmeden korkmaya başlamıştım. Bu gecenin bir yarısı şaka olmazdı değil mi? Olamazdı işte! Hem böyle bir şaka mı olurdu? Elimi başıma koyup saniyeler içinde kendimi 'endişe edecek bir şey yok, olmamalı' diyerek sakinleştirdim, doğrusu çalıştım. Tekrar telefona odaklandığımda ağlama son bulmuştu.
"Ceren, orada mısın? Ne oluyor? Caner o iyi mi!?" Aceleyle konuştum, korkum sesime de yansımıştı. Korkulmayacak gibi değildi, daha ne olduğunu bile bilmiyordum.Caner... ne olmuştu? Tahmin yürütemeyecek kadar beynim durmuştu. Bu gecenin mutlu bitmesini umuyordum. Maalesef ki bu olmayacaktı. İlk önce babamın dediklerine ağlamış, şimdi de korkuyu yok etmeye çalışıyordum. Başarılı mıydım? Ne yazık ki ,hayır.
"Helen ambulans geldi, biz hastaneye gidiyoruz. Dedenin bir hastanesi.Çabuk gel lütfen. Bartu' ya ulaşamadım, sana ihtiyacım var." Ağlaması durmuştu, sesi pürüzlü gelse de telefona gelen başka kişilerin sesleri anlaşılmasını zorlaştırıyordu.
"Ceren şimdi telefonu kapat biz geliyoruz.. Beni iyi dinle ne oldu bilmiyorum ama ona bir şey olmayacak. Ceren senden bir şey daha istiyorum. Bartu'nun numarasını mesaj at. Çabuk ol." Ceren tekrar ağlamaya başlarken telefonu hemen kapattım. Onun ağlaması beni daha da etkilerken doğru düzgün düşünemiyordum. Babama daha da yaklaşarak
"Çıkmamız gerek, Caner baba ona bir şey olmuş. Lütfen,gidelim. Dedemlerin hastanesine gidiyorlar." Yalvarırcasına konuştuğumda çatılmış kaşları inmiş başını hafifçe sallamıştı. İçimden ona teşekkür ederek odama hızla koştum. Ne olacağını kestiremiyordum? Ya ona kötü bir şey olmuşsa? Ceren niye bu kadar ağladı? Kafam allak bullakken sorulara bir cevabım yoktu. Odamdan üstüme bir ceket almışken altıma da siyah bir pantolon geçirmiştim, aceleyle. Odadan yine bir hışım çıkmışken babam aşağıya çoktan inmişti. Saniyeler içerisinde anahtarı alıp kapıyı çekmiştim. Bakalım ne olacaktı, çok korkuyordum. Anladım ki hayatıma kısa sürede giren bu insanlar benim için çok değerliydi. Korkuyordum ama bu onların değerini anlamam için çok iyi olmuştu.
*
Hastane... onlarca şifa bekleyen insan, yardıma muhtaç ,iyileşmeyi umut eden bir çok can.Buranın kokusunu herkes gibi sevmesem de doktor olmayı göze almıştım. Onları iyileştirmek benim hayalimdi. Şifanın verilmesine katkı sağlamak, birini iyileştirmek ne kadar güzel bir şeydi. Büyük hayaller peşindeydim işte. Hastane koridorunda siyah deri koltuklara oturmuş bunları düşünüyordum. Yanımda babam başını arkasına yaslamış gözlerini kapatmıştı. Karşımda Ceren ve Bartu -aramızda on adımlık bir mesafede- aynı şekilde deri koltuklarda oturuyorlardı. Bartu'yu arabayken Ceren'in mesaj attığı numaradan aramıştım, bizden önce buradaydı. Ceren geldiğimizde bitkin olsa da şimdi kendini toparlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EYLÜL YAĞMURLARI
ChickLitAşk işte bu dediler, bizi gösterdiler. Yaşanılanlar; belki nazardı, belki kader ya da her ikisi... Ben yağmur koydum adını, sen EYLÜL YAĞMURLARI. Sahi neydik biz, eylül yağmurları mı? Sen yağmurdan önceki kara bulut , ben yağmurdan sonraki to...