"Where Are You?"

854 46 20
                                        

@fundiminati Yorumun için çoookkk teşekkürler ve tabii birde @selenator3lovat sanada çok teşekkürler ve hepinize yorumlarınız için de ayrı ayrı teşekkürler.Yorumlarınız benim mutlu olmamı sağladı buraya hepinizin ismini yazamam ama diğer bölümlerde sizin adınızda olacak.Tüm iltifatlarınız beni çok mutlu etti. Her şey için ve desteğiniz için teşekkürler ve bende Hepinizi çookk seviyorum.İyi okumalar

Onun sesi, öyle içten geliyordu ki sanki kalbiyle konuşuyordu. Onun sesi beni yatıştırıyordu. O “Ağlama.” deyince ağlamamam gerektiğini düşündürüyordum. Çünkü çok saf,çok temiz bir biçimde söylüyordu. Ben hiçbir zaman onun kadar saf ve temiz olamadım. En önemlisi benim ,sürekli dayak yiyen “Mafya” bir babam vardı. Hiç bir zaman doğru düzgün bir aile yaşantım olmadı ki-Harold’da bana ailesinden hiç söz etmedi. Ama ailesinin iyi insanlar olduğunu öyle hissettiriyor ki ona her bakışımda hayran oluyorum.

Şimdi yine o sakin ve bir o kadar içten olan sesiyle bana güç,kollarıyla güven veriyor. ..Ve bu ağlamamam için harika bir neden.

“Emily,anlat bana.” Evet haklıydı ona anlatmalıyım.Ben ağlarken sadece ağlama demişti,ben susunca “Anlat” diyor o kadar anlayışlı ki…

“Harold,ablam şu anda güvende değil.Babam bir şeyler yapmış ama ablam bir şey demiyor oraya gitmeliyim. Hemen!”

“Tamam, sadece sakin ol,birlikte gidebiliriz.” Hayır onu da riske atamam. Aile sorunlarımızla onunda başını belaya sokamam.

“Hayır Harold, bunu kendim yapmalıyım.”

“Ama…“

“Styles,aması yok!” evet ona bağırdım-fazlasıyla-onu riske atamam. Ama o ne yaptı biliyor musunuz?Bana sarıldı ,evet yine güvenli kollarındaydım. Sıcak ve aşk dolu güvenli kollarında.Ama bunun konsantremi bozmasına izin veremem. –Ah peki- kollarından kurtulmaya çalışmadım hatta bende ona sarıldım. Sadece birbirimize sarılmamız bile ne kadar çok duygu yaşatıyordu bize böyle. Şu an gerçekten ona ait olduğumu hissettim ve tabii onunda bana. Ah tabi bide directioner….-Ah,bir saniye- Hala Lisa’yla mı birlikte olduklarını düşünüyorlar? Genelde yaptığım gibi duygudan duyguya atladım ve kollarından kurtuldum.Şaşırmıştı ama belli etmiyordu.

“Sen,Lisa,basın…” Bu kadar anlaşılmaz sorulurdu herhâlde- aferin bana- anlamasını ummam gerekiyordu…Ve anlayan gözlerle bana baktı.

“Hah,onu diyorsun.O iş halledildi merak etme şu anda kimseyle sevgili değilim gibi gözüküyor.” Deyip güldü anlayış bekler gibiydi.

“Eee, biz?”

“Emily,bunu hemen açıklayamam zaten çocuklardan çoğu birileriyle çıkıyor.Şu anlık sadece yasak bir ilşkimiz var.Üzgünüm.” Gerçekten üzgündü gözlerinden anlayabiliyordum.UUUU yasak ilişki tuttum bu sözü.Onun tam aksine gülmeye başladım.Biraz rahatlamış görünüyordu.Elimi elinin üstüne koyup:

“Bana uyar, gizli sevgilim.Yasak ilişki konusunda iyi sayılmam ama şunu biliyorum ki seni çok seviyorum.” Bu sözleri gözlerine bakarak söylemiştim.Rahatlamış görünüyordu.

“Bende seni seviyorum.”

**

Harold beni eve bırakmıştı. O kadar ısrar ettim ki bırakmak zorunda kaldı artık çocuk.Harold’ı riske atamam, ben zaten hep risk altındayım Londra’da da olsam, New York’ta da olsam…Evet kararımı verdim .Gideceğim. Ablamın durumunu bilmeden burada böyle duramam. Valizimi toplamaya başladım. Sadece gerçekten lazım olabilecek şeyleri yanıma aldım. Ve birkaç dakika sonra valizimi hazırlamıştım. Üzerime rahat bir şeyler giyip valizi alt kata taşıdım. Eve son kez olduğunu düşündüğüm için son kez baktım. Harold’la birlikte “Love Story”’i izlediğimiz koltuğa baktım.Bana “Seni seviyorum.” Temalı sözleri söylerken ki diğer koltuğa…Kapıya doğru yürümeye başladım.O kapıda elimi tuttuğu ve ismini bile söylemek istemediğim adama “Sevgiliyiz” dediği kapıya…Şimdi gidiyorum belki bir daha başka bir yerde karşılaşırız sevgilim…

Harold’ın ağzından:

Gideli birkaç gün oluyor. Kimden mi bahsediyorum? Emily…Onun için o kadar endişeleniyorum ki. Beni bırakmış olduğunu düşünmek bile istemiyorum. Ama hiçbir şey söylemedi ama hiçbir şey. Belki de yasak ilişki istemiyordu. Ama bunu sevdiğini de söylemişti. Kafam o kadar karışık ki kendimi yaptığım hiçbir işe veremiyorum…Düşünüyorum New York’a gitmiştir diye. Kendini de riske atıp…Yarın bizde turne için oraya gidiyoruz. Bu benim, bizim son şansımız belki de…Onu orda bulmalıyım. Ya başına bir şey gelmişse? Ah!! Düşünmek bile istemiyorum. Arayamıyorum da, ilk gün yani onu eve bıraktıktan sonra aradığımda telefonu kapalıydı ve halada öyle. İlk başta çok merak etmedim şarjı falan bitmiştir dedim ama akşam yine aradım yine açmadı…Evine gittim kapıyı çaldım,çaldım,çaldım…En sonunda Lisa açtı kapıyı. Emily ona mesaj atmış ”Gidiyorum, kendine iyi bak.” Diye ama Lisa önemsememiş arada bir ortadan kaybolurmuş. Nasıl yani arada bir kaybolur? Araba anahtarı mı ki arada bir kayboluyor?!Lisa’nın umursamazlığı beni çileden çıkaran son nokta oldu. Hem Lisa’ya mesaj atmışken neden sevgilisine mesaj atmaz? Ah Emily ah…New York’a da gidemedim hem nasıl gideyim turneler başlayacak ve benim önceden gitmemi yönetim istemedi kesinlikle.”5’iniz birlikte gideceksiniz!” İnsanı çileden çıkarıyorlar gerçekten. Aynaya bile bakmak istemiyorum. Çocuklar çok kötü göründüğümü söylüyor. Nasıl görünebilirim ki? Sevgilim beni  terk etmişken…

                İşte sonunda turne başlıyor ve New York’a gidiyoruz. Hepimiz uçağa bindik. Herkes o kadar hassas ki kimse bana soru sormuyor. Sadece Niall sürekli bir şeyler anlatıyor. Anlıyorum kafamı dağıtmak için ama benim kafam zaten dağınık asıl onu toplamama yardım etmeliler. Aslında yardım etmemeliler. Beni düşündüklerini biliyorum ama bana sadece iyi gelecek tek birisi var şu anda ve sonsuza dek ”Emily” ona ne zaman bu kadar aşık oldum. Tamam onu seviyordum ama şu anda nefes alamıyormuşum gibi hissediyorum. Sanki beni uzay kıyafeti olmadan uzaya atmışlar gibi hissediyorum. Her şeyi görüyorum ama hissedemiyorum, nefes alamıyorum…Her şey olduğundan fazla anlamsız geliyor bana. Kafayı yedim herhâlde! O kadar dalmışım ki bunları düşünmeye. Liam kolumu dürterek:

“Hadi dostum, geldik.” Dedi. Ne çabuk geldik diye geçirdim içimden. Normalde, o kadar uzun gelirdi ki bana. Uçaktan iner inmez hava alanında hayranlarla karşılaştık. Beni bu halde görmelerini hiç istemesem de önlerinden geçmek ve “Merhabaaaaaaaa” demeliyim çünkü hayranlarımız bunu çok seviyor ve bende.

Her zaman yaptığım gibi yaptım ama sadece kafamı kaldırmadım kafam eğik geçtim ve çok sahte olmadığını umduğum bir biçimde “Merhabaaaaa!!” dedim. Çığlıkları bana sevildiğimi hatırlattı. Sadece bir kız yüzünden onları yüz üstü bırakamam. Çocuklar her ne kadar imza vermeden gittilerse de ben hepsine imza verdim ancak resim çekilmek isteyenleri nazikçe geri çevirdim.Bu halimle fotoğraf versem yine hakkımda abuk subuk haberler çıkar.Her ne kadar kızlarım inanmasada inananlar ve yargılayanlarda var. Ve bu beni üzüyor.

New York’a vardığımızda akşamdı ve biz hemen konsere yetişmeliydik. Konser günü gittik çünkü.O yüzden Emily’i arama planım ertesi güne kaydı…

Saçlar yapıldı, kıyafetler giyildi ve artık konsere hazırdık. Her zaman ki gibi konsere platform üstünde yükselerek girecektik sıraya girdik ve yine heyecanlandım hep burda heyecanlanırım. Binlerce Directioner’ın gözüne bakarak onların duygularına eşlik ederek şarkı söyleyeceğiz. Kim heyecanlanmaz? Sahneye çıktık ve Irresistible’la başladık.Çok kalabalıktı ve gözüm birisinde kaldı. Uzun kıvırcık kahverengi saçlı-Bir saniye bu Emily mi?

Who are you?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin