Melodinin başlaması ile sahnenin değişmesi bir oldu. Siyah ve sarılar içindeki sarı saçlı kız ile siyah ve kırmızılar içindeki kırmızı saçlı kız, birbiriyle uyum içinde yan yana duruyolardı. Önce melodi ile uyum içinde birkaç hareket sergilediler, sonra dansları müziğin yükselmesi ile başladı. (Multimedia *-*)
***
Perde yavaşça kapanırken bize doğru dönüp selamlarını verdiler. Lily denen kızın yüzünde duygudan eser yokken CUL'un gözleri parlıyor, mutlulukla gülümsüyor ve heyecanla etrafa bakınıyordu. Luka hafifçe koluma dokundu ve dikkatimi ona vermemi sağladı, "Fark ettin değil mi?" dedi gözleri Lily ve CUL'un üzerindeyken. "Lily'e, bu özelliği yüzünden robot idol diyorlar. Her performanslarında, Lily şarkıyı söylerken, dans ederken ve ya yazarken yaşar. CUL ise tam tersi olarak performanstan sonra."
Gözlerimi Lily ve CUL'a kilitledim, "Neden peki?" Luka sorduğum soru karşısında başını hafifçe yana yatırdı, "Bilmem, neden kendin sormuyosun?" başımla onaylayıp bunu aklımın bir köşesine yazdım. Luka kulağıma eğildi ve fısıldadı...
** Kagamine Len'in ağzından **
Luka, Miku'ya birşeyler fısıldadı ve Miku onaylayan bir mırıltı çıkardıktan sonra yanımızdan ayrıldı. "Miku nereye gidiyor?" diye sordum Luka'ya, göz kırparak "Ona küçük bir görev verdim." dedi Luka. Birşey anlamamıştım ama Luka'nın bana söyleyeceğini de düşünmüyordum. Birşeyler planlıyordu kesinlikle... Lily ve CUL sahneden inerken Neru çoktan yanımızdan ayrılmıştı. Bu sırada Luka'nın yanına Gakupo gelmişti. Onlar konuşurken ben telefonumu çıkarıp takvimimi kontrol ettim. Bu gün Hazırlanma Aşaması'nın 3. günüydü. Kişisel gösteriler bu gün bitiyordu ve yarın da final gösterimiz vardı. Rin'in kişisel gösterilerde söylememiz için bestelediği şarkıyı dinledikten sonra final gösterisi için daha uygun olur demiştim. Bu yüzden kişisel gösterilere olan kaydımızı almıştık. Bu sırada Miku koşarak geri geldiğinde Luka'yla birbirlerine birer mırıltı çıkardılar. Luka, Gakupo ile vedalaştığında bende Rin'e döndüm. Bu günlükde kişisel gösteriler bitmişti ve grup olarak söyleyeceğimiz şarkıya çalışmak için çalışma odasına gidicektik. Rin, Neru'yu bekliyiceğini söylemişti. Luka ve Miku da Rin ile beraber kalıcaktı. Benim Gumi ile önden gitmemi söylediler. Gumi de onayladı ve beraber çalışma odasına gittik.
Kapıya vardığımızda, Gumi kapının kulbunu tutmuştu ki içeriden gelen müzik sesi onu durdurdu. Hoş bir melodiydi, içeride biri olduğu su götürmez bir gerçekti. Gumi'nin yanına doğru yaklaştığımda gülümsediğini gördüm. İçerideki kişi de aynı anda şarkıyı söylemeye başladı. "Bu ses..." diye başladım cümleye, "Gumiya'ya ait değil mi?"
Gumi bana baktı ve dolmuş gözleri ile gülümsedi. "Bu Gumiya'nın bana küçükken söylediği şarkı... Ailemiz sürekli yurt dışında olurdu, bizde yalnız kalırdık. Ben... Anne ve babamı özlediğim için ağladığım zamanlarda..." dedi ve gözyaşlarını sildi, "Bana bu şarkıyı söylerdi."
Yavaşça kapıyı açtı ve sesin daha iyi duyulmasını sağladı. Sözleri daha net duyabildiğimde çevirdim, bu bariz bir aşk şarkısıydı! "Kompleksli pis herif..." diye mırıldandığımda Gumi kıkırdadı, "Öyle deme ama... Biraz da acıyorum ona..." Kaşlarımı çattığımda sözüne devam etti, "Biz sizin gibi, geleceğimizin önceden hazırlandığı çocuklardandık. Annemiz model, babamız ise büyük bir iş adamıydı. Kesinlikle çocukları idol olucaktı... Buna çok önceden karar verilmişti. Üstüne, Gumiya ilk çocuktu. Annesi ve babası evde yoktu, ev sessiz ve büyüktü, arkadaş da edinemiyordu..." Duraksadı, "Onu anlayabilirsin sanırım. Size de doğuştan torpilli muamelesi yapılmadı mı? Sende Rin'in bu acıyı yaşamaması için tüm acıyı kendin yüklenmedin mi?"
Haklıydı, öyleydi. Ama bunu hiç böyle düşünmemiştim... Sanırım onun aşk rakibim olduğunu öyle çok kafaya takmıştım ki, bu ona karşı empati yapmamı engellemişti. "Gumiya beni ağlattıkları zaman onları dövdü, benimle arkadaşlık yaptı, ağladığım zaman bir saniye bile beni bırakmadı... Tüm acıyı tek yüklendi, üstüne herzaman gülümsedi..."
Gumi yüzünde acı dolu bir gülümseme ile konuşurken kapı açıldı ve Gumiya dışarı çıktı. "Beni mi çekiştiriyorsunuz yoksa?" dedi gülerek. Gumi de güldü ve bana baktı. Gözlerimi devirdim ve "Güzel şarkı, Gumiya." dedim. Kapının önünde elimi omzuna koydum ve mırıldandım, "Ama sahneyi sana bırakmaya niyetli değilim."
***
Çalışmamızı da bitirdiğimiz zaman Rin'e önden çıkıcağıma dair birşeyler mırıldandım ve merdivenlerden çıkmaya başladım. "Huh? Kagamine Len değil mi bu?" başımı kaldırıp sesin sahibine baktım. "Herzamanki gibi şirin gözükmeye çalışıyosun ha, Mayu?"
Gülümsediğinde gözlerimi devirdim, "Ne istiyosun? Yoksa hala Rin'in Gumiya'yı sevdiğini falan mı zannediyosun? Hoş, ne yaparsan yap Gumiya'nın sana bakacağından şüpheliyim." Bir anda yüzü düştüğünde hafifçe gülümsedim. "N-Ne? Ne demek istiyosun Kagamine?!"
"Diyorum ki; sevgili Gumiya-sama'nın sevdiği birisi var zaten." sırıtmaya başladığımda Mayu'nun gözü seyiriyordu. Bunu yaptığıma belki pişman olabilirdim ama onu da Rin'i incittiğine pişman etmeden bunu sona erdirmeyi düşünmüyordum, "Üstüne, bu kişi biricik kız kardeşi Gumi." Mayu'nun suratındaki o afallamış ifade herşeyiyle görünüyordu. "Zavallı Mayu... Çıkmazdasın değil mi? Biricik kız kardeşini öldürürsen ve bu açığa çıkarsa senden nefret edecek. Ama o varken de yolunun üstünde birisi olacak." kıkırdadıktan sonra ekledim, "Üstüne, Gumi, Rin'in çok iyi bir arkadaşı. Ah, dramaya bakın hele... Acaba en yakın arkadaşı için üzgün olan Gumi'yi gördüğünde Gumiya bunun sorumlusuna nasıl bir tepki verecek?" kıkırdamalarım kahkaha dönüştüğünde Mayu'yu düşünceleri ile yalnız bırakmaya karar verdim. Bunun bir çıkmazı yoktu. Mayu ne Gumi'ye ne de Rin'e zarar vermeye cürret edemezdi artık. Benim için bu iş bitmişti.
** Megpoid Gumi'nin ağzından **
"Hey, sapık abi..." dedim kapıyı tıklatırken. İçeriden cevap gelmeyince zor da olsa çantamdan anahtarımı çıkarıp açmaya çalıştım. Ama kapı kilitli bile değildi. Tanrım, bu salak ne düşünüyo? Kapıyı kilitlemedi mi?! İçeri girdim,"Gumiya? Heey," derken odalara bakıyordum. İçeride değildi. Ben kapıda boşuna mı dikilmiştim? Yatağa uzanıp gözümü kapattım, biraz uyuklamanın zararı olmazdı sanırım...
***
Gözlerimi açtığımda hava kararmıştı. Perdeyi çekip lambayı açtım ve yatak odasından çıkarak salona baktım. Burada değildi. Tuvaletin kapısını tıklattığımda cevap yoktu. Neredeydi bu aptal? O sırada kapı çaldı, bende kapıya doğru koşar adım gittim. Kapıyı açtığımda karşımda Len duruyordu. "Gumiya'yı bulabildin mi?" Başımı olumsuz anlamda salladım.
İşin aslı, bir şarkı yazdığını ve bunu Len ve benim duet olarak söylememizi istediğini söylemişti ama ortalıklarda bile yoktu. "Herhangi bir not bile bırakmamış. Nereye gittiğini anlamadım... Kapıyı da kitlemeden çıkmış, aptal..."
O sırada Len dehşet içerisinde bana bakmaya başladı, "Bir dakika, kapıyı kitlememiş mi?" duraksadı, "Buraya geldiğine dair bir kanıt var mı, Gumi?!" düşündüm ve başımı onaylarcasına salladım, "Sabah çıkarken kapıyı kitlediğime adım gibi eminim. Ondan sonra da odaya çıkmadık."
Len'in kaşları çatıldı, "Gumi... Özür dilerim. Ama benimle gelmen lazım, hemen." Len kolumdan tuttu ve ben birşey bile diyemeden beni arkasından koşturmaya başladı. Bir kat çıkıp bir kapının önünde durduğumuzda kapıda yazana baktım, Mayu...
---------------------------------------------------------
*Burada bitirdiği için okurlar tarafından linç edildi*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uta No Kami [Vocaloid FF]
FanfictionHatsune Miku, bir mektup alıyor, bu mektup onu sahneye çıkarıyor. 'Uta No Kami' (Şarkıların Tanrısı) yarışmasında 1. olacak grup, kim olacak? Bu yazdığım ilk kitabımdır, umarım beğenirsiniz!