"Who are you?"

7K 82 12
                                    

Cafe’ye girer girmez arkadaşlarımı gördüm, yanlarına doğru giderken biriyle çarpıştım. ”Kahretsin dosyalarım” diye söylenirken tahminimce 20’li yaşlarda olan genç çocuk—yeşil ile mavi arası gözleri, saçları kahverengi ve kıvırcık anlayacağınız çok tatlıydı—hiç özür falan dilemeden yoluna devam etti , —ne kaba—bende söylenerek Lisa ve Lucy’nin yanına gittim. ”Hanımefendi yine geç kaldınız bakıyorum” söylenen Lisa’ydı. Lisa’yla çok yakınızdır yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez Londra’ya da birlikte taşınma kararı aldık. Ailelerimiz bizim üniversite için gittiğimizi düşünseler de asıl amacımızın üniversite olmadığından haberdar değiller: D

“Ne yapabilirim kızım ya görmüyor musun dosyalar dağıldı 2 saattir bunlarla uğraşıyordum”

“Hmm tamam gördük. Sana çarpan çocukta fena değildi. Acelesi vardı galiba yazık oldu..” diyen Lucy’ydi. Erkek meraklısıdır .Ama kendine göre birisini henüz bulamadı. Her neyse biz bu konuyu tartışırken Cafe’ye hiçte görmeyi istemediğim birisi geldi ’Harbor’ kendisi eski sevgilim olur…Oda ne? Bizim masaya doğru mu geliyor? —Lisa’yla bölüm profesörünün isteğiyle ortak bir projede çalışacaklardı— hemen dosyalarıma dalmış gibi yapıp onu görmemezlikten gelmeye çalıştım. Lisa’yla bir şeyler konuştular. Sonra bir anda sessizlik oldu —sanırım harbor bir şeyler söylüyordu—kafamı kaldırdığımda hepsi bana bakıyordu Harbor “Duymuyor musun beni?” içimden ne kadar sövdüğümü bilemezsiniz…Bende “Duymam gereken bi  şey mi vardı” Harbor: “Emily her zamanki gibi ödevlerini son güne mi bıraktın? Yazık…”

                Bu bana ne dedi şimdi ”En azından senin gibi sevgilimin doğum gününe 1 gün kala onu başka bir arkadaşıyla aldatmıyorum. En azından benim yaptığım daha masum” der demez Harbor’un yüzündeki pişmanlığı gördüm. Ama o bana yapmaması gereken bir şey yapmıştı ve ona karşı içimde en ufak bir şey kalmadı.

**

                Lisa tezini bitirmek için Harbor’la gideceğini söyleyince bende eve tek başıma gitmem gerektiğini anladım—hey dostum evde tek başıma kalmaktan korktuğumu bilmiyor musun?—Yolda yürürken pek anormal bir şey olma….hey! Oda ne şimdi? Bir günüm sorunsuz geçmeyecek mi?

                Seslerin olduğu tarafa yürürken ürktüğümü söylemeliyim ama nede olsa babamın ısrarıyla tekvando dersleri almıştım bu kadar korkak olmamalıyım derken sesin geldiği yere iyice yaklaştım. Sarı uzun saçlı irice bir adam yerde yatan adama ”Hey! Sana bir daha buraya gelme demedim mi? Kendini ne zannediyorsun ünlü mü oldum zannediyorsun, çekil git buradan” dedikten sonra yerdeki adama vurmaya devam etti. Tamam, biliyorum yerdeki adama yardım etmeliydim ama korkak biriyim napayım yani. Sarışın iri yarı adam gidince çocuğa yaklaştım AMAN TANRIM!!! Çok kan kaybediyordu hemen ona bir şeyler sormaya başladım ne sorduğumu sormayın bende bilmiyorum :D adamı yerden kaldırırken aslında 20’li yaşlarda olduğunu kahverengi kıvırcı— bir saniye bu bana çarpan çocuk.

                Ona “hemen hastaneye gitmeliyiz” dedim o da hemen “hastane olmaz!” deyince başka çare bulamadım bulunduğumuz yer evime çok yakındı. Onu evime götürmeye karar verdim—tamam şimdi diyorsunuz ki her boktan korkuyorsun onu neden evine getiriyorsun? Haklısınız ama her ne kadar kaba olsa da onda beni çeken bir şey var— Onu eve taşırken bir şeyler mırıldandığını duydum ama anlayamadım… Sonunda evin kapısına geldiğimizde onu bir an bırakmam gerekiyordu. Onu duvara yaslar yaslamaz anahtarımı aradım—nerde bu şimdi—ve en sonunda buldum bana bakmış gülüyordu. — yüzün her ne kadar kanlar içinde olsa da çok tatlı gülüyorsun—Ona bakıp” Neye gülüyorsun, komik mi?” bunu der demez daha da gülmeye başladı bunun derdi neydi böyle.” Hey özür dilerim bana adımı bile sormadan evine alıyorsun ona gülüyorum birde şu anahtarı ararken ki yüz ifadene”  Bu çocuk gerçekten fazla oldu ”Hey bir insanlık yapıp seni evime getirdim hastaneye gitmek istemiyorum dedin şimdi burada mı beklersin içeri mi girersin?” dedikten sonra kapıyı açtım. Eve girdim çantamı yere koydum tam kapıyı kapatacakken arkamdan içeri girdiğini fark ettim. ”Adım Harold.” Deyip gülümsedi. —hey, daha az gülümsemelisin—”Benim ki de Emily.” Dedim ve yürüyemediğini fark edince onu alıp kanepeye oturttum. Gidip pansuman malzemelerimi alıp ona pansuman yapmaya başladım, yüzündeki kanları silince yüzünün ne kadar pürüzsüz göründüğünü fark ettim. Gerçekten ona aşık mı oluyordum?

Ardından içecek bir şeyler verdim. Tamamen kendine gelince. ”Film izleyelim mi?” dedi bende sazan gibi ”OLUR” dedim insan biraz ağırdan alır dimi ben gerçekten bu çocuktan hoşlandım...Ben böyle içimden kendi kendime konuşurken ”Emily sen şu cafede çarptığım kızsın dimi?” dedi bende “evet dosyalarını dağıttığın halde bir özür bile dilemediğin kızım” dedim Harold’ın yüzünde gördüğüm pişmanlık mıydı? ”Şey özür dilerim  acelem vardı?” der demez DVD’lerimin olduğu köşeye gidip bir film seçti ,seçtiği film ise ”Love Story” Aman Tanrım!!!! Bu filme bayılırım ”Bu filmi severim izleyelim mi?” ben ”Tabi bu filme bayılırım” dedim ve izlemeye başladık, gerçekten çok geç olmuştu ve göz kapaklarımı artık açık tutamıyordum. Harold bunu fark etmiş olacak ki kolunu omzuma doladı ve ona yaslanmamı sağladı bende onun saçlarına kafamı gömüp uyudum.

**

                Sabah uyandığımda ilk önce başka bir nefes alış-verişi duydum ve bana çok yakındı boynumda hissedebiliyordum. Bağırarak yerimden fırladım—aman Tanrım çok salağım dün geceyi unutup nasıl bağırırsın şimdi sana Harold böyle deliymişsin gibi bakar—”Hey sakin ol benim Harold :D” “Seni unutmadım sadece ben şey işte neyse kahvaltı ister misin?” Harold ”Kahvaltıyı ben hazırlamak istiyorum. Tabi iznin olursa” bana öyle yalvaran tatlı bir kedi gibi bakarsan ”TABİ!” hey Emily kendine gel. Harold mutfağa gitti bende peşinden onun işine mani olmayacak bir yerde oturdum ve onu izlemeye başladım. Saçları kahverenginin en güzel tonuydu, gözünün önüne düşünce hafifçe arkaya atıyordu. Gözleri ise eşine az rastlanandan,gamzeleri ise iki yanağını süsleyen birer inci gibiydiler gülünce gerçekten harika görünüyordular ona baktıkça kalbim yerinden çıkacakmış gibi oluyor gerçekten aşık mı oluyorum?

                Bu düşüncelere dalmışken O bana bakıp gülümsedi ve “Yakışıklı olduğumu biliyorum” dedi. Yanaklarım ısınmaya başladı. Kızardığımı fark etmiş midir ki?

 “Emily bu aralar haber izliyor musun dünyadan ne kadar haberin var?”  ben ”Londra’da okumak için çok çalıştım ve bu yılda biraz ara verdim diyebiliriz ama pek haber izlemem ne oldu bir şey—“ derken sözümü kesti ”Hey sence bu omlet nasıl olmuş?” —senin kadar mükemmel— “Harika görünüyor bunu yapmayı nerden öğrendin?”  “Önceden bir  fırında çalışıyordum iyiyimdir bu konuda”

**

                Kahvaltımızı yapmıştık,derken kapı çaldı ben kapıyı açmadan önce “Ev arkadaşım Lisa’dır” dedim. Kapıyı açtım ve Lisa olmadığını anladım “NE İŞİN VAR BURADA?!!!”

Who are you?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin