Bu bölümü arkadaşım olmasına rağmen ona gelecek bölümle ilgili hiç bir şey söylemediğim için meraktan çatlayan Gaye Sena Bayrama armağan ediyorum.İnşallah beğenirsiniz iyi okumalar.
Lisa ile Harold el ele kameralara sırıtıyorlar ve bir şeyler söylüyorlardı. Kalbim bunun etkisiyle daha hızlı çarpmaya başladı, içimdeki beni kemiren duygu kıskançlık mı? —Lanet olsun!—
Şu an nereye mi bakıyorum? Birbirlerine kenetlenmiş ellerine —oysaki Harold’la bizim ellerimiz anahtar kilit gibiydi— aynı zamanda Harold bir şeyler söylüyordu ama tepki veremiyordum. Şimdi benim ellerimi tutan elleriyle en yakın arkadaşımın ellerini tutuyordu. Başım döndü biraz yalpaladım, Harold bunu fark etmiş olacak ki Lisa’nın ellerini bırakıp düşmememi sağladı. Onun o çok sevdiğim gözlerine baktım dile getiremediğim şeyleri ve hatta kendime bile itiraf edemediğim şeyleri onun gözlerine bakarak, sadece gözlerimle söylemeyi planlıyordum—ki gözlerine baktığım an bana “8’de seni alırım” diyen insanın gözleri değildi—Bu gözlerde yabancılık vardı. Şu an o bana dokunarak sakinleştiren insan değildi…
O sadece —kameralara karşı her zaman mutlu görünen— Harry Styles’tı. Benim gibi ünlü olmayan birisiyle neden bu kadar oynamıştı? —oynamıştı diyorum çünkü oynadı— Ellimle kolumda olan elini ittim—tabii bu arada muhabirler sorulara devam ediyor—Lisa’ya baktım bana ‘Ne oldu?’ der dibi baktı. Oda haklı canım ona Harold’dan hoşlandığımdan bahsetmemiştim. Kendime bile yeni itiraf etmişken ona nasıl söylerdim?
Üstüme başıma çeki düzen verdim kameraya ve —her nasıl olmuşsa— Harold’a gülümsedim .Lisa ,Harold’ın elini tekrar tuttu. Bu sefer söylediklerini dinlemeye karar verdim. Lisa ”Evet çocuklar sizin de gördüğünüz üzere Harry Sytles benimle birlikte, buraya arkadaşımıza ziyarete geldik”
—görende Harry ünlü değil de Lisa ünlü sanacak—
Bu kız bunca yalanı hangi ara uydurdu. Yoksa Harold’ın aslında kim olduğunu biliyor muydu? Tabii biliyordur, Lisa’nın hafızası benden iyidir. Ama neden bana bir şey söylemedi? Ben —her zamanki gibi— iç sesimle cebelleşirken, —basın ordusu ile birlikte—Harold’ın arabasına doğru yürüdüğümüzü ancak fark ettim. Arabaya bindiğimizde kimse kimseyle konuşmuyordu. Lisa öne Harold’ın yanına oturdu. Bende—komşu çocuğu gibi— arka koltuğa oturdum. Harold yola dalmış gibiydi, Lisa ise onu inceliyordu. Ben mi ne yapıyorum? Kıskançlıktan çatlıyorum. O kadar paranoyaklaştım ki aklımdan geçenler
“Acaba Lisa doğrumu söylüyor?”
“Belki önceden de vardı ben boşboğazım diye bana demedi” —bu çok saçma oldu :D—
“Aslında Lisa sır saklayamaz bana neden söylemesin?”
“Belki tehdit ediyorlardır? —paranoyaklığım üstümde farkındayım— Bu düşüncelerimin gerçek olmadığını duymaya ihtiyacım olduğundan ilk adımı ben attım:
“Harol….Pardon Harry..”
“Bana Harold demeni istiyorum, bu iyi geliyor.”
“Tamam Harold, sana bir şey sora…” —bay Styles sözümü kesti—
“Emily, Lisa ile aramızda bir şey yok, hastanede neden olduğumu açıklamak için basına bir şey vermem gerekiyordu, Lisa senden önce davrandı…”
Nasıl yani “Lisa senden önce davrandı….” Birde sırıtıyor hem suçluhem güçlü. Neyse en azından iç sesimi dinlememek konusunda kendime söz vermem gerek…Bir saniye Harold bana açıklama yaptı—Vay Canına!— ben tabii ki hiç taviz vermeden:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who are you?
Fanfiction“Seni görmeye geldim lütf…” “Seni görmek istemiyorum ne yüzle evime kadar geliyorsun?” “Hadi ama Emily seni hala seviyorum” “Beni hala severken başka biriyle yatman ne olacak peki” Ben böyle bağırmaya devam ederken omzumda bir el hissettim. O kadar...