AİLE

2.2K 38 6
                                    

Simsiyah bir boşluğa bakıyordum. Düşüncelerim beni bir hafta öncesine götürdü. Lise başlayalı 3 gün olmuştu ve ben okuldan atılmıştım. Bu ilk değildi benim için, bir çok kez okul değişmiştim. Sinirlerime hakim olabildiğim pek söylenemez. Bir hafta öncesinde attığım yumrukla, çocuğun suratında ki izin geçmediğine eminim. Okula yeni başladığım için kimse tanımıyordu beni, sınıfta yoklama alınırken hocanın soyadımı yanlış söylemesi ile çıkmıştı kavga. Ben Demir ZAİM ve bunu hoca okurken "zalim" diye okuduğunda arka sıramda oturan puştun kahkaha atmasına sebep vermişti. O an
"Çok mu komik lan"
Deyip, cevabını beklemeden yumruğumu suratına yerleştirmiştim. Sonra kendimi müdürün odasında buldum. Bana,
"Zaten önceki kayıtlarından belliydi ne mal olduğun"
Deyip telefonu kulağına götürdü. "Buyurun müdür bey" derken babamın sinirini oradan duydum.
Tam o sırada kapı çaldı , içeri biri girdi. Kafamı çevirdiğimde yüzümde ki mutsuzluk bir kat daha arttı. Bu Egemendi, Egemen ZAİM. Egemen benim abimdi, yada öyle sayılırdı. Benden 1 sene büyüktü. Fakat ben erken yazılmıştım. Egemen anneme çok benzerdi. Beyaz tenli ve kumral saçları vardı , yüzünü yeşil gözleri tamamlıyordu. Fazla sevgilisi olmamıştı. Bugüne kadar ilk okulda bir, lise de bir. Onlarda uzun sürmemişti. Fazlada öyle bir çabası yoktu, ama yakışıklıydı. Kızlar hep iki defa dönüp bakardı. Egemen gerçekten çalışkan biriydi. Fakat benimle oda sürükleniyordu. Ben okul değiştiğimde, oda benimle beraber değişirdi. Değişmek denmez aslında, atılmak. Bir abi olarak hep hatalarımı düzeltirdi. Ama bu sefer ki atılmam çok çabuk olmuştu. Sinirini yüzünde okuyabiliyordum...

EGEMEN ZAİM

Yoklama alınmış, ders başlamıştı. Okuldaki 3.günümdü. Gerçekten çok çalışmam lazımdı. 11. Sınıftaydım ve sınava son 2 senem kalmıştı. Eğer kazanamazsam, babamın yanında arsa satmaya, bütün gün kıçım terleyene kadar ofiste oturmaya mahkum kalacaktım. Buna hiç niyetim yoktu. O sırada kapı çaldı. İçeriye sarışın saçlı bir kız girdi. Boynundakini gördüğümde nöbetçi öğrenci olduğunu anlamıştım. Hocanın yanına gidip birşeyler dedi. Sesi çok inceydi, ön sırada oturmama rağmen anlamamıştım. Fakat hoca yoklama kağıdına bakıp kafasını kaldırdığında, "Egemen Zaim" dediğinde anladım. Elimi kaldırdığım da, "müdür bey seni çağırıyor" dedi şaşkın bakışla. O sırada aklıma gelen tek birşey vardı.
Demir..

Kızla beraber koridorda yürürken düşünüyordum. "Ne zaman bitecek lan bu işkence, ne zaman düzelecek bu çocuk ? " derken, yüzümde ki mutsuzluğu gören kız, şaşırmış bir şekilde sordu.
"Kötü bir şey var sanırım"
"Ha"
Dedim bir anda.
Sesi o kadar inceydi ki, hiç bir şey anlamamıştım.
"Kötü bir şey var sanırım"
Dedi, sesini hafif yükselterek.
"Yok ya sadece okuldaki son günüm."
Dediğimde, yüzünde ki şaşkınlık biraz daha arttı. O sırada müdür beyin kapısına gelmiştik. Kapıyı tıklatıp içeriye girdiğimde, pek şaşırmadım açıkçası. İçeride ki Demirdi.
Geniş omuzları vardı. Yapılı bir vücuda sahipti Demir. Siyah saçları, koyu kahverengi gözleri vardı. Hafif kirli sakalını, esmerliği ile tamamlıyordu. Çene kemikleri çok belirgindi, yüz hatları sertti. Herkes onu babama, beni anneme benzetirdi. O sırada hafif mutsuz , ardında sinirli bir duygu ile bakıyordu.

DEMİR ZAİM
Egemende sonra arkasında bir adam belirdi. Geniş omuzlu biriydi. Babamdı bu. Tuncel ZAİM, sinirli bir şekilde içeri girdi. Girer girmez sert bir tokadı yüzümde hissettim. Ne olduğunu anlayamadan hafif geri gittim. Kafamı kaldırdığım da, Egemen ve Müdür babamı sakinleştirmeye çalışıyordu. Sonrasında biz çıktık ve Müdür olanları babama anlatmaya başladı. Kapıda Egemenle birbirimize bakıyorduk. Ciddiyetimizi bozarak bir anda gülmeye başladım. Oda kendini tutamayıp kahkaha atarken, "olum bu kadar çabuk beklemiyordum lan" dedi. Bende ekledim, "Olum soyadımızla dalga geçtiler. Tuncel bey bunu duysa, oda döver anasını satayım" dedim. Bir anda tekrar ciddileşmemizi babam sağlamıştı.
"Buyurun, buradan da atıldınız eşek herifler." Dedi sinirli bir şekilde.
Biz ise yanaklarımızı geriye çekerek, gülmemeye çalışarak ilerliyorduk.

Akşam olmuştu, yemek masasında Asiye hanımın şaheserleri pırıl pırıl bana bakıyordu. Ortadaki mantı, üzerinde ki sosları ile, bana beni çiğnemeden yut diyordu. Köfteli patates yemeği ile mercimek çorbasını söylemiyorum. Yemekten sonra bir sessizlik oluştu. Tam masadan kalkarken, "otur" dedi babam. O sırada gözlerim asiye hanıma kaydı. Baktığımda annemin yüzünde telaşlı bir ifade vardı.
"Çocuğun ailesi şikayetçi olacaktı zor ikna ettim."
Dedi babam. Ses vermedim. Çatalımla tabağı çiziyordum. O sırada babam birşey daha dedi,
"İstanbul'da neredeyse okul kalmadı. Bu yüzden 1 haftaya kadar başka bir şehirde okuyacaksınız. Biz olmayacağız artık yanınızda, lise bitene kadar buraya gelmeyeceksiniz. Para falan göndermeyeceğim de, orada çalışıp okuyacaksınız. Bizlede haftada bir arayıp görüşeceksiniz. Onda da sadece annenizle."
Dediğinde Egemenle göz göze geldik. Bu benim kafama yatmıştı, fakat Egemenin yeşil gözlerinden korktuğu anlaşılıyordu.
"Olmaz öyle şey Tuncel"
Dedi annem titrek bi sesle.
"Bunlar ancak böyle adam olacak" dedi,
Yumruğunu masaya vurarak sert bi sesle. Babam asla ayırmazdı bizi, ama annem için pek aynı şey söylenemezdi.
Peki nereden çıkmıştı bu başka şehir ? illaki vardı bir okul. Biz burada yapamıyorduk. Başka şehirde nasıl yapacaktık. Böyle bir ceza beklemiyorduk, çok zamansız olmuştu...

Otobüsün kasisten hızlı geçmesi nedeni ile sarsıldık. Bir anda dalgınlığım gitti. Başımı sağa çevirdiğimde, Egemenin ağzında salya akarken, uyuyor olduğunu gördüm. Etrafıma dikkatli baktığımda, neredeyse gelmiş olduğumuzu farkettim. Elimle Egemeni omuzundan hafif ittiğimde, yüzü yerle birleşti. Kalktıgında,
"Ulan yavşak insan böyle uyandırılır mı ? "dedi.
"Sadece dokundum"
Diyip, kafamı tekrar camın siyah bölümüne uzattım. Yaklaşık yarım saat sonra otobüsten indik. Etrafımıza şöyle bir baktık.
Muğla daydık,

Bakalım muğla ne kadar dayanacak bize...

VEFAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin